İnsanlık tarihinde 1960’lardaki uzay yarışı, aya ilk ayak basma yarışı ne idiyse, yirminci yüzyılın başında Güney Kutbu’nu fethetme yarışı da odur. Kutupların çatır çatır eridiği bu günlerde, o kutuplara ilk gidenler olabilmek için hayatlarını harcamış insanları bir hatırlayalım dedim.Nietzsche’nin, Wagner’in karısına fena halde asılıp, ünlü bestecinin sinir sistemini harap ederek, Alman gençliğini faşizme sürükleyecek fikirlerinin doğmasına sebep olduğu yıllarda başlar bu hikâye. Wagner’in artık kuşu da ötmemektedir…Wagner, karısını Nietzsche’den kaçıradursun, onların biraz Kuzeydoğusunda İngiliz donanmasına Robert Falcon Scott isimli bir çocuk yazılır. İngiltere’nin yaz kış sisten flu gökyüzüne bakıp, büyük hayaller kurar küçük Robert çocukluğu boyunca. Ana ocağından asker ocağına geçişi gayet süratli olur. Daha 13 yaşında katıldığı donanmada birçok değişik gemide görev alarak 1893’de 25 yaşında iken Üsteğmen olur. Scott, Üsteğmen olduğunda Wagner çoktan gözü açık ve hatta Yahudilerin sabunlaşmasına giden yolları da açmış olarak ölmüştür. Nietzsche de, Wagner’in karısı da hala hayattadır.Scott, 25 yaşında Kraliyet Coğrafya Topluluğuna katılır ve keşif gemilerinde görev almaya başlar. O sıralar. Güney Kutbu dünyanın yegâne keşfedilmemiş yeridir. Keşfetmek tarihe geçmek demektir. Dünyanın yükselen gerginliğinde keşfi yapan ülke olmak, diğer ülkelere endam göstermek olacaktır. Bizim Scott da artık yağız bir delikanlıdır ve hayallerini Güney Kutbunun bekâreti süslemektedir.
Robert Falcon Scott
Lakin; Güney kutbu çok zorlu bir bakiredir. Bizim hassas cildimizin alıştığı, yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlı hallere pek benzemez. Yıllık ortalama sıcaklık -50 derece filan yani. Kutup dairesinde şimdiye kadar ölçülen en tişört giyilebilir hava -29 derece. Kuzey Kutbu, Güney’in yanında sayfiye kalır. Kuzey’in ortalaması Güney’den 22 derece kadar daha yüksektir. Kuzey’de 400 çeşit kadar çiçek yaşarken, Güney’de Scott’un oralardan dönerken anasına götürebileceği bir tek çiçek bile yoktur.1900 yılında vefat sırası Nietzsche’ye gelir. Tarih Nietzsche’nin Wagner’in karısı ile ilgili emellerinin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda pek net değil. Bana sorarsanız o iş, Wagner hayattayken halledilmiştir.Nietzsche öldükten bir yıl sonra bu ölümden haberi olup olmadığını bilmediğimiz Scoot’a, İngiliz Kraliyet Donanması tarafından RSS Discovery isimli ahşap, üç direkli bir gemi verilir ve “E, bir git bak bakalım şu Güney Kutbuna” denilir. Bu gezideki amaç Ross Denizi, Kutup Platosu ve kıyılarını, hayvanlarını, hayat şartlarını keşfetmek, kutup noktasına en kısa geçiş bölgelerini gözden geçirip Kutup noktasına nasıl varılabileceğini hesaplamaktır.
