Her sey Evren’in Ruhu’na kazınmıstir ve ebediyen orada kalacaktir.
-Bulduğun şey “saf madde”den yapılmışsa hiç bir zaman çürümeyecektir.
Ve oraya bir gün geri döneceksin…
O kadar çok şeyi arkamda bırakıyorum ki ışık hızıyla . Bazen diyorum ki yahu etrafındaki herkesin iyi kötü bi eşi- iyi kötü bi işi- bir kaç veledi ya da doğru düzgün bi ailesi var. Sana ne oluyor ya da soruyu şöyle düzeltiim sana niye böyle saçma sapan olaylar denk geliyor .
Bu mu yani benim kişisel menkıbem .Bu kişisel menkıbe olayı da yeni hortladı nerden mi hemen açıkliim
‘Kendi yolunda yürü. Başını dik tut. Kendini yenilmiş hissetme
Kişisel Menkıbe’ni yaşa. Kahramanı, başrol oyuncusu sensin.Bu senin öykün.
Sen sadece yaşa’
Yukardaki cümleleri sayısız kere tekrar ediyorum içimden sayısız ama …
Yayın yönetmenliğini yaptığım radyo elimden alınırken -diğer radyodaki yayın saatlerimin yeni gelen puşt müdür tarafından benden alınıp yine aynı puşt tarafından gözlerimin içine bakılarak ve hatta pis pis sırıtılarak sevgilisine verildiğini söylerken – Mr. Uzan’ a istifamı yazarken – çalışma ortamındaki bütün riyakar insanların telefonla beni arayıp küfürlerine maruz kalırken -annem bodruma gidip incik boncuk dükkanı açmaya karar verdiğinde – kardeşim ankaradaki sevgilisiyle beraber yaşamak isteğini bana söyleyip paran mı var dediğimde aptal aptal suratıma baktığında -ve daha yazmaya mecalimin kalmadığı bir sürü şey ! bunlar olup biterken bir anda iletişimimizin koptuğu ve hala neden olduğunu bilmediğim muamma sevgilimi es geçiyorum o hangi kategoriye isterse oraya soksun kendini keyfi bilir …
Bu kadar şey 7 günde yaşanır mı ? yaşanıyormuş meğer …
Tanrı koskoca dünyayı 7 günde yaptı ya biz fani kulları da elbet böyle şeyler yaşarız ; Tanrının aynası biziz ya sözde .Hadi ya ! Göster o zaman tanrısal gücünü a aptal ! Senin tanrısal gücün bir çocuğun ağlamasını bile susturamayacak kadar ,bunu anladığında suratının halini görmek isterim .Hani nerde tanrı ? kendi suretinden yarattığı kulları , bir orospu çocuğunun ağzından çıkan vur emriyle tuz parça olurken nerde ? O da mı bıraktı bizi kendi pisliğimizde boğulalım da bitsin bu eziyet diye ?
İşte ölüm bu…
Aklıma eski bir İbrani öykü geldi …
Habil ‘ le Kabil ‘ in hikayesi…
Bunlar iki kardeş
Önce kabil ölmüş ve aradan da yıllar geçmiş.
Habil’ inde ölümünden sonra iki kardeş karşılaşmış ,
Bir süre çölde yürüdükten sonra oturup sessizce yemeklerini yemişler.
Bu arada güneş batmış ve ay ışığı yüzlerine vurmaya baslamış.
Işte tam o sirada Kabil , Habilin alnındaki taş izini görmüş.
Elindeki lokmayı yere fırlatmış ve suskunlugunu bozarak kardeşinden kendisini
bağışlaması için yalvarmış.Habil şaşırarak
“Sen mi beni öldürdün, yoksa ben mi seni diye sormus.
“Anımsamıyorum diye devam etmiş çünkü önceki gibi yine burada birlikteyiz öyle degil mi ”
Bunun üzerine “Simdi biliyorum beni gerçekten bağışladığını” demis Kabil.
Ve eklemiş
“çünkü unutmak bağışlamaktır.”
