Aşk birlikte dışarı çıkmak değil, sahiden konuşmaktır!
Henüz tanışıp ruhunu ısıtmakiçin aşk ateşine yaklaşanlara bakın; umulmadık dozda konuşma şehvetiduyarlar. Bazen birbirlerinin sözünü kesecek kadar heyecenlı, bazen kelimelerin arkasına saklanarak gizemli, bazen de çocuksu oyunlarla meraklı davranarak, sürekli konuşurlar.
Aşkın ilk basamaklarındaki bu sonsuz konuşmlar kendini doğru tanıtıp karşısındakini tanımak gayretinin tarihi yoludur.
Ve zaten tanışan iki kişi arasında bu gayret yoksa, hiç kuşkunuz olmasın aşk orada değildir.
Aşkın bu açılış konuşmaları su gibi aktıkça ilişki zenginleşir sözcükler üredikçe ateş çoğalır, sesler kıvrımlandıkça yürek dalgalanır.
Ve sevgililer çok kısa bir zaman içinde kimseye yapmadıkları kadar birbirlerine iç dökmeye başlarlar.
Bu iç dökümünde sadece aşk uğruna alınan yaralar ve sevgi peşinde kaybedilen yılların kırıklığı yer almaz.
Çocukluk günleri ve aileden başlayarak, dostlar, okul yılları ve iş hayatı gibi insanın yüreğindeki bütün tortular ortaya dökülür. Kişiliğin var olmasında iz bırakan bütün anılar bir nevi resmigeçit yapmaya başlar.
Başarılar ve hatalar, inançlar ve kaygılar, istekler ve nefretler; yani insanın düşüncelerine yansıyan bütün hayat duraklarıiçtenlikle ortaya dökülür.
Öyle ki, aşıklar yeni tanıdığı birisine nasıl olup da bu kadar kendisini ele verdiğine sonradan şaşar kalırlar. Ana babasına bile söylemediği sırlarını neden ona aktardığını bir türlü çözemezler. En yakın arkadaşından bile gizlediği zaaflarını ona neden açıkladığını ise, ömür boyu anlamazlar.
Ewet aşk konuşmaktır.
Üstelik bir psikiatri koltuğundan daha fazla, daha derin ve daha büyük bir güven duygusuyla konuşabilmeyi gerektirir.
Bu yüzden bir insanın normalde son derece suskun birisi iken, sevgilisiyle çenesi düşerek devamlı konuştuğunu görebilirsiniz.
Aşkın içine girdiğinizde bütün yaşadıklarınızın ve aslında yaşamak istediklerinin duygusal özetini sevgiliye vermeye başlarsın.
Onun da size geçmişini, hayatını ve gelecek düşlerini süzgeçsiz bir samimiyetle sunmasını da beklersin.
Zaten aşk konuşmak demektir ki aşıklar sustuğu zaman ayrılık korkusubaşlar.
Aşk olgunlaşıp hayatın içine yerleştiğinde birlikte susmak da vardır ama zehirli bir suskunluk ilişkiye hakim olduğunda ise aşk çekip gider.
yorumlar
posta gazetesinde
güler kazmacı ablamız yazmış
tamam anladım da sen niye yazdın? meme falan olmuyor mu bu?
dün emek metrosundan tam çıkıyodum ki baya bi yakışıklı bi çocuk dikkatimi çekti elinde tabut kılıfıyla taşıdığı gitarı vardı..tam karizma yani..bense pek bir paspal ama şirin olmakla beraber tam o sırada lambadak gitar yere düştü..karizmayı tabi öldürdü..bitek ben vardım işte arkasından gidiyodum..güldüm..hehe..aç bak dedim..bişey olmamıştır dedi..150 dolar verdim dedi bu tabuta..o sırada bana baktı..o bakışlar..ne hoş..içim kaynadı eridi..ordan muhabbeti hemencik açtım..cafe su da çalıyomuş..sonra batı müziğinde okuyomuş..anlattıda anlattı..adını sölemicem ama hayyam makamı diyim..sonra teli çaldı..konuşmaya başladı ve ona bye bye yapıp yürüdüğümüz yerden devam ettim..ama kafama bir örs düştü..ne hoş şey..aşk bu..bir anlık..çekim kuvveti oldukça büyük..wahaaaaa bugün cafe suya gitçem..haha ben geldim dicem bakalım napçak…
Ya arkadaşım öyle ilk görüşte aşk, yok kıl yok tüy olmaz. Aşk dediğin sevgi dediğin bir altyapı ister. Şehir gibidir bu iş. Yapmazsan alt yapıyı bir birini iyi tanımazsan(yukarıda anlatıldığı gibi) ilk yağmurda; sağnakta değil sadece küçük minik bir yaz yağmurunda kitlenir kalır, çöker maazallah. Onun için yaşamın içinde her şeyde olduğu gibi aşkıda belli temeller üzerine atmak iyidir.
