Ahfadımın düşmüş olduğu umutsuzluk, büyük bir terennüm içerisinde vuku bulunan, bir çokları tarafından istiğrab edilip âkiblerine bakmadan, örümcek insanı vaziyetinde her sabah yataklarında uyanıp, cism-u şahanelerine binlerce akilden fikdan hususu getirip kendilerini şımartıp durmaktan başka bir iş eylememektedirler. Bizler ced olarak umutsuzluksuzluğumuzu, aşkın yek-ü pareliğinin fildişi kulesinde ararken sırtımıza yapışmış zeman yükünün altında ezilip dururuz. Küre-i arzın, bir kaldıraçın bir tarafındaki ağırlığı, karşı taraftaki aksi… Bu minvalde umutsuzluk ve umutsuzluksuzluk, hafid ve ced aynı düzlemde birbirlerine yakınlaşmak suretiyle ne zemanki çarpışırlar, işte o zaman hiçin piçi meydana gelir. Lamia hanım’a gelecek olursak kocasının ötekine olan aşkını buğulu gözlerle dinler.