(habille kabile link verirdim ama hiç ara bul linkle modunda diilim arzu eden buyursun google ‘ a arasın bulsun)
Çoğunun aman ne güzel hikaye bak bak bak dediği bu hikayeler yüzünden bu hale gelmedik mi biz ? unut gitsin – affetmek büyüklüktür – deli saçması …
‘Sana taş atana sen ekmek at ‘ – ‘biri sana vurursa öbür yanağını çevir ‘
Hayatımdaki hiçbir şeyi unutmuyorum , unutmayacağım da – Hiç kimseyi de affetmiyorum…Eğer tanrı varsa O affetsin .
yorumlar
Matta incilinde geçiyor dediklerin.
“Kötülüğe karşılık verme,biri sana vurursa öbür yanağını çevir, yargıca gidip gömleğini almak isterse tüm üst elbiseni ver, biri seni bir kilometre yürütmek isterse sen de onla iki kilometre yürü.”
Her yapılanın bir karşılığı vardır. devran ve hesap her zaman döner.
tanımsıza isyan edemezsin. Belki de senin çizdiğin tanım yanlış. Olanlara isyan etmek en akıllıcası.
kafani kirsin sen onu kirma
go.zunu oysun tadina doyma
sirtindan vursun sirti ovulsun
siktir et bence
hic olmaz olsun
not: runawaybride’in gonlu hos olsun
saçma tabi, yani en azından benim için ama tüm kötülüklere kötülük ile karşılık vermekte kötü. Üstelik bunların hepsini hatırlamakta kötü.
Aradaki dengeyi bulmak lazım…
Biraz kötülük, biraz iyilik, biraz hatırlamak ve biraz unutarak affedici olmak…
N’olcak. Canini mi alcaklar? birak takilsinlar. Bi AllyMcBeal izle. Simit ye Gazoz iç. Puding al Jole al sonra yap onlari evde. Bizi cagir yiyelim 🙂 Bosver.
hayatinda yasadigin, iyi yada kötü, hic birseyi unutma.
Yasadiklarimiz sonucda bizi biz etmiyormu?
Deger verdigin kisiler tarafindan yapilan iyilikde olsa, kötülükde olsa zaten unutman imkansiz.
Onlari affetmende onlara verdigin degere bagli sonucda.
Sonucda o insanlarin hic bir degeri kalmadiysa hayatinda, unut gitsin.( hatalarini degil, kendilerini…)
Tek onlardan kurtulus yönüde bu sanirim.
unutmamak, zor bir kelime. herşeyi hatılıyorum diyemem ama hayatımın tüm kaba hatlarını hatırlıyorumdur sanırım, tabi bazen hatırladıklarım kendi usumun bana oynadığı oyunlarla değiştirilmiş senaryolar olarak depolanmakta beynimde ama olsun(o akşam kırmızı giyordum diye hatırlıyorsun ama fotoya bakıyorsun ki çıplaksın gibi)…
bana yapılan kötülüklere ya da benim saflığıma gelip isteyerek/istenmeden de olsa tarafıma atılan kazıklara bulduğum çözüme gelince; bunları unutmamakla beraber, bunlar için tasalanmamaya çalışıyorum, çünkü tasalandıkça kendime daha çok zarar veriyorum, en değerli kavram olan zamanımı çokça tasalanmakla geçiriyorum. zaman konusu devreye girdi mi de ya olaya balıklama girip zamanımı ve kendimi kaybediyorum ya da siktir et formülünü uygulayıp zamanımı başka olaylarda değerlendirmeye çalışıp kendimi buluyorum/çalışıyorum. unutma denilen bir önceki ahkamdaki gibi zamanla olaya dalıp dalmamaya daha tecrübeli olarak yaklaşıyorsun, yani ne zaman havlayacağını, ısıracağını ve parça kopartabileceğini biliyorsun.
anlatılan durumlar karşısında ben ne yapardım; evde yemek yapmaya başlardım müzik eşliğinde bir de şarap açardım yanına yerken ve müzik eşliğinde discovery channel seyrederdim.
bir de tutuştururdum ağzıma bir adet zeytinyağı doldurulmuş tatlı kaşığı dolaşırdım şöyle evimdeki odalarda biraz önce elim ıslakken çıkarmış olduğum saate bakınarak ve tökmemeye çalışarak zeytinyağını yerlere, çünkü yazık evdeki kilimlere.