Ahfadımın düşmüş olduğu umutsuzluk, büyük bir terennüm içerisinde vuku bulunan, bir çokları tarafından istiğrab edilip âkiblerine bakmadan, örümcek insanı vaziyetinde her sabah yataklarında uyanıp, cism-u şahanelerine binlerce akilden fikdan hususu getirip kendilerini şımartıp durmaktan başka bir iş eylememektedirler. Bizler ced olarak umutsuzluksuzluğumuzu, aşkın yek-ü pareliğinin fildişi kulesinde ararken sırtımıza yapışmış zeman yükünün altında ezilip dururuz. Küre-i arzın, bir kaldıraçın bir tarafındaki ağırlığı, karşı taraftaki aksi… Bu minvalde umutsuzluk ve umutsuzluksuzluk, hafid ve ced aynı düzlemde birbirlerine yakınlaşmak suretiyle ne zemanki çarpışırlar, işte o zaman hiçin piçi meydana gelir. Lamia hanım’a gelecek olursak kocasının ötekine olan aşkını buğulu gözlerle dinler.
yorumlar
Uzun zaman oldu yazmayalı. Aşkı ceddi ibni sinalar eskiteli…Kaldırımlar benim için engelli düzenek eylemiş* Aşkı ararken kendini nefru- bulurmuş adem…Belki de otopsimde çıkmayan zehir sendin ey saçmalayan kendim…
kediler için tatlı bir melodidir mart akşamları.aynı barda, yaşadıkları anın kahramanıyla birlikte söyledikleri bir aşk türküsüdür inlemeleri, gecesinde keyifle yudumladıkları şaraptır mart erkekleri. dün bugünün anısı, yarınsa bugünün rüyası ise, Lamia hanım kadehini bu sefil sokak müzisyeni için kaldırırken henüz bitmemiş olan mart ayı için gülümseyecektir.
bu kadar güzel ifade ediliyorsa yazılan neden ıyıdır demıyeyım buyrun.
ötekine olan aşkı buğulu gözlerle dinleyebiliyorsa bir kadın.öteki kimdir ? sadece ilahi bir aşk dinlenir buğulu gözlerle.
yarım kalan aşk…
öykü seninleyiz
ellerine sağlık güzel olmuş…öykünün boku çıkmış sahiden.ayıp yahu.
yazıyla alakasız link eklemeyi, yazı sahibine karşı yapılmışbir saygısızlık olarak gördüğümü belirtmeliyim.bir kişinin “pr”ı için daha farklı metotlar denenmelidir kanaatimce.”sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma”