bildirgec.org

nazokiraze

11 yıl önce üye olmuş, 527 yazı yazmış. 8804 yorum yazmış.

aşkın aşk gibi olması

nazokiraze | 09 February 2009 16:14

Her kişi yaptığı onca şeyin arasına muhakkak aşkı da koyar. Kafa patlatır, seven, sevmeyen, evli, bekar, kadın, erkek ille aşk düşünür. Pek çok şeye konudur bu aşk denen şey. Ufacık veletler bile :sizce aşk nedir türünden sorular koyar anketlerine.

Herkese göre değişen bu aşk için Eflatun ”doğumsuz, ölümsüz, artmayan,eksilmeyen bir güzellik derken, Aragon ünlü şiirinde ” mutlu aşk yoktur” şeklinde fikir belirtmiştir.

Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Romeo ve Juliet gibi örneklere bakacak olursak, Aragon’a hak vermemek yanlış olur gibi geliyor, ancak birde şu var o aşklar mutsuz oldukları için biliniyor, bu efsanelerin perişan aşıkları kavuşsaydı biz onları asla tanıyamayacaktık. Tristan ve İsolde, Ferhat İle Şirin evlenip, çocuklarına mutlu bir şekilde şokella ekmek hazırlayıp, birlikte yaşlansalardı, destanlara konu olurlar mıydı?

bir sömestre daha bitti sayın seyirciler.

nazokiraze | 09 February 2009 11:27

Hayatın her gününün tabakhaneye bok yetiştirir gibi geçmesinin en yakın örneğine şahidim bir kez daha. Sömestre tatili ne zaman geldin? ne çabuk bittin yahu, anlamadım.

Yarın yine altı buçukta kalkıp kız okula yollanacak, akşamdan hazırlanacak, ütülenecek bilmemne. Başladık yine, büyükşehir trafiği yine azacak,kuduracak, ödev telaşı şimdiden sardı evleri, bu arada kızım için acı bir tesadüf olan bir şey var,karnenin alındıgı gün bozulan bilgisayarı, bugün itibarıyla yapıldı ve yarın tamirden alınacak. Sömestre tatilini bilgisayarsız, arada bizimkini homurdanarak kullanan, hiç bana benzemeyen bir kitap okumama huyuna ragmen isteksiz de olsa bir kaç kitap okuyan( mecburiyetten), tüm gün aktivite yapmış olsak bile akşamın vakti pff canım sıkılıyor diye ıkınıp sıkınan kızım sonunda yarın hem okuluna hem bilgisayarına kavuşuyor.

yeni ev güzellerimiz

nazokiraze | 09 February 2009 08:46

Evimizde uzun zamandır baktıgımız, Cichlid cinsi yazıma bile konu olan balıklarımızı bu hafta itibarı ile akvaryumcu tanıdıgımıza verdik. Bunun sebebi balıkların çok fazla büyümeleri ve bakımlarının zorlaşmaları, dolayısıyla onlarında yaşam kalitelerinin düşme olasılıgıydı.

Artık evimizin yeni fertleri onlar kadar büyük değil, üzülerek te olsa yaptıgımız bu değişimden sonra akvaryumun dinlendiriciligini daha yeni anladım. Aymoli, lepistes, kılıç, neon,velifera ve silver shark cinsinden oluşan gayet renkli, göz dinlendirici ve neşeli bir akvaryumumuz var.

