bildirgec.org

raindown

11 yıl önce üye olmuş, 41 yazı yazmış. 28 yorum yazmış.

çay bahçeleri

raindown | 05 June 2002 11:10

Hayatımın büyük bir kesmi tesadüfen de olsa küçük kentlerde geçti. Ve bir küçük kenti, küçük yapan şeylerden en önemlilerinden biri de çay bahçeleri… cafe diye birşey yok, bar diye birşey yok, yok yok.. ne yapar bu insanlar peki? çay bahçeleri işte. küçüklüğümde, en büyük eğlencelerden biri olduğunu hatırlıyorum çay bahçesine gitmenin. Dün bir çay bahçesine gittim ve bunları yazma ihtiyacı duydum. Çünkü büyük şehirde yaşayanlar, şehrin sosyalleşme mekanlarına yürüyerek gitmenin, açık havada sakince birşeyler yapmanın ne demek olduğunu pek bilmiyorlar..

Futbol Modası (mı?)

raindown | 24 May 2002 09:53

Dünya kupası nedeniyle midir bilinmez ama dikkat ettiyseniz futbol garip bir şekilde hayatımızda farklı alanlarda karşımıza çıkıyor son günlerde. Futbol hakkında bir sürü kitap çıktı mesela. Tanıl Bora’nın derlemesi mesela. TV’de futbol hakkında birsürü belgesel yayınlanıyor ve bu aralarında yerli yapım belgeseller de var. Beyoğlun’da gezerken her yerde üzerinde ülke isimleri yazılı t-shirtlerin olduğunu gördüm. Futboldan “ıyy” diye bahseden kızlar bile bu t-shirtlerden giyiyor. Bu durum nedir, nedendir, nasıl bu hale gelmiştir ben anlayamıyorum. Birden futbol bu kadar nasıl elit hale gelip entelleşmiştir, açıklama getiremiyorum. İzah ediniz lütfen…

clubberlar hakkında

raindown | 01 May 2002 22:30

aslında bu bir yardımtalebi… clubber kimdir, ne yer, ne içer, nerelere gider, nasıl yaşar, evi nasıldır, ailesiyle ilişkisi nasıldır, tatile nereye gider, ne kadar para harcar gibi sarulara cevap bulmam lazım. Bu sorulara cevap verebilirim çünkü

a)ben bi clubberım. Club ortamlarının adamıyım. b)birkaç clubber tanıyorum. acayip adamlar. c)vakt-i zamanında üç beş tanesini tanıdım, tanımaz olaydım diyorsanız lütfen benimle temasa geçiniz. çıkan sonucu burada yayınlayacağım.

icq:16863479

Tom Green

raindown | 28 April 2002 23:07

Bu adam tam bir baş belası. Onu MTV’deki programından tanımıştım, oysa arkadaşın radyo programcılığından tutun, sinema oyunculuğuna kadar yaptığı bir sürü iş varmış. Bu arada yazı göndericide bolt, italik yapan link ekleyen butonu çalışmayan başkaları da varmı?

Big Brother is

raindown | 13 April 2002 01:36

Bush, açıklama yapıyor ve “ortadoğudaki olaylardan yararlanmaya çalışanı yakarım.” mesajını veriyor. iran, sen sus, sure, otur yerine bakayım. e, israil, sen de şu yanlışlıkla işgal ettiğin filistin topraklarından çıksan iyi olmaz mı? hani kardeş kardeş oynasanız.

Birileri birkaç ay önce adaletletten, özgürlükten filan mı bahsediyordu? o zaman, birilerinin de onlara bazı sessizliklerin bumerank etkisi yapacağını hatırlatması lazım.

Black Hawk Down under the amercan eagle

raindown | 13 April 2002 00:37

Film, birçok kişi tarafından anlamsız bulunabilir. Benim için de o kadar anlamlı olmadı sanırım. Gerçek bir öykü yok, ama büyük bir öykünün küçük bir parçasını anlatıyor: Amerika’nın tüm dünyaya ağabeylik yapmasının öyküsü.

Ama kum üzerine dökülen kan, bezle silinmiyor… Antrakta bir arkadaşım, filmin postprodüksiyonda ses efeklerinin yapılmasının fazla uzun sürmemiş olabileceğini söyledi. “Elemanın teki makinalı tüfek efektine basıp durmuştur, biri de çan çun ah vah, tamam işte”… durum böyle..

