bildirgec.org

karuma76

11 yıl önce üye olmuş, 36 yazı yazmış. 30 yorum yazmış.

Ben Sevgimi Zirvede Bıraktım

karuma76 | 26 July 2010 15:35

Bu gece dağınık düşüncelerim arasında sen dolaştın durmadan. Sen takıldın göz kapaklarıma ve sen ıslattın kirpiklerimi. Ya sen? Sen ne kadar düşündün beni, sen ne kadar duyumsadın bensizliği? Sen ne kadar umursamaz olsan da ben yine sensizliğe karşı koyacağım. İçimde kabaran feryadı duymasan da, ben yine “Seni Seviyorum” diye haykıracağım.
Korkma! Artık yaşamayacaksın ızdırap zannettiğin o güzel günlerimizi. Tekrar dönemeyeceksin mutluluğuna inandığın o dakikalarımıza. Sevgim izin vermeyecek buna, yine sevgim hapsedecek seni dört duvar arasına. Arama sakın beni, bulduğun yalnızlıkta, karanlıkta arama beni. Ben inandım sevgime ve sevgimin yüceliğine. Şimdi bahardayım. Papatyalar arasında ufuklara uzanan yaylalardayım. Mutluluk bir esinti şimdi, sevgi bir kır çiçeği. Yüreğime çarpıyor esintiler ve yamacımda bitiyor uçsuz bucaksız sevgiler. Benden sevmemi bekleme artık. Çünkü BEN SEVGİMİ ZİRVEDE BIRAKTIM!

Oysa Ben…

karuma76 | 24 July 2010 19:16

Durdu… Şaşkın bakışlarla etrafı süzüyor ve baktığı yerlere de boş boş bakıyordu. Ne yapacağını hatırlamış gibi harekete geçti. Fakat az önceki yürüyüşünden daha hızlı yürüyordu. Bir yere yetişmek istiyordu sanki. Yürürken başını hafifçe bana çevirdi ve gözgöze geldik…
Fakat bana da boş baktı. Hatta galiba görmedi bile. Oysa ben…
Ani bir kararla marketten içeri dalıverdi. Rafları gözden geçiriyor ama aradığını bulamıyordu. Belki de hiçbir şey aramıyordu. CD reyonuna yöneldi ve elini rastgele bir CD ye uzattı.Tam alacakken vazgeçti ve başını hafifçe bana çevirdi.
Fakat bana bomboş baktı. Hatta galiba görmedi bile. Oysa ben…
Marketten çıkarken eline küçücük bir poşet vardı. Poşeti garip bir şekilde sallıyordu. Otobüs durağına yaklaştı. Önünden bir sürü otobüs geçti ama binmedi. Sonra rastgele bir hareketle elini kaldırdı. Binmeden başını hafifçe bana çevirdi.
Fakat yine bana o boş gözlerle baktı. Bu defa eminim beni görmedi. Oysa ben…
İlk gördüğü boş koltuğa oturdu. Omzuna öylesine asılmış çantasından bir kitap çıkardı. Bırakın okumayı kapağını bile açmadı. Müzik dinlemek için kulaklıklarını taktı ama onu da bıraktı. Sanki bugün bütün duyguları resmi tatile çıkmış gibiydi. Ama en son başını hafifçe bana çevirdi.
Bu defa gülümsedi. Tam ben de gülümseyecektim ki beklemeden başını çevirdi. Offf… Yine beni görmedi. Oysa ben…
Otobüsten inerken sendeledi. Anlaşılan hala ne yapacağına, nereye gideceğine karar verememişti. İlerideki kafeteryanın önüne geldiğinde oturmak için boş yer aradı. Sandalyeye nüfuz eder gibi yayıldı. Sanki bütün vücudunu ona teslim etmişti. Yavaşça çayını yudumladı. Hafifçe başını bana doğru çevirdi. İşte şimdi gözgöze geldik. Galiba bu defa gördü beni. O kadifeye çalan ince sesiyle seslendi.
GELSENE…
Oysa ben sadece o gözlerin içinde kaybolmayı sevdim. Ama son bir kez gülümsedim. Son bir kez gözgöze geldim. Büyü bozuldu artık ve son sözümü söyledim.
BOŞVERSENE…