ni koyayım bende o zaman ortaya;
aşk yanıp biten bir mum değildir,
ama hayat öyledir,
aşk ile hayat aynı şey değildir,
eğer öyle olsaydı;
aşkın seçeneği olsaydı,
hiç kimse ölmezdi.
kimde demiş bunu ? kim diyebilirki c. bucowski abimizden başka. delikanlıdır kendisi ;oP ama mahvolmak için illa bir kadın arafından sıfırlanmak gerekmez de demiş kendisi. bilemicem.
haha ben geldim dicem bakalım napçak…
o sıra kız arkadaşı falan çıkar gelirse yani sevgilisi falan fena s.çtın demektir. bana oldu ordan biliyorum. off çok kötü ya, tam bşiyler öylemeyi planlıyosun “aa bak kız/erkek arkadaşımda geldi” diyo. sonrası malum öylece aptallaşıveriyosun. ;o(
ne kötülüğü var ki bunun? sağlam temeller üzerinde kurulmuş…
hayır niye ki yani? güzelcene bir çekimden aşık oluverivermiş işte, ondan sonra efenim tutkudur çoşkudur, koşarsın yağmur altında takla atarsın gayet de güzeldir. ondan sonra bakarsın olmaz, ağlarsın bi güzel, kafanı vurursun duvarlara… sonra elbet geçer, ama o kadar kolay değil, daha da bi çabalarsın, üstüne üstüne gidersin, kavga edersin. aşk dediğinin zevki ancak böyle çıkar bence. (no pain, no gain) eğer temeller fln diyosan lise ve yüksekokul diplomasıyla gelsin herkes, CV versinler, birbirlerine göre en şahanelerini şeyetsinler. pek de güzel olur, ööğğk
Kötü başlık kabulumdür.
Ya abilerim ablalarım ben temel derken öle kaz 20 metre çukur bir ton demir dik 3 ton çimento dök orda kıvrıl uyu demiyorum ki. Yani insanlarım bir birlerini tanımalarından bahsediyorum. Öyle görüşüp tanışıp şeyetmeden tanımaz tabii ki insanlar birbirlerini. Ama öle gözü mavi bilmem ne diye (ulan renkli gözlü değilin diye kıskanıp ondan mı kasıyom kendimi bu kadar ben) aşığım uleyyyn olayı da acaip saçma geliyor bana. Ki gözlemler gösterir ki bu tip birliktelikler kısa sürelidir. Ve (yine) bu tip birliktelikler içinde bulunan insanlar “eh işte geçen yaz 72 kişiyle çıktım” (ki en uzunu 5 gün falan sürmüştür. Ve bu yprum gerçek olup bir eleman tarafından yapılagelirken kulak misafiri olunmuştur.) şeklinde olaylara zemin hazırlanmakta ve bu zeminler gerekli uyarılar dikkate alınmadığından en ufak sallantıda çökmektedir. Bende bunu anlatmak isterim. Hatta kendimi öle bir kasarım ki bunun sonucunda “arabesk” kültürü de abarmak yoluyla gelişmektedir şu zavallı halkımın arasında derim yani.
+1 verdim ama sana diil.
“posta gazetesinde
güler kazmacı ablamız yazmış” a verdim ona göre
hihi o gün gittim çaldığı yere..cafe suya..bilibilek sen bilrsin orayı ortamı pek sevmedim ama onun için katlandım…
sonra yanına gittim meraba dedim..şaşırdı..seni bir daha göreceğimi sanmıyordum dedi..ehe..ne cazgırım diye geçirdim içimden.sonra oturduk biraz konuştuk..sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibi…aşk bu değilmidir ki zaten..”seni daha önce tanıyordum sanki”…tanıdık birşeyler…aşk bu..sonra eminimki kız arkadaşı vardır..ama o elektiriği hissetmemiş olması imkansız..bide sesi çok güzeldi..etkileyici..klasik gitarmıç branşı..öldüm…sonra ben de müzikle uğraşıyomda gitar çalıyom da keman için kolları sıvadım da..hiçbirini demedim…sesimi çıkarmadım..
niyeyse…
telefonlarımızı aldık..sonra ayrıldık..arar mı bilmiyorum…
tamamdır efenim, sacrificier’in dediklerini anladım ve de yedim yuttum. ama yazıya geri dönüyorum, ve öyle böyle değildir diyorum. hepsi başkadır ya, bazen de 2 saat oturup hiç konuşmamaktır dimi yani. william saroyan okuyun bikaç tane, konuşmamak nasıl olur anlatır çok iyi biçimde. hayır yani nedir bu lak lak lak kulaamın dibinde. konuşcaz diye dedikodunun dibine vurdunuz ulan.
senki benim sı.tın ağzıma
haaa yalnız değilim bu konuda
milyonları sürüklemiş bu güne kadar vede yarın gene devam edecek bitmez yaniiii…