Filmde sadece Amerikalıların Somali’de mahvettiği bir operasyonun nasıl kaosa döndüğü anlatılıyor. Savaş sahneleri vs.

hobilerim arasında…

raindown | 08 April 2002 02:32

Bir ülkede “boş zamanlarında” kitap okumaktan ve müzik dinlemekten hoşlanan bu kadar fazla insan nasıl olabilir? Tartışma bir içki masasında başladı. İnternetle haşır neşir olduğumu bilen, bu ortama uzak bir dostum, internette şimdi hatırlamadığım, ama çok spesifik bir konu hakkında Türkçe site var mı diye sordu. Kendisi hemen hemen hiç İngilizce bilmiyor. Bilmediğimi söyledim ve sonra düşündüm; İnternet’te incık cıncık konular hakkında çok az web sitesi var. Elalemin adamları, eski macintoshlarını nasıl çeşitli mobilyalar haline getiriyor diye uzun uzun siteler yapıyorlar, bizde macintoshla ilgili elle tutulur, üç beş site anca var. Bu, toplum olarak, hobisiz bir toplum olmamızdan kaynaklanor galiba.

Ucundan azıcık

raindown | 25 March 2002 23:49

“bu narin cicegin bir parcasi olanlara cok tesekkurler. ne kadar cicek ve ne kadar da narin oldugunu bilmeyenlere de, butun otekilere de, tekrar tekrar tesekkurler. “

dedi adamın teki. peki öteki neydi? suçu birilerine atmak, içinden çıkamak, kendini çıkartmak ve “öteki” kelimesinin altına saklanmak kolay değil mi? sen iyi birisin halbuki, ama ne kadar iyi olduğununun (kantitatif olarak) farkında değilsin. konuşmak kolay, ama anlatmak zor. birşey söylemek zor. belki, birşey söylemenin ne kadar zor olduğunu bilmenden kaynaklanan tereddütlerinin etrafına kendine güvensizlik ve çelişki olarak yansımasını görerek yaşamak da zor. ama sen “öteki” değilsin. öteki, senin üstündeki tabaka. sen, ötekini beslersin. ötekiler, birbirine benzer ve sen kendininkini beslmekle, bütün ötekileri beslersin.

Bu akşaam ne yapıyorum

raindown | 24 March 2002 00:04

Çok kısa birşey… Bir proje üzerinde yedi kişi çalışıyoruz. Yarın herşeyin tamam olması gerekiyor. Ve bir arkadaşım arıyor: -Bu akşa ne yapıyorsun? -Kalp kirizi geçirmeyi düşünüyorum!

evet, dışarıda hayat devam ediyor, sıkılmaya fırsatı olan insanlar var hala ve neyse ki iki gün içinde ben de bir süreliğine onlardan biri olmaya adayım..

Şirinler

raindown | 16 March 2002 16:33

şirinlerin, aslında kominizm probagandası yapmak amaçlı bir çizgi dizi olduğu savını çoğunuz duymuşsunuzdur…

geçen akşam TV’de seyrettiğim bölüm de bu bağlamda oldukça ilginçti. şirinler “şirinvizyon” adında bir alet buluyorlar (ya da bulmuyorlar bilmiyorum, başını kaçırdım işte). bu alet bir kristal (verici oluyor) ve küçük kristallerle (alıcılar) çalışıyor. bu sırada gargamel de şirin suyu yapmak için şirin sıkacağı diye bir alet üzerinde çalışıyor ama her deneyde alet dayanıksız geliyor ve kırılıyor. gargamel sorunun, aletin en önemli parçalarından biri olan taştan kaynaklandığını görüyor ve daha dayanıklı birşey bulması gerektiğini anlıyor. bunun bir kristal olabileceğini düşünüyor ve kristal aramaya çıkıyor. bu sırada şirinlerin köyünde herkes şirinvizyon izliyor. şirinvizyonu şirin baba dahil (süper bilge kişilik) herkes çok seviyor, çünkü birsürü eğlendirici, bilgilendirici, eğitici program var. ancak o kadar çok şirinvizyon seyrediyorlar ki, köydeki asıl işleri yapmayı bırakıyorlar ve köyün çilek deposu tamamen boşalıyor. tabi duruma ilk uyanan şirin baba olyor. tam şirinleri şirinvizyonu daha az seyretmeleri gerektiği konusunda uyaracakken, gargamel bir şekilde bir şirinvizyon aleti buluyor ve “eğer bir şirin ormanda kaybolursa, köye nasıl geri dönebilir” konulu programdan köyü bulup aradığı büyük kristali ve şirinleri buluyor. tüm şirinleri bu şekilde topladıktan sonra aletini de tamamlıyor tam şirinlerin sonunu getirecekken şirin baba imdada yetişiyor ve şirinleri kurtarıyor.