bildirgec.org

naftalin-hafif

11 yıl önce üye olmuş, 8 yazı yazmış. 11 yorum yazmış.

işlendiğim kadın

naftalin-hafif | 12 May 2002 02:17

anne bugün günlerden sen -mişsin; bu konuda ne hissettiğimi pek anlayabilmiş değilim, sanki tüm özel anlam yüklenen günlerde de böyle hissediyorum…

bu günün anlamı beynime kazınmasa idi pekte üzerinde düşünmek zorunda kalmadan normal-siz- seyrime devam edebilirdim.

yaşama doğuşuma aracı olan varlığım, içine işlendiğim ve acısallığıma dokunan kadın,

üzerime titreyen anne-cim- ve ahiret azabında beni terketecek kadın,

anneler günün senin olsun…

Biri yaşamıma son vermeli.

naftalin-hafif | 02 May 2002 18:36

Parçaları yerlerine koyamıyorum, her biri dağınık ve ellerimden düşüyorlar…

Kurgularımın kafesliğindeyim, sözcüklerim çürümeye başladı…

Biri yaşamıma son vermeli.

Süzülen her damLa kanımda boğuLmanın şiddetini tadıyorum, Yüzümde kaLemimle çizdiğim sahte mimikLerim barınıyor,

Sen hep varolamadıklarını isterdin, Bana ise sadece gözlerinde yaşamak kalırdı.

GözLerimi boyayamıyorum, Tıpkı senin gözLerini boyamayı beceremediğin gibi…

Tenimde akışkanlığına boşalan, sıcak göz yaşlarıma ellerimle dokunsuyorum…

vücuduma işleyen soğuk kadınlar…

naftalin-hafif | 30 April 2002 18:04

İçime işleyen soğuğum bana ara sıra uğrar mısın? başım yastığımın üzerinde ve kollarım solumdaki duvara yapışık bir halde, uyumaya çalışır gibi bir halim var. Kollarım yavaş yavaş üşüyor, soğuk yavaş yavaş içime işleyemeye başlıyor…

Bu bir anlıkta olsa hoşuma gidiyor. Fakat daha sonrasını düşünüp uyuyabilme ihtimalim ve uyandığımda vücudumun çeşitli yerlerinde oluşabilecek ağrılar aklıma gelince biraz da olsa kollarımı duvardan uzaklaştırıyorum…

Bir an için kadınları düşündüm; tıpkı soğuk duvar gibiler. Hoşuma gittikleri anlar, yaşanılanlar ve bırakageldikleri ağrılar.

Beynim Tırmalanıyor…

naftalin-hafif | 21 April 2002 23:24

…bilinçsizce dolanıyorum, bakınmalarım birer birer dökülüyor. …bir kavgadan çıkmış gibiyim;

üzerimde yapışkan irinlerle yürüyorum ben neredeydim bu insanlarda kimler ! ağzımda tuttuğum ve nereden geldiğini bilmediğim bir birikintinin içinde bir et parçası olduğu hissine kapılıyorum,dilimle yokluyorum…

bir tuvalete girmeliyim, yürümek ve koşmak arası ilerliyorum…

aynanın karşısındayım; çevremdekileri göremiyorum fakat iki kişinin varlığının farkındayım, nedendir bilemiyorum ama birine anlaşılmaz bir güven duyuyorum bir diğerine ise sadece soru soruyorum:

hayat – ı ısırmak ister misin?[iz]

naftalin-hafif | 19 April 2002 05:08

…tik-tak,tik-tak,tik-tak… …tik-tak,tik-tak,tik-tak…

saatler-im bozuk bozuk ilerliyor , akrep ve yelkovan-ım birbirine karıştı,

[ben bozuk bir saat-miyim…]

zaman – sız öten uyku-suzluğumla didişiyorum; üzerimden atlayan kuzular bile inatçı…

telli yorganlara sarılıyorum.

