bildirgec.org

ikonoklast

11 yıl önce üye olmuş, 34 yazı yazmış. 57 yorum yazmış.

Duygusuzlar Cehennemi: Equilibrium

ikonoklast | 08 June 2007 09:54

Equilibrium, zamanında hakettiği popülerliğe ulaşamamış bir film. (Yapım yılı 2002, Yönetmen Kurt Wimmer, Oyn. Christian Bale, Emily Watson, Taye Diggs) Geçenlerde dvd’den seyrettiğim bu film, ne yazık ki Matrix’in saçma sapan 2. ve 3. bölümlerinin gölgesinde kalmış.

Equilibrium’un çizdiği dünyada, duygusallık ya da duyularla algılanabilecek, arzulanan, zevk veren her şey yasaklanmış: kitaplar, filmler, resim ve fotograflar, heykel ve biblolar, canlı renkleri olan nesneler, giysiler, müzik, parfümler, evcil hayvanlar…Bunları gizlice bulunduranlar, kullananlar, şiddetle cezalandırılıyor. Duygusal tepkiler göstermek, örneğin kahakaha atmak, ağlamak, bağırıp çağırmak yasak. Yasaklara uymayanlar, “duygu saldırganı” olarak adlandırılıyor ve yakılarak öldürülüyor. Hatta dışarıdaki gün batımı manzarasını görmemek için pencereleri bile opak bir kağıtla kaplıyorlar. Eşyalar ağır, koyu renkli, kaba ve işlevsel. Bunlar yetmiyor, bir de her sabah bir ilaç alarak duygularını ve içsel dürtülerini baskıllıyorlar. Evlilik, çocuk yetiştirmek için yapılıyor, bunun dışında cinsellik, duygusal ilişkiler tabii ki yok. Bu dünyayı elbette bir takım ruhsuz, pislik herifler yönetiyor ve bu yöneticilere Gramaton Rahipleri adı veriliyor. Rahipler şiddet kullanma yetkisine sahip ve ateşli silahlarla yapılan bir tür savaş sanatı geliştirmişler. Her gün uzakdoğu savaş sanatlarına benzeyen çalışmalar yapıyorlar ve zaman zaman düzenledikleri baskınlarla, sistemi değiştirmeye çalışan “duygu saldırganlarını” yakalayıp kitap, cd, resim, ne bulurlarsa yakıyorlar. Örneğin bir gurup kadın ve çocuğun gizlice beslediği hayvanları bulduklarında öldürüyorlar. Akla hemen bugün Türkiye’de ve bütün dünyada şehir sokaklarındaki hayvanlara uygulanan aşağılık katliamlar geliyor. Gramatonlara soracak olursanız, hayvanların hastalık taşımaktan başka bir olayları yok. Hiçbir varlığı sevmiyor, şefkat duymuyor ki aşağılık dürzüler. Tıpkı bugünkü modern insanların çoğu gibi. Soğukkanlılıkla öldürüyor, bunu mantığa uygun açıklamasını da yapıyorlar.

powerpoint’le “tasarım” yaptığını zannedenler

ikonoklast | 22 May 2007 18:07

bilgisayar maymunu
bilgisayar maymunu

dünya üzerinde öyle kendini bilmez kişiler var ki, her haltı bildiğini zanneder, her şeye maydanoz olur… bunlardan biri de yaptığımız bir katalog tasarımında karşımıza çıktı. farklı firmalara ait reklamların yer alacağı katalogda, reklam tasarımlarının bazıları hazır yapılmış olarak geliyor, isteyene de biz tasarım yapıyorduk. hazır gelen reklamlardan bir tanesi, bizi hem dumur etti, hem de uğraştırdı. vatandaş firma sahibi, üşenmemiş oturup powerpoint’te kendisi yapmış firmasının “reklam tasarımını”. pes dedirtir. fotograflar jpeg. düşük çözünürlüklü. yazılar allahlık.

2 $’lık taşınabilir soğutucu

ikonoklast | 10 May 2007 16:34

Adamımız Bah Abba
Adamımız Bah Abba

Yanlış okumadınız, evet, hatta daha ucuza bile malolabilir. Evde kendiniz de deneyebilirsiniz. Tek ihtiyaç duyacağınız malzeme, iç içe konabilecek iki toprak kap, biraz kum ve su. Cehennem sıcakları geliyor. Hazırlıklı olmamız lazım.

Bu soğutucunun mucidi Mohammed Bah Abba, bir Afrikalı. Afrikalıların geleneksel metodlarından ve termodinamiğin ikinci yasasından yararlanmış. Amacını “Basit fizik yasalarından yararlanarak Nijeryalı yoksullara yardım etmek.” olarak açıklıyor. Afrika gibi sıcak bir yerde yiyeceklerin bozulmadan kalmasını sağlamak büyük bir sorun. Özellikle herhangi bir soğutma teknolojisinden yararlanamayan yoksullar için.

