bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Fransız sineması korkutuyor : ”Martyrs (İşkence Tarikatı)” +18

gorcun | 17 June 2009 17:14

Martyrs
Martyrs

Fransız gerilim sinemasının son örneklerinden biri olan Martyrs (İşkence Tarikatı) 2008 yılında Pascal Laugier tarafından çekilmiş. Film 1970’lerin Fransa’sında bir kaç ay önce kaybolmuş küçük kız Lucie’nin (Mylène Jampanoï) etrafta dolaşmasıyla açılır. Vücudunda işkence gördüğüne dair izler bulunan ama tecavüze uğramadığı görülen küçük kızın neden bu durumda olduğu anlaşılamaz. Kızın hapsedildiği terkedilmiş mezbaha bulunur ve kız yetimhaneye gönderilir.
Orada Anna (Morjana Alaoui) adında bir kızla tanışır. Ardından film 15 yıl sonraya gider ve mutlu bir aile ortamına geçer. Birden kimsenin beklemediği bir anda evin kapısı çalar. Baba (Robert Toupin) kapıyı açmaya gider, kapı açıldığında elinde tüfekle bir kız çıkar. Bu gizemli misafir bütün aile üyelerini öldürmek için gelmiştir. Daha sonrasında ise çok farklı nedenlerle oraya geldiğini öğreniriz.

Martyrs
Martyrs

KLOPKA – THE TRAP

bayiyorum | 17 June 2009 16:50

KLOPKA- THE TRAP (2007)

Yönetmen: Srdan Golubovic
Oyuncular: Nebojša Glogovac, Nataša Ninkovic , Anica Dobra, Miki Manojlovic

2007 Sırp yapımı filmde, bir babanın oğlunu kurtarmak için yaptıkları anlatılıyor. Öğretmen bir anne (Marija), devlette çalışan inşaat mühendisi bir baba (Mladen) ve tek oğullarının hikayesi. Kalp hastalığı geçiren oğulun hemen amleliyat edilmesi gerek. Ancak ameliyat için gereken parayı bulmaları mümkün değildir.
Gazeteye yardım ilanları verirler ve böylece kendileri ile iletişim kuran bir adam, babanın cinayet işlemesi karşılığında gereken parayı kendilerine vereceğini söyler.
Zor bir durumla karşı karşıya kalan Mladen, eşine ve oğluna durumu izah edemeden, kendini cinayet işlemiş olarak bulur. Kensidini cinayet için tutan adam ise ortadan kaybolur. Öldürdüğü ise parkta tanıştığı , oğlunun arkadaşının babasıdır.

Testere ikiliyor : ”Saw 2 (Testere 2)”

gorcun | 17 June 2009 14:47

Saw 2
Saw 2

Ürkütücü oyunlarıyla bilinen seri katil Jigsaw’ın kurbanlarına yaşamlarının değerini anlatan film Saw’ın bir sene sonraki devam filmi Saw 2 (Testere 2) bu sefer senaryoyada katkıda bulunan Darren Lynn Bousman tarafından çekilmiş. Dedektif Eric Matthews (Donnie Wahlberg), Jigsaw’ın (Tobin Bell) cinayetlerini araştırır ve saklandığı yerde ona ulaşır. Jigsaw’ı yakaladığını sanan dedektif aslında katilin bir oyunun parçası olduğunu farkeder. Jigsaw, dedektifin çocuğununda (Erik Knudsen) aralarında bulunduğu 3 genç kadın ve 4 erkeği belirsiz bir yerde alıkoymuştur. Kurtulmak için Jigsaw’un söyledikleri dışına çıkmamalıdırlar. Ancak Jigsaw’ın oyunundan kurtulmayı başarmış Amanda (Shawnee Smith) hariç hiç birinin bu ”oyunu” ciddiye almaya niyeti yoktur. Buna Dedektif Eric’te dahildir.

Guantanamo’ya Hoş Geldiniz! : ”The Road to Guantanamo (Guantanamo Yolu)”