RSS Discovery
RSS Discovery’nin bu yolculuğunda, İnsanoğlu ilk kez Buz Denizinin Doğusuna ulaşır ve tabii zamanın gelenekleri uyarınca alelacele bu bölgeye “King Edward VII Land” adı verilir. Kıta karasına ilk adım da bu gezi sırasında atılır. 1902 yılında Scott ve birkaç samimi arkadaşı gemiyi ve personelin çoğunu daha geride bırakarak 82°17′ Güney’e kadar inerler. Bu “82°17′ S” koordinatı, o tarihe kadar insanın gidebildiği en Güney noktadır. Bu gidiş sırasında Ekipte fotoğraf çekmekle görevli olan Reginald Skelton’un gözleri de, bizim “La Marche de l’empereur”filminden aşina olduğumuz İmparator Penguenlerini, insanlık tarihinin ilk gören gözleri olur.RSS Discovery ve artık üne kavuşmaya başlamış mürettebatı 1904 yılında müthiş bir karşılama ile İngiltere’ye dönerler. Scott’un gözü ulaşılmaz bakirede kalmıştır.En son Nietzsche’yi öldürmüştük. Hikâyemizin fonu olan üçlüden Wagner’in karısı Cosima Wagner halen hayattadır. Franz Liszt’in kızı olan ve ahir ömründe filozoflarla, bestecilerle fink atmış olan bu nadide hanım, daha uzun yıllar kim bilir ne anılarla yaşayacaktır. Nietzsche, Wagner ve Cosima’nın konuyla ilgisini çok kurcalamayın, onlar sadece fon… Biz kendi hikâyemizi biraz daha karışık hale getirerek devam edelim…Tabii ki o yıllarda ulaşılmaz bakirenin bekâretini almak için yanıp tutuşan tek insan Scott değildir. Hatta, RSS Discovery mürettebatının Güney Kutbu topraklarına ayak basmayı kutladıkları sıralardan hemen önce bir Belçika araştırma gemisi olan Belgica da onların gittiği yerlere yakın yerlerde dolaşmıştır. Güney Kutup noktası çevresinde iki gemi, iki geminin içinde birbirlerinden habersiz insanlar, kutup noktasına ilk ayak basan olmayı hayal etmektedirler. Belgica’nın içinde bakireye en az Scott kadar aşık olmuş bir adam, Norveçli Roald Amundsen de vardır.
Belgica
1904 yılındaki eve dönüşten sonra Scott için sıkıntılı zamanlar başlar. Sıkıntılı derken, edindiği şöhret ve saray çevresindeki itibarla o parti senin bu parti benim gezmekte, o hatunun bu hatunun yatağına bedeni nakletmektedir ancak aklı biricik sevdiği Güney Kutup noktasındadır. Bu aşk onu günden güne eritip bitirmektedir.Scott, tam dört yıl boyunca RSS Discovery seyahati sırasında edindiği bilgileri toparlar ve bir kez daha ve bu kez sonuna kadar gitmek için birçok planlar yapar. Asıl sorun ise maddidir. Bizim Wagner’in de katkısıyla Almanya dünyayı germeye başlamış, İngiltere’deki toplumsal bilinç keşiflerden ziyade Avrupa’da yükselen gerilime yönlenmiştir. Memleket bu halde iken bu tür bir geziyi finanse etmeye yanaşan pek yatırımcı bulunamamaktadır.
Terra Nova
Scott, 1908 yılında yani o yıllar için çok geç sayılan bir yaşta (40) ilk evliliğini yapar. Tarih bu konuyu çok açmıyor ama evliliğin Scott için tamamen toplumsal bir pozisyon belirleme olduğunu söylemek hiç de mantıksız değil. Zira, Scott’un biricik aşkı hala çok uzaklarda bekâretini onun için bekletmektedir. Yeni evli çiftin 1909 yılında Peter isimli bir oğulları olur. “E artık çocuk da yapıldı hadi biz kutbumuzla ilgilenelim” diyen Scott, sağdan soldan topladığı paralarla Terra Nova isimli bir gemi edinir, mürettebatı toplar ve Peter daha baba demeyi sökemeden 1 Haziran 1910 tarihinde Londra’dan demir alır. Bir süre İngiltere içinde daha fazla para toplayabilmek için seyir yaparlar ve sonra ver elini Güney Afrika…Scott’un sıkıntıyla planlar yaptığı yıllarda ise, Güney denizlerindeki tecrübelerinden sonra evine dönen Amundsen Kuzey Kutup noktasına varan ilk insan olmayı kafaya takmıştır.
