AB’ye girmek ham bir hayalden öte anlam taşımamaktadır. Bu halimizle bizi hiçbir siyasi-ekonomik oluşuma dahil etmezler.Eğer ediyorlarsa da, mutlaka “sömürü” temeli olan bir fikirleri vardır. Evrensel hukuk kuralların işlemiyor, rüşvet devletin ve hayatın her kademesinde ayyuka çıkmış, uyuşturucu ticareti trafiğinin kilit ülkesisin, en temel vatandaşlık hakkını aramakta önüne bin bir engel çıkmakta, trafiğin tam bir keşmekeş, direksiyona geçen her fert tam bir “canavar”, devlet kurumlarında nepotizm almış başını gitmiş, devlet vatandaş için değil; vatandaş devlet için konumuna indirgenmiş,sağlık-eğitim harcamaların Diyanet’e ayrılan bütçenin yanında bit kadar, demokrasinin d’si de var gibi…Konunun siyasi boyutuna değinmiyorum bile… Sanıyor musunuz ki, serbest dolaşım hakkı verilecek… Geçelim bir kalem. Teknolojik büyüme sınır tanımıyor. Mesleksiz adamı AB ne yapsın! El emeğiyle geçim kapısı yavaş yavaş yok olmaya doğru gitmekte. Teknoloji “işçi sınıfını” yok ediyor. Bağırsak da çağırsak da olan budur.Avrupalıların kafasındaki “barbar Türk” imajını yıkmak için ne kadar şirin görünmeye çalışırsak çalışalım, biz Doğulu bir toplumuz ama Batıya en yakın Doğulu bir toplum. Kırık dökük bir demokrasimiz var ama Türkiye’nin AB havucuyla daha birçok “siyasi değeri ve kazanımları” un ufak edilecektir. Ülke içindeki takiyeden nemalanırsın ama Avrupalı senin bu numaranı yutmaz ve zaten senin “siyasi-kültürel” secereni sular seller gibi bilmektedir.Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış bir memleketin “ulusalcı” çizgisini unutturmaya çalışanların bu senaryolarında mesafe almalarından kaygı duymamak elde değil elbette.AB bir aldatmacadır. Tarih bunun böyle olduğunu yazacaktır. Biz göremeyeceğiz ama çocuklarımız ve torunlarımız bu acı deneyimi yaşayacaklar maalesef.