bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

What Just Happened (2008)

queennothing | 06 August 2009 12:14

Oscar Ödüllü yönetmen Barry Levinson‘ın yapımcılığı ve yönetmenliğini üstlendiği, 2008 çıkışlı “What Just Happened?“, “Fight Club“, “Into The Wild“, “Heat“, “The Black Dahlia” gibi filmlerin yapımcısı, 1942 doğumlu Art Linson‘ın kitabından senaryolaştırıldı. Oscar Ödüllü aktör Robert De Niro, Bruce Willis, Sean Penn ve eşi Robin Wright Penn, John Turturro, Catherine Keener, Stanley Tucci gibi isimlerin rol aldığı film, Hollywood sinemasını ironik bir şekilde överken, oyuncu kaprislerine ve yapımcı taktiklerine ince göndermelerde bulunuyor.

Film yapımcısı olan Ben, sinema sektöründen para kazanmak için türlü oyunlarla tutunmaya çabalayn, değişken ve tutucu bir kişiliğe sahip, orta yaşlı bir adamdır. İkna kabiliyeti yüksek olan Ben, insan psikolojisine etki edip, istediğini yaptırma gücüne sahip olduğu için, yatırımcıların tercihi olmuştur. Bir süre önce ayrıldığı eşi Kelly’yi unutamayan Ben, Kelly ile tekrar biraraya gelme umuduyla harekete geçer, ancak Kelly, senarist olan Scott ile ilişki yaşamaya başlamıştır. Scott Solomon’u ‘birincil düşman’ı ilan eden Ben, aynı zamanda diğer ailesiyle de ilgilenmek zorundadır.

Başdöndürücü aksiyon: ”Crank High Voltage (Tetikçi Yüksek Gerilim)

gorcun | 06 August 2009 09:42

Crank 2 : High Voltage
Crank 2 : High Voltage

2006 tarihli aksiyon eğlencesi ”Crank” (Tetikçi) filminin 2009 yılında devamı niteliğinde çekilen ”Crank: High Voltage” (Tetikçi 2: Yüksek Gerilim filmini ilkinde olduğu gibi Mark NeveldineBrian Taylorikilisi yazıp yönetmiş. Oyuncu kadrosunda ise Jason Statham, Amy Smart başrolde olmak üzere David Carradine, Clifton Collins Jr, Ling Bai, Corey Haim, Art Hsu, Dwight Yoakam gibi isimlerin yanı sıra kalabalık bir figüran ordusu yer alıyor. İlk filminden bittiği yerden başlayan ikincisi, öldü sandığımız baş kahraman Chev Chelios’un helikopterden düştükten sonra gözünü açmasıyla başlıyor. Kalbi çıkarılıp yerine yapay kalp takılan Chelios, tekrar hayata dönerek yeni maceralara ve yeni düşmanlara yelken açıyor.
Düşmanları arasında çılgın Johnny Vang, Çin mafyasının 100 yaşındaki patronu Poon Dong, Meksika çetesinin lideri El Huron gibi birbirinden tehlikeli isimler var. Chelios, hayata dönmenin rahatlığını yaşayamadan kendini bir kez daha bu karmaşanın ve suç dünyasının içinde buluyor.

Panic Room (2002)

queennothing | 05 August 2009 17:41

1963, Amerika doğumlu senarist / yönetmen David Koepp‘in senaryosunu yazdığı, adını sıkça duyduğumuz başarılı ve yaratıcı yönetmen David Fincher‘ın yönetmenliğini üstlendiği “Panic Room“, orjinal hikayesi ve güçlü oyuncu kadrosuyla, heyecanın temposunu hiç azaltmadan, izleyicilerine gerilim dolu bir film sunuyor.
Meg Altman, eşi Stephen tarafından aldatılınca, boşanıp, kızı Sarah ile yeni bir eve taşınır. 2 katlı ev, anne – kız için büyük olmasına rağmen, ikili heyecanlıdır. Evin üst katında bulunan, çelikten yapılmış ‘panik odası’ ise, acil durumlar için tasarlanmıştır. Evin eski sahipleri, zengin oldukları için, böyle bir odanın güvenli olacağını düşünerek yaptırmışlar ve farkında olmadan yeni sahiplerinin de güvende hissetmelerine sebep olmuşlardır.