Roald Amundsen
Amundsen, hiç zaman kaybetmez. Daha Scott ilk yolculuğundan İngiltere’ye dönmeden, 1903 yılında Kuzey Kutbu çevresinde ince ince dolanmaya başlar. Gjøa adlı gemi ve içinde altı mürettebat, Christopher Columbus zamanından beri aşılmaya çalışılan ama aşılamayan Atlantik ve Pasifik Okyanusları arasındaki Kuzeybatı geçidini aşmayı başarırlar. Amundsen bu yolculuk sırasında Eskimolardan kutup ikliminde hayatta kalmanın yöntemleriyle ilgili çok önemli bilgiler edinir. Kutup etrafında bir çok tetkik yaptıktan sonra 1906 yılında Alaska’nın Nome şehrine kadar ulaşırlar.Bu keşiften sonra Norveç’e dönen Amundsen, Kuzey Kutup noktasına gitmek için bir çok plan ve hazırlık yapar. 3 yıl sonra tam haydi gidiyoruz dediği sırada dünya Kuzey Kutup noktasına Frederick Cook ve Robert Peary tarafından ulaşıldığı haberiyle çalkalanır. Kuzey Kutbu bekâretini yitirmiştir ve artık oraya gitmenin Amundsen gibi bir adam için hiç bir anlamı kalmamıştır. Amundsen hiç vakit kaybetmeden planlarını değiştirir ve 1910 yılı baharında Fridtjof Nansen’in emrine amade ettiği Fram (İleri) isimli gemi ile geri kalan tek bakireye, Güney Kutbuna doğru yola çıkar… Ancak, bu plan değişikliğinden Nansen dahil kimseye bahsetmez. Fram hareket ettiğinde bile kardeşi Leon ve Fram’ın komutanı Thorvald Nilsen dışındaki mürettebat bile nereye gidildiğini bilmemektedir. Amundsen’in bu gizliliğinin nedeni, büyük olasılıkla Nansen’in gemiyi Güney Kutbu için vermek istemeyebileceğinden çekinmesi ve Scott’un başka birinin de bakirenin peşine düştüğünü duyup, acele etmesini engellemektir…
Fram
Amundsen, Atlas Okyanusun’un Afrika açıklarındaki Madeira adasında mürettebata asıl amacını açıklar…(Tüm araştırmalarıma rağmen mürettebatın yön kavramı yok muymuş, onca yılın gemicilerini Amundsen nereye gidiyoruz diye keklemiş onu bulamadım… Tarih bir tek, tayfanın hepsinin devam etmeyi kabul ettiğini söylüyor… Bu arada Nasen’in hakkını yemeyelim, Nansen de Amundsen’in planını öğrenince planı sonuna kadar desteklemiş…)O esnada, Terra Nova bir gemi olarak gücünün yettiği, buzullar arasında ilerleyebildiği en uç nokta olan ve bir önceki seyahatinde Scott tarafından adı (1841 de adaya ilk ayak basan Sir James Clark Ross onuruna) konulan, Ross Adası’na varır ve Scott ekibi burada ana kampını kurar.Ross adasında çeşitli biyolojik araştırmalar ve hazırlıklar yapan ekip, kademe kademe Güney Kutup noktasına gidiş için ara kamplar kurup Ross Adasındaki ana kampa dönerek günlerini geçirmeye başlar. Burada bir yıl hazırlanırlar. 