gorcun | 17 June 2009 12:33

The Road to Guantanamo
The Road to Guantanamo

The Road to Guantanamo (Guantanamo Yolu) 2006 yılında Mat WhitecrossMichael Winterbottom ikilisi tarafından çekilmiş yarı belgesel havasında dram filmidir. Belgesel, 11 Eylül saldırılarından sonra Amerika’nın, Afganistan’a girmesiyle başlayan savaşta, olayla ilgisiz sivil halktan kişilerin yaşadıklarını onların gözünden son derece etkili şekilde anlatıyor. İngiltere’de yaşayan Pakistanlı Asıf (Afran Usman), annesinin evlenmesi için bulduğu kızı görmek için ülkesine döner. Orada arkadaşlarıylada buluşur ve Afganistan’a gitmeye karar verirler.
Afganistan’a ulaştıklarında aniden savaşın ortasında kalırlar ve savaş esiri olarak yakalanırlar. Amerika’nın Küba’daki Guantanamo askeri üssüne gönderilirler ve orada olan herkes gibi Taliban’ın adamı olmakla suçlanırlar.
Belgesel boyunca Guantanamo askeri hapishanesindeki insanlık dışı şartları ve şüphelilere yapılan muameleyi izleriz. Bir mahkumun söylediği cümle bunu en basit şekilde açıklıyor. ‘‘Hiç hayvanat bahçesine gittinizmi? İşte burası öyle bir yer!” Ama burada Taliban’ın adamı olduğu iddia edilen şüpheli insanlar yaşıyor. Ve filmin sonunda söylenenlere göre burada yıllarca kalan kişilerin suçları ispatlanamadan orada hapis kalmaya devam ediyorlar.

Saraband (2003)

queennothing | 17 June 2009 11:40

1973 yapımı “Scener ur ett äktenskap“ın devamı olan, 2003 yapımı “Saraband“, 2007 yılında hayatını kaybeden değerli yönetmen Ingmar Bergman‘ın son TV filmi.
Boşanmalarının üzerinden yıllar geçmesine rağmen görüşmeye devam eden Marianne ve Johan, genç sevgilisi Paulina ile evlenen Johan’ın, ‘Henrik’ adında bir oğlu olmasından sonra bir daha görüşmemeişlerdir. Şehirdışında, orman içinde, tek katlı bir evde yalnız başına yaşayan Johan, kendisini ziyarete gelen Marianne’yi görünce mutlu olur.
Marianne, Johan’la olan kızlarından birinin yurdışında, birinin de akıl hastanesinde olduğunu, yalnız yaşadığını ve hala avukatlı yaptığını anlatır. Johan ise, biraz ilerde, oğlu Henrik’le, torunu Karin’in yaşadığını ve torunu Karin’le araları iyiyken, Henrik’e karşı nefret ettiğini; Henrik’in karısı ölünce, kızı Karin’e duygu sömürüsü yaparak, terkedilmekle yüzleşmek istemediğini ve onun, kaba ve tamemen amaçsız bir adam olduğunu anlatır.

John Carpenter’dan 80’ler klasiği : ”Escape From New York (New York’tan Kaçış)”

gorcun | 17 June 2009 09:11

Escape From New York
Escape From New York

John Carpenter’ın yazıp yönettiği 1981 tarihli bilimkurgu aksiyon filmi Escape From New York (New York’tan Kaçış) kült statüsünde sayılmaktadır. Döneminin 16 yıl sonrası olan 1997’de geçen filmde New York şehri azılı suçluların yaşam alanı haline getirilmiş ve ABD’den soyutlanmıştır. Suç işleyen veya toplum kurallarına uymayanların bu bölgeye sürüldüğü dönemde başkanın uçağı Air Force One terörist grup tarafından kaçırılır ve başkan kapsülüyle New York’a düşer. Başkanı (Donald Pleasence) kurtarma görevi ise eski bir asker olan çeşitli suçlardan mahkum olmuş Pliskin namı diğer Snake’e (Kurt Russell) verilir.
Bunu yapması içinse kendisini 24 saat içinde öldürecek patlayıcı yerleştirilir. Bu zoraki görevi istemedende olsa kabul eden Snake, bu durumda New York’a gider. Orada Snake’i başkanın yanı sıra suç şehrinin lideri Duke (Isaac Hayes) ve adamlarıyla zorlu bir kapışma beklemektedir. Snake bu zorlu görevi başardığı takdirde işlediği tüm suçlardan azat edilecek ve New York’a dönmekten kurtulacaktır.

Escape From New York
Escape From New York

Jersey Girl (2004)

queennothing | 16 June 2009 18:48

Ollie Trinke, ünlü bir müzik şirketinin, hırslı yapımcısıdır. Gertrude ile evli olan Ollie, hamile olan karısıyla ‘rüya çift’lerdendir ve doğmasına az kalan bebek, çiftin arasına tatlı bir gerginlik katmıştır. Aylar sonra, doğum zamanı geldiğinde, Gertrude ile doğumhaneye giren Ollie, zorlu geçen doğum sırasında Gertrude’nin ölümüne şahit olur. Hayatı ve alışkanlıkları bir anda değişen Ollie, New York’un hatırlattığı anıları geride bırakarak bebeği Gertie, babasının evine taşınır. Gertrude’nin ölümünde sonra yalnızlaşıp, içine kapanan Ollie, asabi ve umursamaz bir adama dönüşerek, küçük Gertie’ye uzaktan bakmakla yetinmektedir. Babası, Ollie’nin durumuna el atarak, genç adamın ‘babalık’ kimliğini ortaya çıkarmaya çabalasa da, Ollie, Gertie’ye yabancıdır.