Seçimde kimi seçelim ki?

ikonoklast | 03 May 2007 17:05

Türkiye’de şu sıralarda olduğu gibi, 10 yıl önce de aynı tartışmalar yaşanıyordu. O zamanlar RP vardı, o kapatılınca adı FP oldu. Yine krizler, cumhurbaşkanlığı kapışmaları, 28 Şubat ve meclisin feshedilmesi… vb. O günlerde gazetelerde yazılan yazılara bakıyorum, hiç bir şey değişmemiş. Açın bu konudaki yazılarını derleyen Ali Bayramoğlu’nun “Türkiye’de İslami Hareket” kitabına bakın. Sadece ılımlı islamcılar siyasi ayak oyunlarını biraz daha öğrenmiş, durumu daha kurnazca idare etmeyi beceriyorlar.
Peki yıllardır döne döne siyasal gündemi belirleyen konular, hayatımızda neyi değiştirdi, neyi daha iyi yönde etkiledi? Hangi sorunlarımızı çözdü?

büyük beden giyim ve genç kızlarımız

ikonoklast | 02 May 2007 15:40

narin insanlar
narin insanlar

her şeyden şahsa özel bir soruyla başladı. neden ama neden, 44 bedeni büyük beden diye sınıflandırmışlar? tamam, yukarıda fotografı görülen şahıslar kadar şişman olanlara büyük beden denmesini kabul edebilirim. ancak kişiler iri kemikli, ya da atletik vücut yapısına sahip olabilir. konfeksiyoncuların onları da düşünmesi gerekmez mi? bir insanın omuzları ve göğsü tavuk gibi dar, kolları çırpı gibi olmak zorunda mıdır?
konfeksiyoncu milleti özellikle spor ve gençlere göre olan modellerini 36-42 beden arasında, yani sadece 4 beden ölçüsü için üretiyor. kimi zaman 42 bile zor bulunuyor. 44 ve üstünde ise, kadınlar için spor kıyafet bulmak çok zor. genellikle seda sayan izleyip altın günlerine takılan bağyanların zevkine hitap edecek modeller üretiyorlar.

bir de, ilginçtir, zaman geçtikçe sanki beden ölçüleri küçülüyor. 5 yıl öncesinin 42-44 bedeni bugünün 42-44’ü değil sanki.

bir kediyle yaşamak isteyenler

ikonoklast | 28 April 2007 14:37

pisicik
pisicik

1 haftalıkken sokakta küçük bir kutu içine atılıp terkedilmiş bulduğum, üç haftadan beri biberonla beslediğim, birbirinden şeker 4 haftalık üç kedi yavrusuna yuva arıyorum. bilumum kedi-köpek-evcil hayvan siteleri ve mail gruplarında verdiğim ilanlar işe yaramadı. anladığım kadarıyla bu site ve gruplara takılanlar üç gruba ayrılıyor:
1- gerçekten hayvanları sevip, evi 10-15 tane hayvanla zaten dolu olduğundan yenisini alamayacak durumda olanlar.
2- pis tüccar zihniyetli insanlar. hayvanlar üzerinden kazanç sağlamaya çalışanlar.
3-maymun iştahlı, (maymunları tenzih ederim) özenti, ne istediğini bilmeyen, ben kedi almak istiyorum deyip üç dakika sonra bunu unutan/vazgeçen salaklar.

zen bir oluş biçimidir(?)

ikonoklast | 26 April 2007 08:59

kediler için zen
kediler için zen

zen ya da chan diye anılan asya ve japonya kaynaklı öğretiler, batıya bir felsefi anlayış olarak kitaplarla tanıtıldı. daisetz. t. suzuki bu konuda ingilizcede yayınlanan ilk kitabı yazdı. kimi batılı felsefeciler de açıkça konuyla ilgili yazdılar ya da zen’i yazılarında açıkça işlemeden, bir düşünce ya da oluş tarzı olarak kendi felsefelerine yansıttılar. Heidegger , Sartre, Husserl gibi. şimdi uzun uzadıya konunun tarihine girmeyeceğim, bu konuda yığınla kitap var, onun yerine, çok şanlısınız, bu konuyla ilgili kendi özgün anlayışımı sizinle paylaşacağım.

okuduğum onca kitapta rastladığım bir kaç cümleden anladığım kadarıyla zen, sadece belirli bir bedel karşılığında üye olduğunuz özel bir mekanda, yaşam tarzınızda o güne kadar alışık olduğunuzun dışında özel bir biçimde (lotus ya da seiza) belirli bir süre oturmak değildir. zen, “gerçek kendiniz” diye adlandırılan, bir yerlerde gizlenmiş şeyi aramak da değildir. zen o an neyle uğraşıyorsanız sadece ona yoğunlaşmak, onu ciddiye almak, ve sadece o işle ilgili duyularınıza yönelmektir, bu da batılı yaşam tarzına genellikle pek uygun değil.