1911 yılının son günlerinde Scott, Teğmen Henry Bowers, Dr. Edward Wilson, Astsubay Edgar Evans ve Yüzbaşı Lawrence Oates’dan oluşan beş kişilik kutup noktası timi kamptaki arkadaşlarından ayrılıp ulaşılmaz bakireye doğru efsanevi yolculuklarına başlarlar…Amundsen ve ekibi ise 14 Ocak 1911’de gemileri Fram’ın Terra Nova’dan çok daha iyi ve güçlü bir gemi olması nedeniyle Scott’un ekibinin 96 km. daha güneyine kadar inebilmiş ve kamplarını Balina Körfezi’ne kurmuşlardır, Amundsen kampa Framheim adını verir. Bu noktaya kamp kurmuş olmaları, Amundsen ve ekibinin kutup noktasına Scott’a göre 96 km. daha avantajlı yürüyecek olması demektir. Amundsen, kamptaki hazırlıklar sırasında zamanını Scott’un daha önceki Güney Kutbu seyahatinin notlarını okuyarak ve kendi Kuzey Kutbu tecrübelerini pekiştirerek geçirir. Scott’un 1908 yılında Ernest Shackleton tarafından keşfedilen Beardmore Buzulu yolunu tercih edeceğini hesaplayan Amundsen, kurdurduğu ara kamplarla kendi denenmemiş rotasını oluşturur.Amundsen ve adamları, kutup noktası yolculuğu için üç ara kamp kurarlar ve bu kamplara gidiş ve dönüş için toplam 2750 kg. (tarih böyle diyor) yiyecek (foklar ve penguenler) depolarlar. Tabii, bu kampların kuruluşu sırasında köpeklerle çektikleri kızakları kullanmak ve iklim şartlarında hayatta kalmak konusunda birçok tecrübe edinirler.8 Eylül 1911’de Amundsen ve ekibi havanın ani ve de aslında sahte iyileşmesini baharın gelmesi olarak algılayarak yanlış bir start alırlar. Sekiz kişiden oluşan bu ekip birinci ara kampta havanın -51 dereceye düşmesi üzerine yaptıkları hatayı anlayarak yedi gün sonra Framheim’a geri dönerler. Bu yanlış başlangıç ekipte huzursuzluk yaratır, Amundsen, planlarını tekrar gözden geçirir. Kutup ekibini yeniden oluşturur ve bu kez ekibi o da beş kişiye düşürür (Bjaaland, Hanssen, Hassel, Wisting and Amundsen). Amundsen ekibi 19 Ekim 1911’de 4 kızak ve 52 köpekle büyük yürüyüşe başlar…Burada ilginç gelebilecek bir ayrıntı vereyim: Ekibin günlük yiyecek istihkakı
Adam başı:
– 40 büsküvit (380 gr.)- 350 gr. Kurutulmuş et- 40 gr. Çikolata- 60 gr. Süt tozuKöpek başı
– 500 gr. Kurutulmuş etAncak tüm bu yiyeceklere ve ara kamplara koyulan erzağa rağmen planlarını tutturamazlar. Yiyecek kullanımı dönüş için risk oluşturmaktadır. Yola çıktıktan 32 gün sonra, 21 Kasım günü, 24 köpeği öldürürler. Öldürdükleri köpeklerin etlerinin bir kısmını dönüşe ayırıp, bir kısmını yerler ve leşlerle de geri kalan köpekleri doyururlar. Bu olayın gerçekleştiği nokta günümüzdeki haritalarda “Butcher Shop” (Kasap Dükkânı) olarak geçmektedir.7 Aralık 1911 günü dünyanın bu en ücra yerinde beş adam, geri kalan 16 köpek ve ulaşılmaz bakireye 180 km. mesafe vardır.
