Hasan Ali Yücel
Hasan Ali Yücel
Sen Ölmedin...
Sen Ölmedin…

AYDINLANMANIN IŞIĞI’NDAMavi gözlerini görürümNe zaman kaygılansam gelecektenDevam etmeli, der bakışlarınKorkmadan, usanmadan, yorulmadan,Sen geleceğisin Cumhuriyet’in,Aydınlanmanın ışığında.Sen varsan, varız bizSonsuzlukta.Böyle der, o mavi bakışların.Korkma, yalnız değilsin der.Birsiniz: Sen ve Cumhuriyet’inO varken, korkma,Yürü yolunda.Kararlı, dimdik,Geleceğine doğru, korkusuzca. (11 Kasım 2007- ilyaece)Sirenler çaldığında, Cumhuriyet’imizin Kurucusu için döktüğümüz gözyaşlarının yanında İstanbul şehri tüm gün ağladı. Allah’ın takdirinden midir bilinmez ancak, çok yağmurlu bir 10 Kasım sabahıydı dün.10 Kasım gününe ithaf edilebilecek oldukça duygusal yazılacak bir Atatürk yazısı yerine, Ulu Önder ve onunla kısa da olsa dostluk kurabilmiş bir aydınlanma devrimcisi olan Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’i yazı konusu yapmayı uygun buldum.Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıl olan 1923, aynı zamanda çok büyük değişimlerin yaşanmaya başladığı yıldı. Atatürk, Cumhuriyet’i kurduktan sonra çıktığı yurt gezilerinde hem halkı tanıyor, hem de yapacaklarını anlatma imkanı buluyordu. Savaştan çıkmış, yoksul halk her fırsatta Ata’sını bağrına basıyordu.Bu yurt gezilerinde Atatürk görüyordu ki, halkın kalkınabilmesinin gerçek umudu, okuryazarlığın artmasındadır. Halkın okuryazar olabilmesinin önü açılmalı, kadınlar da toplumda yer alabilmeli, okuyabilmeli ve meslek sahibi olabilmelidir. Atatürk’e göre; gerçek kalkınmanın yolu bilim ve aklın yolundan geçmektedir. Bütün bu görüşlerini, yurt gezilerinde halkıyla paylaşıyordu.Cumhuriyet tarihinin ilk demokratikleşme hareketlerinden olan Serbest Fırka’nın kapatılışından az süre sonra, olayın yurtta etkilerini izlemek üzere yine böyle bir yurt gezisi yapılacak ve üç ay sürecekti. Hasan Ali Yücel, o sıralar Milli Eğitim Bakanlığında müfettişti. Geziye Yücel’den başka, çok önemli bürokratlar ve gazeteciler de katılıyordu. Bu gezide bir gün, Atatürk yanındakilere şu soruyu yöneltti: “Türk Milleti ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir?”Çoğu kişi farklı görüşler sunsa da, fikirlerin en isabetlisi Hasan Ali Yücel’den geldi.Yücel, soruyu, “Paşam, Türk Milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse, o zaman kurtulmuş olur.” şeklinde yanıtladı. Atatürk, cevabı çok beğendiğini belli etti. 1923’de ilk defa Atatürk’ün halka sekiz saat konuştuğu İzmir’deki toplantıdan bu yana artan diyalogları, üç aylık geziye çıktıkları 1930 yılında daha da pekişmiş oldu.Daha sonra Hasan Ali, Türk Dil Kurultayı’na da çağrıldı. Atatürk’ün güvendiği bürokratlarından oldu. Hasan Ali, bana göre, Atatürk’ün görüşlerini çok önce kavrayabilmiş ve uygulamaya koymaya başlamış bir kişi ve bürokrattır.Ancak ne yazık ki, Hasan Ali, Atatürk ile uzun çalışma şerefine nail olamadı. Türk Milletinin Ata’sı Ulu Önder, 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yumdu. Ardında