…tik-tak,tik-tak,tik-tak…

yaşamsallığım kuruyor ve yürüyüşlerim ivmeli…

yine acıktım; miğdem de tekme atan aç hüreler var

[- nefes almalı-yım-]

İlkel adamın çağrısı;

naftalin-hafif | 09 April 2002 11:35

…yine evdeyim; karşımda bir metâl yığınının ekran görüntüsü var.Ayaklarım sabit, sihnim metâl yığınına kilitli…

– kâbus -1->
mum ışığını – elektriksiz bir yaşamı – özlüyorum, tırnaklarımı metal yığınının ekranına geçiriyorum…

[hadi kalk gideLim]

00:19 susmaLı – mı – yım !

– kâbus -1- 00:01

Beynimin ortalık yerinde ilkeL bir adamın sesi yankılanıyor…

Kırmızı yere damlıyor; kırmızının yere damlamasına izin varme oğLum ! Resimlerim kurşundan kaçan bebekLerin sesi…

anne burası türkiye mi?

naftalin-hafif | 09 April 2002 10:33

Yolunuz taksimden muhakkak bir şekilde geçmiştir. ve geçtiğiniz sıralarda belkide taksim meydanın bir kenarında gözleri görmeyen amcaların müzik tınılarını dinlemiştir kulaklarınız… ellerinde bunu yapabileceklerine dair valilik izni var… Yaptıkları sadece bir kenarda zararsız bir şekilde oturarak, evlerine birer lokma ekmek götürebilme telâşıyla müzik yapmak…

sanırım lanet oLası birilerinin manzaralarını bozuyorlardı…

ve etraflarında “halkın güveni olduklarını” astığı pankartlarla insanlara dayatmaya çalışan polisler dolanıyor.

işte yine oLdu!

naftalin-hafif | 25 March 2002 07:32

bugün babamın direktifi ile Gebze’ye gitmem gerekti ve bunun için Haydarpaşa’dan tren yolu ile gitmeyi tercih ettim, “eee bunun bizi ilgilendiren tarafı ne diyebilirsiniz” ki benim anlatmak istediğim şeyde bu değil zaten 🙂

,sadece konuya girme amaçlı ve anlatmak istediğim konuyu buraya nasıl yansıtabileceğimi – daha doğrusu yazıya nasıl aktarabileceğimi – düşünürken her şeyin aklımda darmadağın olmasından sebepLe yazacaklarımı sürdürebilmek amaçLı böyle bir giriş yaptım 🙂

…aslında her şey bir nevi buradan başlıyor. kafam da o kadar güzel kurgulamıştım ki eve gelip bilgisayar başına geçtiğim anda ki durumumu [unutkanlığımı] en iyi belirten cümle yazıya attığım başlıktır… evet bir kez daha unuttum [dağıldım] ve tutukluk yaptım. biraz kafamı toparlayayım he! Evet; Vapurda ki sakız çiğneyen adam, pis adam ! beni soktuğu duruma bak. Trene binmeden önce bindiğim vapurda karşımda mıydı? Ya yakınımdaydı işte ! sakız çiğneyen bir adam vardı ve sakızı çiğneyiş şekli iLe uyuz oLma dürtülerimi harekete geçirdi, daha sonra trene bindim ve tren yolculuğu yaklaşık bir buçuk saat kadar sürüyor ve buda bir şekilde kafanızda dolanan şeylerin üzerine gitmeniz ve onlar hakkında yorumlar yapmanız için bir fırsat gibi görülüyor ki o an için benimde kafama uyuz oLma dürtülerimi harekete geçiren – o adamın da iğnelemesi iLe – huylarım aklıma geldi ve biraz olsun onlar hakkında neler konuşabileceğimi ve neler söylenebileceğini merak ettim… Tabii ki bunları kronolojik bir sıraya sokamam ki buda saçma oLur zaten aklıma geldikçe ve toparlayabildiğim kadarı ile yazacağım…