bildirgec.org

raindown

11 yıl önce üye olmuş, 41 yazı yazmış. 28 yorum yazmış.

aşkın ömrü üç yıldır

raindown | 26 November 2001 15:31

ilk yıl eşyalar satın alınır ikinci yıl eşyaların yerleri değiştirilir üçüncü yıl eşyalar paylaşılır

aşkın ömrü üç yıldır…

Daha önce 3.900 TL adlı kitabıyla (daha sonra memleketimizin ekonomik koşulları sayesinde kitabın adı 4.900 oldu. yazar kitabı piyasadayken adının değiştiğini duysa kim bilirne derdi…) tanıdığımız Fransız yazar Frédéric Beigbeder’nin yeni kitabı, aşkın ömrü üç yıldır

yazar, kitapta aşka maddeci, bozulmuş tüketim toplumu içinde yaşayan, dengesini kaybetmiş bir erkek gözüyle bakıyor. yaşamımıız ve ilişkilerimizi gözden geçirmemiz için okunması gereken bir kitap. yazarı tam olarak anlayabilmek için diğer kitaplarını ve markalı yaşam, tüketim toplumu konusunda kitapları da okumak gerekiyor.

o, benim duvarım

raindown | 29 October 2001 22:23

size bir duvardan bahsetmek istiyorum. evimdeki bir duvardan. çünkü biraz farklı bir öyküsü var bu duvarın. yaşamı boyunca sanatçı kimliğinin kıyısından köşesinden tutmaya çalışmış insanlara deneme tahtası olmuş bir duvar bu. üç yıldır şu an oturduğum evde oturuyorum. bahsettiğim duvar ise evimin hemen girişindeki duvar. kapıyı açar açmaz evimde göreceğiniz ilk şey, bu duvardır. oturduğum apartman yedi yıllık bir apartman ve ben, oturduğum dairenin ikinci sahibiyim. iletişim fakültesini kazanıp eskişehir‘e gelince bu evi satın aldım. benden önceki sahipleri de güzel sanatlar fakültesinde okuyorlarmış. evin ilk sahibinin güzel sanatlar okuması, ikincisinin de iletişim okuması, ayrıca evin en görülür köşesinde yer alması, duvarın, kendini ifade alanı haline gelmesinde neden oldu.

günsizlik ortamı nereden başlar?

raindown | 26 October 2001 00:42

bugün dışarıdan bakıldığında sıkıcı görünen, ama zaman aktıkça ilginçleşen bir tanıtım toplantısına katıldım. toplantı, koç bilgi sistemleri, koçbank, microsoft ve birkaç firmanın ortak kurduğu kobiline iş platformunun tanıtım toplantısıydı. böyle sıkıcı gözüken bir toplantı, orada konuşma fırsatı bulduğumuz bir kişi tarafından anlamlı hale getirildi ve toplantıdan çıktığımda yapmak olanlar konusundaki çoğu şey kafamda daha net hale gelmişti. kobiline iş platformu, küçük ve orta ölçekli işletmeleri internet ortamına taşımayı hedefliyor. yani bu insanların büyük bir bölümü çekici bırakıp eline mouse alan, e-iş olayını bilmeyen ama sınırlı düzeyde de olsa merak eden insanlar. ama kendilerini bu işten çok uzakta görüyor, vizyonlarını işletmelerinin dört duvarı arasına kapatıyorlar. bu insanların kendilerine güvenleri yok. bu insanların ekonomiye güvenleri yok. cesaretsizlik de hareketsizliği getiriyor. neyse bunları kenara bırakırsak bu toplantı sonunda hayatım nasıl bir değişiklik aldı, onu anlatayım. toplantının yemek arasında kobiline pazarlama müdürüyle yemek yeme fırsatını buldum. ona geçen sene yaptığımız bir e-iş projesinden bahsettik. çok sıkı bir projeydi ama rafa kaldırmıştık, gerçekleştirmenin zor olacağı düşüncesi ve cesaret eksikliğiyle. adamla konuşurken, niye projenizi gerçekleştirmediniz diye sordu ve ısrarla “bunu yapın” dedi. “kendinize güvenin, riske girin, batıp çıkın”. işi batırmak bile kazanılacak bir değerdir ve bazen batmak, kazanmaktan daha değerlidir. toplantıdan çıktıktan sonra bir düşünücü olmaktansa, gerçekleştirici olmanın önemli olduğunu; tüm bu güvensizlik ortamının, kendine güvenmemekle başladığını, ekonomik kriz gibi olayların sebebinin de aslında bu olduğunu anladım. işte böyle..

