Alzheimer hastasıydı, dedem vefat ettikten sonra iyice yanlız kalıp bu hastalığa yakalanmıştı. Herşeyi unutur, bayramlarda 4 kez harçlık verirdi. Çocuklarını karıştırır, 40 sene önce ölen annesiyle piknik yaptığını söylerdi. ama asla beni karıştırmazdı, ne zaman ziyaretine gitsem tanır, hemen yemekler hazırlardı.
yıllar boyu, erkek egemen görünen bir ailenin gizli reisi olarak kalmak kolay değil, sert bir kadınmış gençliğinde, bense pamuk gibi bembeyaz saçlarıyla ne kadar sert olabilir ki diye düşünürdüm.
bağımsızlığına düşkünlüğünü hastalığında bile bırakmadı, evden çıkar, bazen bağlara üzüm toplamaya, bazen kendince bişiler yapmaya gider geri dönerdi. dün çıktı evinden. hala haber alamıyoruz.
bir yerlerde bir şekilde 72 yaşında birisi var. umarım iyidir, çünkü onu çok seviyorum..
yorumlar
🙁 kötüymüş. ah ah.
en kısa zamanda bulursunuz…
1 nisan öğlen 12’de evden çıkıp, üzerinde mantosu çantası kayıplara karışmıştı. her bir yeri aramamıza, hastanelere karakollara nice uğramalara rağmen bulamamıştık.
geceyi kendi anlatımına göre, fayanslarla ve temiz insanlarla kaplı bir yerde geçirip, sabah 11’de eminönüde gidip şeker alıp (ki Hacı bekir şekeri-ağzının tadını biliyor), 40 sene önceki muhitine gidip komşularını aramış 🙂
neyse ki tanıdık bir komşusunu bulmuş. kavuştuk kendisine.
1 nisan şakası yapmış..
iş ya, biz küçükken onlar bize, büyüyünce de biz onlara bakıyoruz.
varsa yaptığı iyi bişey var arkadaşlar.Yaşlıları bunatıyo artı bi de hiç bişey hatırlamamalrını sağlıyo ki,kendilerini kötü hissetmesinler diye.Yaşlanmak istemiyorum,intihar ederim heralde.1 nisanda belki de.