kötü şeyler oluyor… hayatımda, bissürü kötü şey! çevremde, bissürü kötü şey! Ülkemde, bissürü kötü şey!

Pazartesi haftaya bomba gibi başlamak istedim.. hani iyi anlamda derler ya.. bomba gibiyim diye, bende öyle diyebilmek istedim. Bugün cumartesi ve ben patlamak üzereyim..

pazartesi sabahı olağan yoğunluğuma hazır, dinç, güleç bir şekilde işe geldim! saat 8.30! masamın üzerinde bir faks! bana gelmiş, muhabir bir arkadaşımdan.. gece almış haberi, söyleyememiş faks yazmış!

“o seni çok sevdi! o senin tüm kötü olaylar karşısındaki güçlü duruşunu sevdi! bu kez de onun için güçlü ol lütfen, başın sağolsun!..”

kim olduğunu anlamam çok güç olmadı.. çünkü O’nu acile kaldıran, yoğun bakım kapısında bekleyen bendim.. ama iyi demişti doktorlar, evine git o iyi olacak demişlerdi.. hayatıma giren ender dostlarımdan biriydi ve iyi olmalıydı tabiiki.. inandım doktorlara! ama o öldü! inanamadım!

ertesi gün Salı! tören hazırladık.. en az 300 kişi var! hepsinin yakasında O’nun resmi.. hem de hiç sevmediği, personel servisinin isteği üzerine poloraid çektirdiği, bana bile göstermediği, dalga geçmek için çekmecesinden gizli gizli alıp o’nun peşimden bağrış çağrış koşmasını sağladığım resmi… onu bulabilmişler sadece

bir görse ne çok gülerdi bu duruma!!! “bak Aksoy” dedim içimden, “bakta gör halimizi.. sen istediğini yaptın, ama gör bak biz ne haldeyiz şimdi.. yada bak ben ne haldeyim!”

kendimi birdenbire yapayalnız hissettim, hatta bomboş..

cenazeden masama döndüm ki, telefon geldi, “yönetim değişecek”.. geçmişimdeki insanlar didik didik edildi, sorgu sual.. (bu kısım işimle ilgili) ne ölümden doğan acımı yaşayabildim, ne de soruşturmadan doğan şokumu.. hangisine ağladığımı bile bilmeden ağladım bir hafta boyunca.. şimdi ortalık duruldu.. şimdi kendi şehrimdeyim.. kendi işimin başında yeni atanan yabancılarla birarada.. annemi aradım, şehir dışındaydı, tatile gitmişti, öyle kötü bir zamanda gittinki anne, sana öyle çok ihtiyacım varki demek istedim.. ama hemen sitem etmek olmazdı; nasılsın dedim! yengen hastalanmış, antalya’ya gidiyoruz dedi… bişe diyemedim, sadece ağladım!

…….

herşeyi bir başsağlığı telefonu çok güzel özetlemişti aslında..

“biliyorum onunla bir nefes kadar yakındınız, acın çok büyük, acına başka acılar karışmadan ağla kızım… başın sağolsun”

……..

olmadı.. buna bile izin vermediler… lütfen beni affet Aksoy.. ruhun şad olsun…

……..

hep O’nunda dediği gibi: “nerede bu iyi haberler!”

beni artık iyi haber verecek birileri aramalı! yoksa tükeneceğim artık! lütfen! acil olarak iyi haberlere ihtiyacım var……….