Paris’i hiç böyle gördünüz mü? : ”Banlieue 13 (Banliyo 13)”

gorcun | 16 June 2009 16:43

Banlieue 13
Banlieue 13

2004 yılında Pierre Morel tarafından çekilen Banlieue 13, 2010 Fransa’sında geçen bol aksiyonlu başarılı bir Fransız filmidir. Paris getto mahallerinden Banliyö 13 diye anılan yerinde bulunduğu bölge artan aşırı suç olayları dolayısıyla duvarla kapatılır. Hastane, okul ve polis merkezi gibi birçok sosyal imkanında işlemediği bölge suçluların yaşadığı bir hapishaneye dönüşmüştür. Hakimiyeti elinde bulunduran acımasız suç patronu Taha (Bibi Naceri), yüksek miktarda uyuşturucuyu elinde bulunduran Leito’ya (David Belle) ulaşmak için kız kardeşi Lola’yı (Dany Verissimo) kaçırır.
Güçlü, çevik ve son derece zeki olan Leito, bölgede yaşama ayak uydurmuş ama kötülüklerin karşısında olan biridir. Taha’ya ulaşan Leito tüm kanıtlarıyla Taha’nın suçluluğunu ispatlasada olaylar aleyhine gelişir hapise atılır ve kızkardeşinide Taha’ya kaptırır.

Banlieue 13
Banlieue 13

WOLF / İçindeki Kurtla Yüzleşmek

sahaf1976 | 16 June 2009 14:25

Eugene Ionesco‘nun Gergedan oyununu yada Kafka‘nın Dönüşüm‘ünü okuyanlar bilir.

Okumamış olanlar için iki eserin ortak noktasının altını çizmek gerekirse; dönüşüm herşeyin zıttıyla var olduğu dünyamızda zorunlu ve gereklidir. Fakat dönüşümün yönü ve içeriği sizin yazgınızı ve sizin yazgınıza bağlı olan insanlığın yazgısını da belirler.
İster Dönüşüm’ün kahramanı Gregor Samsa gibi dönüşen toplum değil de birey olsun, isterse Gergedan’ın Berenger‘i gibi bireyi kuşatan toplum akıl almaz bir dönüşüm yaşasın, sonuçta bireyi sadece yalnızlık ve acı bekliyor. Çünkü toplum denilen mekanizma aynı zamanda ve malesef kendine benzemeyeni öğütmek ve sindirmeye programlı bir makine gibi.
İş bu dönüşüm her zaman için yazılı ve görsel sanatlar’ın ilgi odağı olagelmiştir, Frankenştayndan Vampirlere, Zombilerden Kurtadamlara kadar sinema da bu dönüşümün envai çeşidini bulmak mümkün. Ancak bu tür filmler genellikle sonunda; yine dönüşüm yaşamış ve “tehlikeli” hale gelmiş “yaratığın” “öldürülmesi” ve WASP (white, Anglo Sakson, Protestan) erkeğimizin zaferiyle sonuçlanarak, dolaylı yoldan da olsa geçerli dünya düzenini ve genellikle kiliseyi kutsamış olur.

Magnolia (1999)

turictanyel1 | 16 June 2009 12:12

IMDb’nin tüm zamanlarını en iyi 250 filmi listesinde 231. sırada yer alan Magnolia, There Will Be Blood, Boogie Nights gibi başarılı filmlere imza atmış California’lı yönetmen Paul Thomas Anderson tarafında yazılmış ve yönetilmiş, 3 ayrı dalda Oscar’a aday olmuş: En iyi yönetmen, en iyi aktör, en iyi müzik (Aimee Mann “Save me“), 8.0/10 oranına sahip bir filmdir.

3 saat boyunca seyirciyi sıkmadan izlettirmeyi başarmıştır. Ebeveyinlerin çocukların hayatları üzerindeki etkisine dikkat çekmiş, onları iyi olana ya da kötü olana yönlendirme şekillerini ve karaketerlerinin oluşumundaki rollerini anlatmıştır.
Hayatlarımızdaki sonsuz ‘etme bulma’ eylemlerinin bireyin üzerindeki karma karışık sınavından bahseder: geçmiş ve şimdiki, kişisel tercihler, şans, aşk ve nefret, ahlaki değerler..