bildirgec.org

grimwhul

11 yıl önce üye olmuş, 4 yazı yazmış. 2 yorum yazmış.

Farkındalık

grimwhul | 27 September 2009 13:42

Ve artık var olmadığını anladığında
Yaptığı pek az şeyin anlamı vardı
Yapmadıklarına zaten hiç üzülen olmamıştı
Hayatının bir evresinde yaptığı aptallıkları
Fark edemedi…
Zaten farkında olduğu şeylerin,
Pek azı ona bir anlam ifade ediyordu
Uyuduğu uykudan sonra uyandığı sabah,
Onun değildi artık
Sanıyordu ki çektiği acılarda gidecekti
Sahip olduğu her şeyle beraber
Sanıyordu ki acı çekmişti
Zamanın gölge dolu sayfalarında
Acıdan bahsediyordu sayfalarca
Çektiğinden, çekeceğinden…
Diyordu ki karanlık tüm dünyam
Dünyam zaten benim karanlığım
Kalp kırıklıklarından bahsediyordu
Çocukça aşklarından kalan…
Ve artık var olmadığını biliyordu
Başlangıcı ve sonu aynı olan yaşamında
Yaşadığı aptallıkların yoktu hiçbir anlamı
Gitmişti yaşadığını sandığı onca acı
Silinmişti unutulmaz sandığı onca anı
Sanki asla var olmamış gibi
Silinip gitmişlerdi birden
Ve artık var olmadığını anladığında
Silinip gitti kendiliğinden…

Konusuz

grimwhul | 25 September 2009 16:37

Gereken şey, sadece bir konu aslında bize. Bir şey bilmemize gerek yok konuşabilmek için. Konuştuğunu duyabilmek var bir de ama önemsiz bir ayrıntı o da sadece bize. Vaazlar veriyoruz karşımızdakilere, kafamızdakileri anlatıyoruz hararetli bir şekilde savunuyoruz bildiğimizi ya da inandığımızı. Hele birisi karşı çıksın bakalım fikrimize sıralıyoruz arka arkaya kötü özellikleri ya da yetersizlikleri onda ki. Kendimizdeki harikaları da eklemeyi unutmuyoruz arasında sohbetin, aldığımız övgüleri büyük bir alçak gönüllülükle savıyoruz başımızdan, olur mu öyle şey diyoruz ve başlıyoruz karşımızdaki insanın harikalarından, takdiri hak eden eylemlerinden bahsetmeye. Övdüğümüzde, kınadığımızda aynı insan oluyor bazen, umursamazca çelişiyoruz kendimizle, olabildiğine erdemli olan biz, bu hareketimizi de yine yüksek karakterli bir insan oluşumuza bağlıyoruz yüzsüzce. Aslında keşfedilmemiş bir cevheriz biz doktorla doktor oluyoruz, yazarla yazar, gazeteci mi o? E ne duruyoruz o zaman sıralayalım haydi bildiklerimizi. İyi niyetli bir övgü mü duyuyoruz, yarın falancaya doktor beyin nasılda ona saygı beslediğinden, her zor vakada gelip fikrini sorduğundan bahsediyoruz, tabi ki yüce gönüllülükle hiç geri çevirmiyoruz bu isteklerini. Ya da aslında hayatımızı yazsak ne çok saygı duyulan bir yazar olacağımızdan bahsediyoruz. Peki, neden ihtiyacımız var tüm bunlara? İçten içe aslında şu hayatta hiçbir başarımız olmadığını bildiğimizden ötürü mü bu uğraşımız, insanlar gözünde kazanacağımız ufacık bir statü mü istediğimiz? Yoksa sadece bizim yaptıklarımızı yapan başkalarını gördüğümüzde söylediğimiz gibi, deli miyiz? Sokak da üstü başı yırtık giysiler içinde elinde şarap şişesi ile gezerken, Napolyon olduğunu iddia eden deliden çok mu farklı yaptığımız? Daha mı inandırıcı bizim yalanlarımız onunkinden? Peki ya hangimiz daha deliyiz?

Gören Gözler

grimwhul | 17 July 2009 09:39

İşte ben o insanım, hani herkesin biraz tanıdığı bazen selam verip, bazen görmezden geldiği. Otobüs de son boş yer yanındaki koltuk olana kadar yalnız oturan o insanım ben. Camdan baktığınızda gördüğünüz, işte falancanın oğluna benzemiyor mu? Ya da hani senin şu arkadaşının yanında ki çocuk değil mi dediğiniz, işte ben o çok önemli olmayan, orada olan ama varlığı ile yokluğu bir olan insanım… Ama yeni bir şey bu olduğum insan, elbet benimde oldu ilişkilerim, hem de gerçek insanlarla. Bazen çok sevdiler beni, bazense nefret ettiler, ama bir süredir böyleyim. Neden mi? Bende çok aradım nedenini ama bulamadım, ben aynı benim, yüzüm aynı ben, giysilerim aynı, duruşum, oturuşum her şeyim aynı ama nedense kaçırıyor insanlar gözlerini benden, sanki yabancıymışım gibi, otobüs de yanıma kalan küfrediyor talihine, diğerleri ise nereden tanıdıklarını çıkaramadıkları için sevmiyor beni, bazılarıysa ahkam kesiyor oldum olası sevmemişimdir ben onu, yeni değil bu tavrım diye. Ne yaptım ben bu insanlara? Ne söyledim?

AB – I HAYAT

grimwhul | 24 June 2009 16:14

Bin yıllık bir ağaç varmış, bin yıllık bir dağın tepesinde, bin yıldır ordaymış ve bin yıldır sararmış kökleri ile altındaki bin yıllık toprağı. Çevresindeki her şeyi bir arada tutarmış, bir bütün halinde. Ab-ı hayatmış toprak için ve toprak da onun için. Bir gün bir ot bitivermiş dibinde, küçücük, önemsiz, faydasız… Dalga geçmiş görkemiyle ağacın, kıskanıyormuş onun büyüklüğünü ve kalın dallarını. Toprağı kışkırtmış ağaca karşı, demiş sana ne faydası var bu ağacın, suyu sağlayan sensin, yağmur yağınca bin bir güçlükle biriktirdiğin suyu almasına rağmen sana bir gün olsun teşekkür etti mi? Toprak ağaca küsmüş, ağaç toprağa kırılmış… Su vermemiş toprak ağaca, suyunu istememiş ağaç toprağın ve bir gün ağaç susuzluktan kurumuş ve devrilmiş dağdan aşağı. Gözden kaybolunca ağaç, önceleri çok sevinmiş ot bu duruma, bütün su onun olunca bir gün ağaç kadar görkemli olurum sanmış, yanılmış. Gidince ağacın serin gölgeliği, güneşin altında kuruyup gitmiş hemen. Pişman olmuş toprak bin yıllık arkadaşını kaybedince ama çok geçmiş onun için de, toprağı tutacak kökleri kalmayınca ağacın yavaş yavaş kayıp yok olmuş dağın yamacından…