scott ve ekibi
Scott ve ekibi 17 Ocak 1912’de Güney Kutup noktasına ulaştıklarında, öylesine zor şartlarla karşılaşmış ve öyle yıpranmışlardır ki, dönüş için çok da umutlarının olmadığını bilmektedirler. Büyük olasılıkla devam ederlerse dönüşte öleceklerini bile bile, amaçları uğruna devam ederler. Vardıklarında kutup noktasında buldukları, dünya keşifler tarihinin en trajik sahnelerinden biridir kanımca; 35 gün önce bırakılmış Bir Norveç bayrağı… Scott’un düşsel tanrıçası, ulaşılmaz bakiresi Amundsen tarafından keşfedilmiştir…
Scott ve ekibi Amundsen’in Bıraktığı Bayrakla -18 Ocak
Amundsen ve arkadaşları kamplarına aynen çıktıkları gibi beş kişi dönerken, umutlarını hayallerini kaybetmiş Scott ekibi, geri dönüş yolunda birer birer yitmektedirler…Önce Evans ölür, sonra Oates’un uzuvları donmaya başlar, ekip dönüşü iyice zorlaştırsa da Oates’u tek başına ölüme terk etmez. 17 Mart günü çadırdan “Bir dışarı çıkıp geleceğim” diyerek çıkan Oates ekip arkadaşlarını yavaşlattığını bildiği için bir daha geri dönmez. O gün Oates’un 32. yaş günüdür.Altı ay sonra, ekibin geri kalanının cesetleri, bir İngiliz keşif grubu tarafından o çadırın içinde bulunur. Çadır, bir sonraki erzakların bulunduğu kamptan sadece 20 km. uzaktadır.Scott’un elinde, tüm yolculuk boyunca tuttuğu günlüğü (son sayfası) ve bir de karısına yazdığı mektup vardır:“Dul’uma…”
yorumlar
söyle bakalım gezgin, kuzey kutbundaki buzulların erimesi ile güney kutbundaki buzulların erimesi arasında ne fark vardır?
soruyu biraz daha aç, komplo teorisyeni .dünya iklimine etkisi açısından soruyorsan, kuzey kutbu buzullarının erimesi çok kısa süre içinde gulfstream’i etkileyecek hatta durdurabilecek olması diyebiliriz. bunun önemi de şudur; enlemlere bakarsan avrupanın kuzeyinin aşağı yukarı sibirya ile aynı enlemlerde olduğunu görürsün. avrupanın kuzeyi’nin sibirya gibi olmaması, çok daha yaşanır olmasının nedeni gulfstream’dir. aynı etki abd’nin kuzeyi ve kanada için de geçerlidir. güney buzulları ise daha geç eriyor ve neredeyse tüm dünya ikliminin en önemli belirleyicilerinden olan gulfstream gibi bir akıntıya da hükmü görünmüyor şimdilik… sorduğun bu muydu? yeter mi daha açalım mı?
Beter olsun mendeburlar, İngilizler boşuna Antalya’dan ev almıyorlar. Açayım soruyu, hangisindeki buzulların erimesi dünyadaki su seviyesinin yükselmesini nasıl etkiler?
aynı dünyada yaşadığımız için beter olacak mendeburlar arasında bizim de olduğumuzu hatırlatayım önecelikle. soruya gelince:yukarıda anlattığımla aynı mantık. alize rüzgarlarının (afrikadan esen sıcak rüzgarlar diyebiliriz – bizde kıble denir) etkisiyle meksika körfezinde oluşmaya başlayıp tüm atlantiği dairesel olarak dolaşan bir akıntı bu gulfstream. kuzey dağılımı da kuzey avrupaya yarıyor. irlanda’nın o kadar kuzeyde olmasına rağmen yemyeşil olmasının nedeni gulfstream mesela. akıntı derken tahayyül açısından söyleyeyim: gulfstream dünyadaki tüm nehirlerin toplamından 100 kat kadar daha büyük bir su kütlesini 97 km/saat hızla hareket ettiriyor. e durdur şimdi bu akıntıyı, sonra rakamsız tahayyül et, dünyanın neresine ne olacağını… ya da biraz daha yardımcı olayım.akıntı zaten kuzey buzullarının erimeye başlamasıyla bir süredir yavaşlamaya, etkisini azaltmaya başladı. ilk etkiler akıntının doğduğu meksika körfezinden kuzey avrupaya giden bölümde görünmese de, dairesel hareketini tamamlamasında yani dönüşünde ivmenin hızla azalmasına neden olmaya başladı. bu nedenle akıntı dünyanın subtropikal bölgelerinde dairesel hareketler oluşturup kalıyor. bu bölgelerde de su seviyesi yirminci yüzyılın ortalarına oranla %50 civarında artmış görünüyor…tamam mıyız?
