İlk yazdığım yazının ve bu sitede okuduğum ilk yazının (Semazem’in yazısı), Ankara üzerine olması, Ankara’ya hayatında bir defa (1-2 gün önce) gitmiş biri için ilginç bir deneme olacak. Aklıma Kieslowskinin öldürme üzerine kısa bir filmi geliyor.Caddeleri bu kadar geniş olmak zorunda mıydı? Ya da tören yüzünden şu cadde kapalı cümlesini başka nerede ve hangi taksiciden duyabilirsiniz. Bu şehir yabancılığın, memurluğun, sisin, mutluluğun şehri. Aynı zamanda herşey yalan ve de oyun. Ya da bilmiyorum ben bu şehri sevemedim.Herkes birbirine çok saygılı, herşey çok düzenli, caddeler birbirinin aynı. Ne kaldı sizi birbirinden ayıracak? Bestekar sokak, küçük istiklal mi? Her şehir neden küçük istiklal caddeleri yaratmak zorunda? Aklıma Diyarbakırda ki sanat sokağı geliyor. Birkaç barla, birkaç gitar çalan çocukla olmuyor bu işler. Bir caddeyi, bir şehri, bir evi güzelleştiren insanlar. İnsanlar yoksa ne anlamı var o binaların.Bu kadar devletçi, bu kadar soğuk ve bu kadar memur olmak zorunda mı olmak zorunda insanlar. En iyisi başlıktaki gbi kısa tutayım. Ben bu şehri sevmedim. Seven varsa el kaldırsın.
yorumlar
Ben Ankara’yi seviyorum. Hayatimin büyük bir kismi (15 seneden fazla) Ankara’da gecti ve hala da her firsatta orada evimiz oldugu icin gidiyorum. Bestekar-Istiklal karsilastirmasi olmamis, ikisini de iyi tanirim, hicbir alakasi yok.Istanbul gibi bir ari kovaninda yasayan insanlar icin Ankara, evet, sikicidir. Ama kendine göre güzellikleri de vardir Ankara’nin. Bir kere Ankaralilar kendilerini cok belli ederler, belli bir Ankarali tipi vardir, Ankarali oldugunu tahmin ettigim insanlar konusunda hic yanilmadim. Sanki sehrin karakteri sinmistir üzerlerine. Sakin, düzene alismis, ‘Baskentli’ insanlardir bunlar. Gencleri de öyle, yaslilari da. Bazi sehirlerin ruhu vardir. Istanbul gibi rüya sehirlerin. Ankara’nin ruhu tabii ki Istanbul’unkiyle kiyaslanamaz ancak yine de Ankara’da da sehir ruhu vardir. Bahcelievler semti bir baskadir. Sokaklarinda kaybolmayi deneyin. Bu, rahatlaticidir. Bir sekilde huzur verir insana. Gaziosmanpasa, Kavaklidere, Tunali Hilmi gibi geliri yüksek kisilerin oturdugu bölgelerdeki hava da bir baskadir (tikky gencligi bosverin, görmeyiverin). Kugulu Park’taki cafede oturun. Kitir Pilic’te bira icin. Atatürk Orman Cifligi’ne gidin, gölün kenarinda oturup cay icin. Doga olarak bir beklentiniz olamaz Ankara’da, tam bir bozkir üzerine kurulu sehir. Ama Köroglu’ndaki Papazin Bagi’ni bir kesfedin. Sehrin ortasinda oldugunuzu unutturacak kadar ilginc bir yerdir. Ördekleri beslerken gözlemenizi yersiniz, agaclar icinde. Ankara döneri ve simiti üzerine de yoktur, bunlari tadin. Kizilay’da Yüksel caddesindeki banklara oturup insanlari seyredin. Bunlarin hepsi zevklidir. Bazi sehirler taninmadan, yasanmadan sevilmiyor elbette. Ben Ankara’yi seviyorum.
ben de bir istanbullu olarak sevemedim ankarayı….. hem havası ham insanları soguk geliyor.. dediğiniz gibi caddelerin hepsi birbirinin aynı… 3-4 kez gittim ankaraya…ankarada görülmeye değer iki yer var diye düşünüyorum.. biri anıtkabir diğeri kuğulu park… zaten her gittiğim de bu ikisine ugruyorum…yine de en az 1 kez gidilip görülmeli Ata dan emanet sehir…
tam da söyledigim gibi, düzensizligin düzenine alismis insanlar sevemiyor Ankara’yi, Istanbullular…Sizi anliyorum.
