Esmer gövdesinin üzerinde ellerini gezdirdi. Çatlaklarından arasından parmaklarını içine doğru itmeye çalışıyordu. Güzel anıları hatırlatan kokusu ile yürek şeklindeki yapraklarında temmuz başka bir mevsime gidiyordu, güneşe gölgeleniyordu.Baltasını kaldırdı katalpaya vurdu.Azrail ile ilk karşılaşması bu olmuştu Karer’in. Azrail ağacın canını almaya geldiğinde Karer ondan önce baltasını saplamıştı gövdesine. Azrail durumdan endişeli bir müddet Karer’i izlemişti.Kaç bin can bir müddet daha dünyayı sahiplenmişti!Katalpa devrilirken Karer de yaz yeşiline yüzükoyun bıraktı kendini. Azrail böcek kılığına girmiş Karer’e doğru ilerledi. Ne de olsa kimse böcekleri önemsemezdi. Çok küçüklerdi ve çok.Karer de ayağa kalkerken Azrail’i ezdi, önemsemedi. Ne bir zafer edası vardı ne de yenilmişlik ya da bir nebze uyku. Dinç gözüktüğünü söylemek de abartı olurdu.Katalpanın yanına geldi durdu. Yavaşça kopan gövdesinin üzerinden içine bakmaya başladı. halkalar.. açıklı koyulu anılar, yağmurlar, kurak bir bahar.. Karer garip bir sevinçle aynı yaştayız diye bağırmaya başladı.__aynı yaştayız! aynı yaştayız!Azrail kimseye gözükmeksizin ayrıldı bu tuhaf yaşanmışlığa aldırmamaya çalışarak, sonuçta katalpa ölmüştü.Karer katalpaya sarılarak uyumaya çalışıyordu.Merakını yenemeyen Azrail yeniden geldiğinde bir taş parçası halinde izliyordu olup biteni. Bu ikinci karşılaşmaları idi. Karer önce kendi boyunu ölçtü, sonra katalpayı. Ve vurdu baltasını. Soydu esmer gövdesini. Çatlakları yok olmuştu. Özenle işe koyuldu. Azrail kimselere görünmeden gitti.Gelmemeyi ümit eden Azrail, evet üçüncü karşılaşması idi, fakat son karşılaşmaları değildi. Yeşil incecik bir boru halinde idi.Katalpa cansız bir tabut halinde duruyordu. İncecik bir delik vardı üzerinde.Karer etrafa bakındı ve işte aradığı orada duruyordu. Boruyu aldı ve katalpanın içine uzandı. İç tarafındaki yürek şeklindeki yaprağı tuttu ve çekti.Ne kadar zamanı vardı aç susuz? ölümün ne kadarına alışacaktı?Borunun bir ucu dudaklarında bir ucu delik ucunda duruyordu. Azrail ağlıyordu, Karer’in boğazı ıslanıyordu……sanırım bu bir hikaye değil..tüm bunları anlatanın olması çok saçma..ya huş ağaçlarını baltalayanlar!!