gözü yaşlı milletine “kimsesizlerin kimsesi” dediği Cumhuriyet’i emanet bıraktı. Ulu Önder’in vefat gününde yabancı basın bültenlerinde geçen ifadelerden biri şöyleydi: “O’nun silahı tebeşirdi.” Oysa hepimiz biliyoruz ki, tebeşirle sonuç almak, kuma yazı yazmak kadar zordur. Silahın yarattığı etkiyi tebeşirle düzeltmeye çalışmak yıllar alır. Hem de, yıllarca tebeşirle yazdıklarınızın, bir silgi darbesiyle bozulması an meselesi olabilir. İşte, Cumhuriyetimizi bugün bile bu duruma düşürmek için can atanlar var.Hasan Ali, Atatürk’ün öldüğü yıl milletvekiliydi. Ulu Önder’in naaşını taşımak üzere meclisteki milletvekillerinin arasından kurayla seçilenlerden biriydi. O günün ağırlığını daha sonra “Taşı O’nu” adını verdiği şiirde anlatacaktı. Şu anda çok uzun olduğu için o şiiri bu yazıya alamayacağım. Belki başka bir yazıda..Yalnız, “Kimsesizlerin kimsesi” Cumhuriyet’imizi yıkmaya çalışanların, daha Atatürk sağ iken çalışmalarına başladıklarının en güzel kanıtı, kanımca Hasan Ali’nin 1960 yılında yayınladığı kitabında anlattığı şiirinde gizlidir. “Dinle Benden” adlı kitabında Yücel, Atatürk’ten nasıl sözediyor:“Atatürk’ü tanıdım, gezisinde evindeKöşe konuşmasında, açıktan söylevindeNasıl işliyor gördüm, yüreğiyle kafasıBoş yere denilmedi O’na Türk’ün AtasıOnunla aydınlandı Türk’ün tarihi, diliYaşıyoruz biz bugün kurtardığı vatandaDil uzatma sakın ha, Allah’ından utan da.Böyle diyorum; çünkü çıktı bazı soysuzlar,O’na “Adı Türk” diyen vicdansızlar, huysuzlar.Hasan Ali, Atatürk’ün ölümünden sonra Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) oldu. Yabancı, özellikle klasiklerin çevrilmesine, ansiklopedi çıkarılmasına önayak oldu. Ders kitaplarıyla ilgili çalışmalar yaptı. İsmail Hakkı Tonguç ile birlikte Köy Enstitülerini kurdu. Bu arada, kendi eserlerini de yayınlamaya devam etti. Bugün bile eşi benzeri bulunmayan, çalışkan bir bürokrat örneği olarak kimselere yaranamadı. Ancak, Atatürk’ün ilkeleri ışığında, Türk Aydınlanması yaratmak için elinden geleni fazlasıyla yaptı.Ölümünün 69. yılında Ulu Önder Atatürk’ü hasretle anıyoruz. Onu en iyi anlayan, onun çizdiği aydınlık yoldan ayrılmayı bir an bile düşünmeyen, bizlere hak ettiğimiz, aklın ve bilimin ışığında ilerleyen bir Cumhuriyet’i emanet edebilmek için çocuklarını bile görmekten vazgeçen, Atatürk ilke ve inkılaplarını rehber edinmiş Hasan Ali Yücel’i de bu vesileyle saygıyla anmak gerektiğini düşünüyorum.Çünkü, Sayın Yücel olmasa, bizim yakın tarihimizle ilgili masalları daha kolay saklayabilirlerdi diye düşünüyorum. Ayrıca, Aydınlanmanın Işığında iyi ki, bizlere yol gösterici olmuş. Şunu bilsinler ki, biz gençler Cumhuriyet’in yılmaz bekçileriyiz. Ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz. Ulu Önder’im, ışığının yolundan ayrılmayacağız. Bu sıkıntılı günlerimizde bile, bize yol gösteren sensin. Rahat Uyu.Kaynaklar: Alev Coşkun: Hasan Ali Yücel Aydınlanma DevrimcisiMustafa Çıkar: Hasan Ali Yücel ve Türk Kültür Reformu