istanbul’a bir-iki gezme tozma dışında pek gitmedim ama yine de ankara’yı sevmiyorum. Tam da 10 yılımı bu şehre vermiş olmama rağmen. Nedense bu tartışma hep yapılır. Ankara düzenlidir. Ankara memurdur. Ankara saygılıdır. Falan filan. Bence Ankara içine kapanmış,kendi saçma düzenini oturtmuş, biraz o şehirden, biraz bu şehirden özenmiş,ergenlik bunalımındaki bir çocuk gibi. Yani şehrin hala bir kişiliği oturmamış. Ve sakni hep böyle eğreti kalacak gibi bir hali tavrı var. Zaten bu “saçma düzen” den kastımda bu. Kimliksiz geliyor bana ANkara. MAfya gibi. Var ama nerede kimse bilmiyor.
kısacası arkadaşlar,bu iş orda yaşama bulunma işi değil.ankara’yı sevmek için biraz yalnızlığı sevmek gerekiyor.çünkü ankara’da yalnızlıklar güzelce yaşanıyor.bozkıra doğru gün batımını seyretmek,genellikle Zonguldak’taki (evimdeki) denize doğru gün batımını seyretmemden daha gerçek ve daha güzel geliyor.anlatması bile zorken,herhalde kimsenin anlamasını beklmek saçma oluyor.seviyorum işte,ne biliyim.
evet evet, Ankara’ya cok yakisir kar. Ben de severim…
Ankara ya laf yok,o mesrutiyet koprusunu azmi arsinlamadim, git gel dersane, misir, tablot cu lokantalar, ssk ishani,dost,imge kitapevi (halada borcum duruyor imgeye aklima geldi bak)..Sonradan entegre oldugun zaman ankara yaban davranir sana,soguk gelir itici gelir.icinde buyudugun zaman incini cincigini cikarirsin ankaranin.En kuytu yerlere girmis lokantalar cafeler de hayat formlari cikar ara ara karsina.Ankaranin yeri baskadir bende.
(***)Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar..Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar…Kimse keman çalmaz belki amaÇok keman çalınsın balolarındaDiye yapılmışGri sisli binalar…Alnının ortasındaCiddi bir devlet asabiyeti.Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmekBir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!(Biz bir şeyi delicesine severizAma tanrım neyi?)Kahve önü çatlak mozaikBel kemiğine tehditKürsüler üstündeÇok sigara içenÖğrencilerBir daha asla yaşayamayacağıAşkları teğet geçerkenHep onu sevmeyenleri severekHep onu sevenin gözlerindenKalabalıklara kaçarakKarışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarınıBir izmirli güzele dayatmak varken(Hep kardeş olacak değiliz ya,Yaşasın halkların sevgililîğî!)Soyut bir sevdayaBeşik kertilmiş olanDağda çoban,Şehirde şark çıbanı sayılan,Fırat’ın büyük elleriArarat’ın kız yelleriCilo’nun derin nefesleriHülasa kente hukuk mukuk okunMümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmişAnadolu çocukları, ankara’ ya öyle yakışırdı ki karAsfaltlar ışıldar,Buz tutardı resmi yalanlar(Belki balkona kar seyretmeye çıkar diyeSevdiğimiz kızlarÇok dibimiz donmuştur ve çoğu zamanBu kar mevzuuKızlara yeterince ilginç gelmemiştirHiçbir şey kapalı bir dükkan kadarHüzünlü gelmez insanaAnkara’da,Yoksa bugün bir hayatYaşanmayacakmı duygusu çöker bütün bozkıra.Kimse keman çalmaz belkiBelki bu fiim hiçbir zamanO kadar fiyakalı olmayacak amaHiçbir lahmacundaO okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakininTadını vermeyecek bir dahaÇok daha iyilerini yedim sonraBizzat Urfa’da hattaAma hiçbirindeO kadar aç oturrnadım sofrayaAnkara’yaÖyle yakışırdı ki karÇok yabancı bir soluk duyulur bazıBilinmez bir dilin ıslığındanAnla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklarÖyle deme ankara’yı sevmeyene bir zulümdürBu kadar insanın neden ankara’yı sevdiğini anlamadanAnkara’da yaşamakYollarına hep sevdiğimiz insanlarınAdlarını vermediler ama biz her duvaraBilvesile onların adını yazarak yaşadıkKül ve betondan mürekkepYaşadıkça yaşanılası gelenO tuhaf bozkır kokusunda.Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar.Asfaltlar ışıldar…Bir günden bir sürü gün yapanMesai saatlerinde hiçbir şey yapanHiçbir şey alıp hiçbir şey sunanRakıyı bol sulu içenDokunmasın için deği!Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı,Hep kağıtlara bakarak,Hep kağıtlardan bakarakHem neşet ertaş’ ı hem bülent ersoy’ uAynı anda sevmeyi başararak,Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyıÇok beğenmeyerek amaYine de bu tasarrufunu takdir ederekBoynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıykenHep bir şeylere birilerine küsmüş gibiYürüyen…Memurlar…….Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar..Asfaltlar ışıldar,Buz tutardı resmi yalanlar…Biz, şimdi kapalı birr kuruyemişçiDükkanının -ki bütün plan kar altındaTuzsuz ay çekirdeği çitileyipYanı sıra bafra içmektir-Kötü ışıklandırılmış vitrinindenUmutsuzca içeri bakan,Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,-Yani sistem kendi verdiği kimliğiZırt pırt geri istemektedir-Doğduğu yer yüzündenDoğuştan kavgacı zannedilen amaPek çoğu kavgadan nefret edenKavgacı esmer cesur korkakÇoğu kürt çoğu türk çocuklardık…Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar….Ha sonra belki ahmed arifin aklınaHiçbir şairin aklına gelmeyecek-Çünkü hiçkimse bir daha ankara’ yıO’nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir:Kar altındadır varoşlarHasretim,nazlıdır ankara…..Ustam yine sen bilirsin amaHangi aralıkta bir şair ölmüşseİşte o,en netameli aydır bence.Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar…Asfaltlar ışıldar…Yalanlar…Şimdi ve sonra ne zaman ankara’ya kar yağsaElim gönlüm, çocukluğum buz tutar.YILMAZ ERDOĞAN
hiç özlemem dememe rağmen ben bile özledim karanfil’i, bahçeli 7’yi, arjantin caddesi ve tunalı hilmi’yi..evet evet özledim.
(***)Hey gidi Ankara heyBeni de benzettin ya kendineAstin suratimi, resmilestirdin beniHey gidi Ankara heyBeni de benzettin ya kendineYüzümde bürokrat gülümsemesiIçimde politik çikmazlarKaçinci askti tattigim aksamlarindaKizilay’da yürüyemeden el ele ayrildigimBir gecelik duygu esnemesindeYalnizligimla kendimi evime attigimTutamadigim mevsimlerini doya doyaKaybettigim kendimi herhangi bir sokaginHerhangi bir ayriminda…Geçerken ömrüm giris katlarinda, üsüdüm titredim.Otuz yasima girerken bir yaz aksaminda,Bekar evlerinin soluk aydinliginda kötü aliskanliklar edindim.Hiçbir kiza yalan söylemedim Ankara.Ama bir ebruli aksamda, ezan seslerine karisti çigligim.Oyaliyormusum kendimi geçici heveslerde.Kar çiçekleri açiverdi yüregimde,Sen ask de buna, ben çikmaz sokak Ankara.Delik olan cebime koyacaktim tüm hüzünlerimiYine siirler çalip sairlerin soluk nefesli kitaplarindan,Sarkilar sarkilar düzecektim ona ve Ankara,Çelik renkli gecelerine dagittigim yildizlardan,Taç yapacaktim sari saçlarina.Gözlerindeki yesilden sürecektim antik yalnizligina.Ikimizin de paylasacagi birisi olacakti hayatimda.Anlarsin ya sen Ankara, ben ve o.Üç kisilik bir dünya kuracaktik,Gözyaslarinin kahkahaya karistigi su dünyada.Duygu sevinecekti,Telefon edip Zeynep’e evleniyormus diyecekti.Frekansini yakalamisken tam da mutlulugunun,Çankaya’dan bir rüzgar esti.Kiskandin ya bizi helal olsun sanaSu ölümlü dünyada kendin gibi bir dünya görmeden,Bogacaksin öylemi, kalabalik kaldirimlarinda beni.Hüzne doyacagim öylemi, senin gibi gecekondularinda.Benim gibi bir bozkir çocugu,Meram aksamlarinda çiçeklerin nasil olgunlastigini bilirim ben.Çözmüsken sifresini tam da hayatinkorkma Ankara korkmaYazilmamis bir siirin okundukça çogalan ilk kelimesinde,Akip giderken kaderimiz iki ayri yöne,Mutlaka bulusacak vuslat denizinde.Ankara korkma okudugu dualari anamin ikimizi de kurtaracak.hiç ummadigin bir günde, söyle günes burcundayken sevinçlerinsen bana alisacaksin ben de sana Ankara…Bedirhan GÖKÇE
ya şiirler uçuşuyor ne güzel..bugün de yoldaki reklam panolarında izmir şiirleri vardı, belediye koymuş, sevindim..
izmir deyince aklıma gelen ilk şey; “yıllardır süper lige takım çıkaramadığı için, federasyon tarafından fortis türkiye kupası finalleriyle teselli edilen şehir” oluyor. futbolu çok seviyorum sanırım.