Şimdi Tatil Zamanı…

karuma76 | 22 July 2010 23:56

Geçmiş uygarlıkların izlerinde dolaşırken, aynı anda çağdaş yaşamın olanaklarından yararlanabileceğiniz; yüksek tepelere konmuş yüzlerce yıllık kalelerden Akdeniz ufkunun şaşırtıcı renklerini seyredip, birkaç dakika sonra sevimli bir kıyı lokantasında deniz ürünlerinin tadına varabileceğiniz; en popüler ve en heyecanlı sporları deneyip yorulduktan sonra, bir diskotekte dans edip eğlenirken kendinizi nasıl bu kadar dinç hissettiğinize şaşacağınız; binlerce yıllık arkeoloji yapıtlarını, eşsiz ikon ve freskleri yakından görüp, hemen ardından zengin çarşılarda zevkli alışverişler yapabileceğiniz; tek bir yer var…
Kuzey Kıbrıs!

BENSİZ

karuma76 | 22 July 2010 15:21

Bensiz uyanacaksın bir sabah
Belki farkında olmayacaksın ama
Bensiz olacaksın
Sadece bir sızı belirecek kalbinde
Sonra duyacaksın öldüğümü
Yıkılacaksın o an
Hatıralar canlanacak hayalinda
Yaşananları arayacaksın
Belki de o zaman
SENİ SEVDİĞİMİ anlayacaksın.

Bir Yudum Sevgi

karuma76 | 22 July 2010 10:04

Sevgi gözlerimde bir ışık
Yanağımdan süzülen gözyaşı bana
Sevgi kalbimin gökyüzüne feryadı
Dudaklarımdan dökülen küçük bir nağme bana

Dostumun yüzünde bir gülücük
Annemin yüzünde manalı bir öpücük
Mutluluğun kapısını aralayan tek sözcük
Sevgi birkaç duygusal satır bana

Sevgi ufuklara attığım her adım
Karanlık gecelerde son durak bana
Yağız atın yelesinde bir çif el
Umuda açtığım bir küçük yelken bana

Sevgi kulağımda çınlayan melodi
En tatlı hayalerimde yönetmen bana
Sevgi şiirlerimde konu
Hüzün akşamlarında bir şölen bana