hoşgörüsüzlüğün maskeleri

ikonoklast | 19 April 2007 16:40

jesus
jesus

faşizm, hoşgörüsüzlük çok yüzlüdür, daha doğrusu çok maskesi vardır. bir gün yahudi düşmanı olur, bir başka zaman anti-komünist olur, aynı zamanda da sosyalist olduğunu iddia eder (bkz. nazi almanyası), bir başka yer ve zamanda hristiyan ya da müslüman kimliğine bürünür.

kısaca iktidarı elde etmenin ya da elde tutmanın önünde engel olarak gördüğü herkesi, dini ve etnik farklılıklarını bahane ederek yok etmeye kalkabilir. maalesef, bu ölümcül ideoloji geçmişte almanya’da, italya’da, ispanya’da olduğu gibi bugün türkiye’de de taban bulabiliyor.

Sansürsüz internet için circumventor siteleri

ikonoklast | 16 April 2007 12:16

İnterneti sansürleyen Çin, İran, Türkiye gibi ülkelerde yaşayanların rahatça surf yapabilmesi için yazılmış olan UltraReach, UltraReach Internet Corp.’un çıkardığı bedava ve portable bir program.
İşyerlerinde internetteki her siteye (örneğin mp3, divx, blog, radyo vb.) giremeyen ve internette engellenmeden gezmek isteyenler için denemekte yarar var. http://www.ultrareach.com/company/download.htm Buradan indirebileceğiniz 84 kb’lik bu program, kurulum gerektirmiyor. IE altında çalışıyor, kullanımla ilgili bilgileri içeren bir dokuman da aynı adreste mevcut. Firefox, mozilla gibi programları kullanan kullanıcılar proxy adresi olarak 127.0.0.1 ve port olarak 9666 belirleyek Ultrareach’in nimetlerinden yararlanabilirler.
Benzer işlevi gören diğer siteler:
http://www.proxify.com
http://www.the-cloak.com
www.browser-x.com
www.cbrowse.com
www.wujie.net
http://surfshield.net/
http://www.guardster.com/
http://anonymouse.ws/anonwww.html
http://www.anonymizer.com/index.shtml

Meclise Girmek için Errrkek Olmak Şart mı???

ikonoklast | 04 April 2007 15:52

Bıyıklılar
Bıyıklılar

Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin geçen günlerde basında yer alan “Meclise Girmek için Erkek Olmak Şart mı?” kampanyası devam ediyor. Başbakan’ın “Kadınlar mal mı ki kota koyalım?” şeklindeki sevgi ve anlayış dolu tepkisine mazhar olan KA-DERüyeleri, “Biz kadınlar, kotayı bir ayrımcılık, kadınları bir “mal”, korunmaya muhtaç bir yaratık durumuna düşürme unsuru veya “erkeklerin ianesi” olarak görmüyoruz. Biz kotayı; Kadınların parlamentoda daha yüksek oranda temsilinin sağlanması için fırsat eşitliği açısından erkeklere oranla dezavantajlı olan kadınlar için geçici olarak kota konularak, mecliste kadın sayısının artmasının sağlanmasını istiyoruz.
Dünyada tam 81 ülkede kota uygulanıyor; bu ülkelerden 16’sı kotayı anayasa ile düzenliyor, 27’si ise seçim yasasıyla düzenliyor, 43 ülkede ise kota siyasi partilerin tüzüklerine konulan hükümler çerçevesinde ve seçim adaylarını kapsayacak biçimde hayata geçiriliyor.” diyorlar.KA-DER’lilerin ortaya koyduğu bazı çarpıcı gerçekler şunlar:

  1. 1935’te ve tek partili yıllarda kadınlar Meclis’de %4.6 oranında 18 sandalyeyle temsil ediliyordu. Şimdi % 4.4 oran ve 24 sandalye ile.
  2. 72 yıl önce parlamentomuz, kadın temsilinde Dünya ikincisi idi. Şimdi 167 ülke arasında 163.
  3. AB ülkeleri ile kıyaslandığında da sonuncuyuz. Raunda meclisinin %49’u, Malta’nın %9.2’si kadın.
  4. 72 yılda Meclis’e 8.294 erkek, 186 kadın girdi. 72 yılda toplam kadın sayısı şimdiki meclis toplamının yarısı dahi olamadı.
  5. 2002 seçimlerinde meclise giren siyasi parti listelerinin ilk 3 sırasında sadece 7 kadının adı vardı.

Kadınların siyasi temsili konusunda beğenmediğimiz Afrika ülkelerinden sonra geliyorsak burada bir sorun yok mu sizce? “Kadınlar siyasete ilgi göstermiyorlar.” deyip çamura yatmanın da alemi yok, siyasi partiler kadınların ilgisini çekecek program ve etkinlikler düzenliyor mu acaba?