Oğlumun pis balık diye uyuz oldugu, çikletleri götürürken onu da götürürüz diye bir umut bekledigi, evde ne olsa suçu yüklediği kocaman vatozumuz ise bizimle. Bu yazıma şu an akvaryumun yeni halini ekleyemedim, ancak ahkamların arasına muhakkak koyacagım,her ne kadar çikletler çok popüler balık olsalar da, ufak balıkların bakımı daha kolay oluyor.

telefon ve sapığı

nazokiraze | 06 February 2009 15:16

Yeni yetmelik zamanlarımızda yaptıgımız , şimdi asla yapmayacagımız, niye yaptıgımızı da anlamadıgımız pek çok şey vardır.(aslında bazen bir gün önce yaptıgımız birşeyden bile pişman oluruz o başka) Hatta hatırlayınca kendimize bazen güler bazen kızarız, kendi çocuklarımız yaparsa kızarız. Bunlardan biri telefon sapıklıgıdır. Ya bu telefon şakası ne beter birşeydir, yapmak zevkli ama kendisine yapılınca çok kötüdür. Ergen dönemde yaptıgımız bu abudik gubudik telefon sapıklıkları yıllar geçipte bana denk gelince ortalıgı kıyamete çevirmiştim. Şimdi anlıyorum olayın rahatsız ediciligini.

O dönem cep telefonu olmadıgı , olsa da yaygın olmadıgı , ev telefonlarının numara neyin göstertme gibi maharetlerinin kol gezmedigi, pirelerin berber, develerin tellal oldugu dönemlerden biriydi. Kuzenimin abisinin sevgilisi eşyalı evde oturuyordu, evsahibiyle kavga ettigi için evden taşınacaktı, bizde kıza fena halde dadandıgımız için evden çıktıgımız pek yoktu ve evsahibinden intikam almak isteyen kız nasıl zarar veririm diye düşünüyordu, eşya atsa kırsa şikayet neyin eder hırsız muamelesi yapabilirdi. Kavga nedeni de depoziti geri vermeme durumu gibi birşey oldugu için dedik telefonla heryeri arayalım, …üpne faturayı ödesin depozitle( inşallah hakkını helal eder öte tarafta). Zaten ben onlardan 3-4 yaş küçüktüm ben küçügüm onlarda da akıl yok demek ki.

çay saatimiz geldi

nazokiraze | 06 February 2009 12:12

Bir çok millette çok önemlidir çay saati, gündüz çay servisi, yanında kurabiyeler, servisler filmlerde görürüm aha derim demek çay her toplumda önemli. Japonya ve Rusya’da çayın çok sevildigini ve en çok İngilizlerin akşamüstü çayını sevdiklerini bilirim, 1840 yılında bir İngiliz Düşesi tarafından odasında her gün akşamüstü beşte çay içmesi ve yanında kurabiye yemesi ile beş çayı dogmuş ( bilgi)

Ancak sanıyorum hiç bir ülkede bizimki kadar şekillere girmiyordur, çay saatleri. Efendim kuru kuru fincanda çay ikram etmek ayıp ötesidir, yemeyi, içmeyi sevdigimiz kadar yedirmeyi, içirmeyi de pek severiz. O caaanım çay kısırsız, böreksiz gider mi? gitmez. Beş dakikacık bir kek çırpıverilecek, bari fırından iki hamur alsaydık….şeklinde çay saatini ögle ile akşam saati arasında sıkı bir öğüne dönüştürürüz.

Benim merak ettiğim bu çay neden herkeste aynı etkiyi göstermiyor? Kadınlar ille beş çayı diye toplanıp börege börek, keke kek demezken belki de akşama kadar kadınlardan daha çok çay içen erkekler niye beş çayı atıştırması yapmazlar? Yapsalar bile o kadar alengirli şeyler yemezler heralde. Gece yarılarına kadar kahvehanelerde takılan adamlara çay yanında kurabiye, kısır, boşnak böregi yapıp satmak kahvecilerin aklına gelmiş midir?

bugün yemek yapmadım.

nazokiraze | 06 February 2009 09:18

Bugün akşama kadar eve ugramadım, çocukları sinemaya neyin götürdügümden, evin yolunu anca buldum. Dolayısıyla yemek yapmak için geç oldugundan yemegi kolaya baglamam lazım. Eh bu hafta hazır yemek söyleme hakkımı iki kere kullandıgım için kendime de yediremiyorum öyle yapmayı. Bende omlette karar kıldım ve bu akşamın menüsü muhteşem pırasalı omlet efendim, yanında on dakikada hazırlanmış şişirme bir makarna salatası begenmeyen yanaşmasın, zaten biz tokuz kızarmış piliçleri götürürken evde ne pişircez diye düşünemezdik haliyle degilmi ama…

sevdicekler günü geliyor.