SAFA’DA YOLCULUK

karuma76 | 20 July 2010 10:43

Simeranya’ya gideniniz var mı ya da Server Bedi’yi tanıyanınız? Peki hiç Çanakkale Savaşı’nda bulundunuz mu ya da deniz kıyısında intihar etmeyi düşündünüz mü? Paris’ta yaşamak istediniz mi hiç ya da birini sevdiğiniz için bütün yaşantınızı terkettiniz mi?
Diyeceksiniz ki, “ne diyor bu adam yaa…”. Eğer yukarıdaki soruların cevabını bilmiyorsanız haklısınız. Hiçbir şey anlamadınız. Ama cevapları bilen varsa ne olur yazı bitene kadar bildiklerini unutsun.
Şu an size üniversite ilk sınıfta iken yazdığım bir yazıdan bahsediyorum. Yani yazıyı yazıyla tekrar anlatacağım. Aslında orjinalini bulsaydım buna hiç gerek kalmayacaktı ama olsun. Eminim ki, orjinali tadında yaşayacağız.
Bir hastanın hastalığı boyunca yaşadığı psikolojiyi anlattı bize önce ve Nazım Hikmet’e ithafen dedi hep. Hasta ile birlikte hasta olduk okurken. Yatağımızda sırtımız ağrıdı, ateşler içinde yandık. Sonra “Biz hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız dedi bir dönem. Biz de şu koskoca dünyada, binlerce insanın içinde aslında yalnız yapayalnız olduğumuzu anladık. Bir aileden bahsetti bize. Besim, Samim, Meral, Feride, Tarık, Ahmet… Besim’le birlikte aklımıza giden yolun midemizden geçtiğini anladık ve suya soktuğumuz ayaklarımızı ıstakoza benzettik. Samim olarak da sedece sevdik, karşılıksız hem de şöhrete düşkün aklı fikri Paris’te yaşamak olan birini sevdik. O ise hayallerinin peşine düşüp Paris’e gitmek için Cengiz’i seçti. Ya Feriha’ya ne demeli… Ailesi tarafından ablukaya alınmış, düşünce kölesi olan, yaşama hakkı tamamen eşinden alınmış biri. Sonu da bir o kadar trajik. Abisi tarafından cezalandırılarak bir odaya kapatılıyor ve sigara yakmak için teşebbüs ettiğinde heryer tuşuyor. Biz de Feriha ile birlikte o odada yandık.
Nihat’la birlikte Çanakkale Savaşına gittik fakat hiçbir şeyi bıraktığımız gibi bulmadık. Koskoca bir zaferin kahramanı olduk ama geri döndüğümüzde bir iş bile bulamadık. Koşa koşa sefaletin kucağına düştük. Sonra bir Faik olduk Nihat’a yardım elini uzatan, evini açan. Sonra kaderimizin bizi sürüklediği yere gittik Seniha Hanımla Mahir Beyin evine. İstemeyerek ve mecburiyetten Mahir Beyin kirli işlerine muhasebeci olduk Nihat’la birlikte ama hep aşık olduk birilerine durmadan. Bu defa Muazzez di adı. Fakat Alaaddin Beyle evlendireceklerdi onu. Lüks bir hayatın içinden sefalete sevgilinin elini tutarak koştuk. Ama o koşu zorluklar ve Muazzez’in alışık olmadığı bu hayattan dolayı deniz kenarında son buldu. Nihat’la birlikte ayaklarımızı bağlayıp onunla suyun soğukluğunu hissettik. Ama yaşama isteğine yenik düşüp sevgilinin sıcacık kollarına koştuk.
Sonra bir tereddütün tam ortasında kaldık. Bir tarafta okumayı seven, dürüst, saf ve temiz aile kızı Mualla, diğer tarafta kocasını terkederek İtalya’dan kopup gelen Vildan. Bazen kendimizden bile tereddüt ettik.
İşte bu en acısı… Bizi deli gibi sevdiğini zannettiğimiz eşimizin çakan bir şimşeğin ışığında bizi aldattığına şahit olduk. Matmazel Noraliya’nın Koltuğuna oturup bir dönemin düşünce akımına kapıldık.
Biz kim mi olduk? 1901 yılında sürgünde babası ölen Yetim-i Safa olduk. Biz 1899 yılında İstanbul’da doğan, sefalet içinde hayatını yazan, hem de durmadan yazan, yine İstanbul’da 1961 yılının 15 Haziranında hayata gözlerini yuman Peyami Safa olduk.
Ruhu Şadolsun
Aslında size ilham kaynağımı, üniversite yıllarında beni etkileyen tek adamı, kitaplarının tamamını okuyup bitirdiğim (hem de bir solukta) büyük üstadı yazdım. Kitaplarını okumadım aslında neredeyse yaşadım. Yazarla birlikte her kitabında oradan oraya savruldum. Hele bir kitabını okurken karakterin hastalanıp verem olduğunu okuduktan bir hafta sonra ben de verem olup hastaneye yattım. 1999 yılının DEÜ hastane kayıtlarını inceleyen görecektir. Sorarsanız söyleyecekler. O garip bir yazardı diyecekler. Verem olup geldi ve 20 gün yattı diyecekler. 20 gün boyunca durmadan yazdı ve gitti diyecekler…
Peyami Safa severlere ithafen…
Ruhu şadolsun…