çizgi film

raindown | 06 October 2001 17:00

Hayatın bir çizgi film olduğunu düşününerek yaşayanlar var. ve bazen, ben de onlardan biri oluyorum galiba. üzerimizden bir silindir geçip yola yapıştığımızda, birileri bizi spatulayla kazıyıp ağzımıza pompa takarak tekrar şişirse ve eski halimize dönsek güzel olurdu belki. ama olmuyor işte.

garbage

raindown | 22 September 2001 00:01

bilmem rast geldiniz mi, ya da öncelikle, ilginizi çeker mi ama garbage diye kendini adlandırmış olan zat-ı muhteremler 3. albümlerini kasımın aynın birinci günü piyasaya sürüyorlar ve ilk singleları boys and girls. sherly manson hanfendi döktürmüş yine saz heyetiyle birlikte. kilipleri de pek bir hoş olmuş. dikkatinizi çekerim.

bir tık, savaşa girdik

raindown | 18 September 2001 01:59

bugün film seyrederken reklam kuşağında şöyle bir kannalları dolaşayım dedim ve mtv’de madonna’nın yaptığı bir açıklamaya rastgeldim… madonna, bir anne olarak yarının, çocuklar için daha yaşanılabilecek bir dünya olması gerektiğini ve bu yüzden her türlü şiddet eylemine ve savaşa karşı olduğunu belirtiyordu. yani madonna gibi amerikan sisteminin yarattığı bir pop ilahesi, kendini yaratan sisteme antimilitarist bir tavırla karşı duruyor, bunun yanında teröre karşı olan bakış açısını da sergiliyordu. bu, bazılarına göre çorba içtiği çanağa tükürmek gibi birşey. bazılarına göre de çok derine inmeden, sygı duyulması hatta takdir edilmesi gereken bir tavır. ancak, öncelikle madonnaya böyle bir açıklamayı mtv gibi popüler kültürün en önemli silahlarından birinde yapma gücünü ne veriyor diye sordum kendime.

düşecek başka uçak var mı?

raindown | 12 September 2001 23:11

eylemin yapmak istediği etkinin world trade center ve pentagonun yıkılmasıyla ortaya çıkacak bir etkiden fazla olduğu kesin. sadece 20.000 kişinin ölmesi, çok fazla birşey ifade etmiyor olsa gerek teröristler için. bundan sonra amerika’da ve batının diğer büyük ülkelerinde, bu eylemin halk üzerindeki psikolojik etkileri önemli onlar için. world trade center bile yıkılıyorsa, pentagona bile uçaklar çakılabiliyorsa kimbilir neler yapılabilir… ben, etrafımda birçok insana rastlıyorum “oh iyi oldu”, “biri de bi şu bizim meclise bi uçak soksa da kurtulsak” diyorlar.. ve batının sosyal dengeleri içinde dengesini kaybetmiş birsürü insan var. bu insanların büyük bir bölümü eğitimli, organizasyon yapma, alet edevat kullanma yeteneğine sahip. özaellikle batı avrupa’da, bu eylemle alakası olmayan, fakat bu eylemden ilham alarak psikopatça eylemler yapabilecek birsürü insan var. eylem biçimleri de değişebilir. öenmli olan hedefin aynı olması: sokaktaki insan. bireyin ya da bir grup insanın topluma karşı giriştiği savaştan söz edebiliriz. bu eylemi kim yapmış olursa olsun, şekli itibarıyla bana tek şeyi düşündürüyor bu eylem; sistem yarattıkları tarafından tahrip ediliyor. belki yarın birileri paris metrosunu bombalıyacak, 10 gün sonra big ben’e roketle saldırılacak.. belki.

sokmak ya da sokmamak

raindown | 10 September 2001 00:53

basketbol milli takımı, avrupa şampiyonası finalinde yugoslavya’ya yenildi. ne güzel de gaza gelmiştik…

bizi gaza getiren en önemli şey, herhalde bunda hepimiz hemfikrizdir; turnuva öncesinde çekilen reklam filmi ve o reklam filmi için yapılan athena’nın malum şarkısı: “uh a dev adam onikiii dev adam”.

Bütün bunların bilinçli bir kampanya şeklinde yapıldığını söylemeye gerek yoktur herhalde. kampanyayı yapan, aynı zamanda milli takımın sponsoru olan garanti bankasının da reklam ajansı olan Young & Rubicam Reklamevi. Zaten büyük ihtimalle bu kampanyayı da Y&R’ın Garanti ekibi hazırlıyordur. hani şu su satan çocuk, mazhar alanson’un “alo alo orası neresi” ve yine alanson’un takside pantolonunu çıkardığı reklamı yapan arkadaşlar. Başlarında da Türkiye’nin en iyi reklamcılarından biri olan Serdar Erener var.

Yeniden Jules Verne

raindown | 08 September 2001 23:25

Çocukluğumda yaz tatillerinin favori kitapları arasındaydı Jules Verne kitapları. Arzın Merkezine Seyahat, Balonda Beş Hafta ve benim favorim Seksen Günde Devr-i Alem… Bu kitaplar, sanırım birçoğumuzun çocukluğunu süsledi. Şimdi, Jules Verne’in daha önce Türkçe yayınlanmamış kitapları tekrar raflarda. Ama içlerinden biri var ki diğerlerinden biraz farklı: Yirminci Yüzyılda Paris. Farklı olmasının nedeni, J.Verne’in yayıncısı tarafından (ki bu zat-ı muhterem, Aya Yolculuk gibi zamanına göre komik, aptalca kitapları yayımlamayı kabul etmiştir.) bile yayımlanmamış olması. Yirminci Yüzyılda Paris , anahtarı kaybolmuş bir kasanın içinde bulunuyor ve J. Verne’in öngörü yeteneğini müthiş bir şekilde gözler önüne seriyor. Kitap, daha çok büyüklere yönelik. Büyüdüğümüzde de Jules Verne’in bizi bırakmadığını görmek güzel.