I-ıh, sen çok golf oynuyosun ya da araban vw golf, gulfstream’den yaklaşıyorsun hep olaya.İnsanların kafasında iki kutup bölgesinin birbirine benzediği yanılgısı var. Sen biraz bahsetmişsin gerçi, çicekler kuzeyde ama penguenler de güneyde yaşar. Kuzey kutbundaki (arktik) buzullar direk suyun üzerinde yüzer (Kutupta olmamakla birlikte Grönland’dakiler hariç) , güney kutbu (antr-arktik) ise Afrika’nın yarısı büyüklüğünde, zamanında Avustralya’dan kopmuş bir kıtadır. Güney kutbundaki buzullar karanın üzerinde birikmiştir (kutup noktasındaki kalınlık 4,5 km, ortalama 2 km kalınlığında)Kuzey kutbundaki buzulların erimesi Gulfstream’in dinamiğini etkilemekle birlikte dünyadaki su seviyesinde değişikliğe sebep olmaz (Grönland hariç) çünkü zaten suyun içinde yüzmektedirler. Ammaa Güney kutbunda denizle teması olmayan buzulların erimesi direk olarak dünyadaki su seviyesinin yükselmesine sebep olur. Dünyadaki buzulların %90’ı Antarktika’da %10’u Grönland’dadır. Eğer tüm buzullar erirse su seviyesinin 70 mt yükseleceği tahmin ediliyor.
sağol ek bilgi için de, soruyu anlayamamışız. yanıltmacalı sormuşsun. benim yaklaşım noktam şu; kuzeydeki buzullar eriyip gulfstream’i durdurmasalar ve su seviyesini yükseltmeseler güney zaten sittin sene daha eriyemez. yani yine “öncelikle” gulfstream’le alakalı…bu kadar kolay bir şeyi sorduğunu anlayamamışım, zira bardağın içindeki buz eriyince suyun seviyesinin yükselmediğini ilkokul civarındakiler de biliyor.konuyu golf’e bağlamanı gulf’ın körfez demek olduğunu bilmemene mi yorayım, yoksa körfez’i Ana Lucia Cortez‘e bağlamak gibi zorlama bir kelime oyunu mu?
Ben bağlasam bağlasam LNL‘ye bağlarım onu. Yeğen falan yok ilkokulda inşallah, çocuğun da kafasını karıştırırsın sen.Bana da beklerim.
Güzel yazı eline sağlık Numb 🙂 Tatlı tatlı atışmanızıda merakla izliyoruz 😛
bu nası bi hilaldir, hasta eder adamı…
Halâ başlığı düzeltmemişsin. Antartika değil, Antarktika (Antr-Arctic)
bir “k” için seni mi kırıcam… al düzelttim.
avrupalılar’ın bu yolculukları beni dehşete düşürür.sömürmek için kutuplara kadar gitmeleri akıl alır gibi değil.
dediğini elbette anlıyorum asy ama güney kutbunda sömürecek kimse de yok. kimse olmasa da sömürelim demiyorlarsa eğer asıl konu, soğuk savaş sırasındaki uzay yarışı gibi diş göstermek. büyüklüğünü dünyaya ispatlamak.
kutubu su basıyor benimde orada yaşayacağım tuttu iyimi…olsun ben vaz geçmem kararımdan.suda bassa,volkanda patlasa orada yaşayacağıııııııııımmmmmmmmm
Hallam yareppim bu nası bi sıcaktır, keşkem orda olsam yav…