nazokiraze | 04 February 2009 13:42

Dini bayramlarımız dışında her zaman insanları ikileme sokan günler vardır. Yılbaşı gecesi bunlardan biri, her ne kadar biz yılbaşında yeni yıl geldigi için kutluyoruz onlar gibi noel bayramını degil gibi bir durum söz konusu olsa da bu konu da insanlar ikiye ayrılmış durumda. Yılbaşı geçti 14 şubat hızla yaklaşmakta inşallah bu konuda da insanlar birbiriyle anlaşmazlıga düşmez, zira zaten bunun adet oldugu için sakıncası olmadıgı biliniyor. Her ne kadar İslam ülkelerinin bazılarında resmi olarak kutlamak yasaklanmış olsa da zaten bizim ülkemiz de o gün resmi tatil değil. Ancak işin sevgililik boyutu ayrı bir durum konumuzla alakası yok.En azından sevgililer gününde abartmadan ufakta olsa gönülleri hoş etmek kötü bir şey degildir diye düşünüyorum. Kutlama zaten bende yapmıyorum ama böyle günlerde insanlar en azından birbirini kırmasın diyorum.

Demans hastalığı

nazokiraze | 04 February 2009 10:58

Konu konuyu açar ( laf lafı mıydı o?) derler ,çok doğru, nicedir merak ettiğim bir oyuncu olan Münir Özkul’a bakıyım dedim. Öyle ya fii tarihindeki filmlerde bile yaşlı adam rolünde bu oyuncu, şimdi kaç yaşında?nerede? ne yapar? derken kendisinin demans hastası oldugunu, ailesiyle mütevazi bir hayat sürdügünü öğrendim. Buradan kendisini anıyor ve şifa diliyorum.

Demans hastalığı yaşamda gereken konularda görülen yetersizlik olarak belirtiliyor.Genellikle elli yaş sonrası görülen bu hastalık, unutkanlığa, konuşamamaya, beceri eksikligine , davranış değişimine yol açıyor. Genetik te olabilen demans hastalıgı, alzheimerle çoğu zaman karıştırılmaktadır.

altın tapınak

nazokiraze | 04 February 2009 08:47

Sri-Lanka‘da bir yer var adı Dambulla ( burası binbirgece masallarında Serendip olarak geçer) Binlerce yıllık mağaralarıyla insanları cezbedenDambulla ,Budistler için çok önemli bir yerdir.Milattan önce tahttan zorla indirilen kral Valagamba bu magaraları görkemli tapınak haline getirmiş ve 14 sene buralarda sürgün hayatı gibi hayat yaşamıştır.
Altın Tapınagı denen bu özel mağaralar Unesco tarafından koruma altına alınmıştır.

mutfak kalesi

nazokiraze | 03 February 2009 12:28

Mutfak her evin kalesidir. Ev alırken, tutarken genellikle mutfak ön plandadır, dolaplar eski mi? kullanışlı mı? mutfak büyük mü? vs. Her kadının mutfagı kendi kalesidir bazen büyük bazen küçük, bazen eski, dökük bazen ankastra. Çünkü tüm kadınların vaktinin büyük kısmı mutfakta geçer. Hele ev kadınları nedense bulaşık, yemek harici bile sürekli mutfakta takılırlar. Ben bir kaç arkadaşım var onlar genellikle her gün ugrar ve bu yüzden hep mutfakta olurum. Odalarda sigara içilmedigi için bizim evde sigara içme mekanı kışın mutfaktır. O yüzden kahve ortamı mutfakta olur hep. Sanırım mutfakta olmayı çok seven bir milletiz.