İSYAN

karuma76 | 20 July 2010 09:56

Bu kadar kolay mı yaa…
İnsanların duygularını, emeklerini, yazılarını bir ahkamla karalamak. Siz ahkam yazanlar ne düşünüyorsunuz bilmem ama ben bunları yazarken de okurken de heyecanlanıyorum. Bunlar benimbir dönem yaşadığım ruh halimi anlatıyor. Bırakın böyle olmasını sizin bir yazıyı yorumlarken, yazı ne seviyede olursa olsun, sadece eleştirme hakınız var. Karalama yapmanız, özellikle seviyesiz ahkamlar yapmanız hem yazarı üzer, hem de onu okuyacak birkaç kişi varsa onları da önyargıya iter. Eleştirini yaparsın, gidersin güzel güzel kendi yazını yazarsın. Bunlar güzel. Ama unutmayın her seviyesiz ahkam yazarı biraz daha karamsarlığa iter. Ben bunları görmek, yaşamak için girmedim bu siteye. Hep beraber duygularımızı, yazılarımızı, sorunlarımızı paylaşalım diye girdim. Elimden geldiğince yazıları okumaya çalışıyorum. Belki ben de yazılarıma yeni yön veririm diye ama bazıları İşin gırgırında. Yazı yazmak kadar yorum yapmak da bir sanattır. Burası Chat odası veya facebook değil ki karşılıklı atışasın. Burada yazını yazarsın. Beğenen okur yorumlar, bazısı olumlu eleştiriler yapar ve paylaşım böyle devam eder. Saygının bittiği yerde ise güzelliknamına herşey biter…

Toprağın Bol Olsun

karuma76 | 19 July 2010 14:06

Koş hadi… Koşsana! Daha ne duruyorsun? İşte ölüm orada. Koş kordona. Bırak kendini kordonun kollarına… Niye durdun? Yoksa korkuyor musun? Hayır, güvenmiyorsun sen kendine. Oysa onu düşünüp, onu arzulayıp duruyorsun. Atılacak birkaç adım… Alınacak birkaç son nefes… Sonra… Sonrası yok. Hepsi o kadar işte. Hepsi bu… Boşuna yaşadın 20 sene. Bir hafta konuşacaklar belki, bir hafta üzülecekler senin için… Hepsi bu. Senin için yapılacak herşey bu… Bak! Vapur yine hareket ediyor. Bak herşey yerli yerinde. Hayat devam ediyor. Sadece SEN yoksun. Ne kadar önemli ki bu? Zaten bir sığıntıydın bu dünyada. Köşe bucak kaçtın yaşamaktan. Oysa neler bekliyordu seni, ne güzellikler… Fırsatı teptin bir kere. Geri dönemezsin artık. Sen öldün. Sadece toprak kabul eder seni. Toprağın bol olsun!

Seni Unutmak İçin

karuma76 | 19 July 2010 12:18

Tuttuğum şu eller
Ettiğim tatlı sözler
Baktığım farklı gözler
Seni unutmak için

Seni unutmak için uğraşım
Benliğime açtığım büyük savaşım
Tükeniyor her saniye naaşım
Solan manolyalar seni unutmak için

Defterime karalar düştü
Gözlerime hasret acısı düştü.
Bahardayız kışlar bana gözüktü
Son düşen yaprak seni unutmak için

Yazdığım son şiirlerKurduğum hayallerimÖzlenen hatıralarSulh düşmüş şu bedenimDün gece de sayıkladımCehennem gecelerimAğlayan kırmızı gülVapurda ümitlerimDüştüğüm kara toprak
Seni unutmak için.

NİYE

karuma76 | 18 July 2010 17:00

Bekledim hep gelirsin diye
Haftalar geçti gelmedin, niye?
Senden bana gözyaşın kaldı hediye
Ben de döküyorum şimi gözyaşı
GEL DİYE