Yeni evlerinde uyuyan Meg ve Sarah, evin içinden gelen seslere uyanıp, göz atınca, 3 adam görürler ve Meg, kızını alıp ‘panik odası’na girer. İçeriden kilitlenen odaya, dışarıdan kimse ulaşamamaktadır ve içeride bulunan telefon sayesinde yardım çağırmak mümkündür. Ancak, telefon hatlarını kesip, salondaki hoparlörden, odadaki kolonlara konuşup, sesleriyle anne – kıza ulaşmayı başaran hırsızlar, istediklerini almadan gitmemeye niyetlidirler.

Constantine (2005)

queennothing | 05 August 2009 14:46

Dünyanın en çok kazanan çizgiroman şirkeetlerinden biri olan DC Comics‘den çıkma “Hellblazer“, Jamie Delano ve Garth Ennis‘ ait. 2005 yılında vizyona giren “Constantine“, Hellblazer’ın, Kevin Brodbin (hikaye ve senaryo) ve Frank Cappello‘nun (senaryo) yardımıyla, Francis Lawrence‘ın elinden çıkan uyarlaması. Lübnanlı aktör Keanu Reeves ve Oscar Ödüllü aktris Rachel Weisz’in başrollerini paylaştığı “Constantine“de Shia LaBeouf, Djimon Hounsou, Tilda Swinton ve Peter Stormare gibi isimler de rol alıyor.
John Constantine, olağanüstü yeteneklere ssahip bir adamdır. Hayattayken, dünyalar arası gezintiye çıkabilen John, cehenneme gitmiş, ‘cehennem azabı’ olarak tabir edilen acıyı görmüş ve bazı karanlık güçlerle başetmenin yolunu bu şekilde öğrenmiş, savaşçı bir kişiliğe sahiptir.

The Serpent’s Egg (1977)

queennothing | 05 August 2009 12:49

Ingmar Bergman‘ın 1977 çıkışlı filmi “The Serpent’s Egg“de, yönetmenin vazgeçemediği oyuncusu Liv Ullmann ve 3 Haziran 2009 tarihinde hayatını kaybeden aktör David Carradine başrolleri paylaşıyor. 1923 yılının Almanya’sında geçen film, kadın – erkek ilişkilerini, geçim derdini ve Alman – Yahudi çatışmasını irdeliyor. Ayrıca, filmde çoğunlukla İngilizce konuşuluyor.

Abel Rosenberg, abisi öldükten sonra, birlikte çalıştıkları sirki bırakmış, işsizlik ve yalnızlık sebebiyle alkolik olmuştur. Abisi henüz ölmeden önce, ayrıldığı karısı Manuela ise hala sirkte görev yapmaktadır. Bir akşam sirke gelen Abel, Manuela’yı ziyaret eder. Abisinin, ölmeden önce bıraktığı mektubu ve parayı, Manuela’ya teslim eden Abel, kalacak yeri olmadığı için, Manuela’nın yanına yerleşir. Bir Yahudi olan Abel, herhangi bir Yahudi’nin Almanya’da yaşadığı zorlukları pek tatmamıştır ve Manuela’nın parasıyla hayatını sürdürmektedir.
Abel’in Almanya’ya taşındığı sıralarda, 7 kişinin esrarengiz şekilde ölmesi ve her birinin de, genç adamın çevresinden olmasını ipucu kabul eden polis, Abel Rosenberg’i gözaltına alır. Her ölümün nedeni farklıdır ve polis, kanıt olmamasına rağmen Abel’den şüphelenmektedir.

Norveç’ten gelen korku parodisi: ”Død snø”

gorcun | 05 August 2009 09:20

Dead Snow
Dead Snow

2009 tarihli Norveç yapımı ”Død snø” (Ölü Kar) korku-komedi, türünün en son örneklerinden biri olarak göze çarpıyor. Yönetmen Tommy Wirkola dahil tamamı Norveçli genç oyunculardan oluşan kadrosuyla çekilen film ilginç hikayesiyle de dikkat çekiyor. Tıp öğrencisi olan 3 kız, 4 erkek kayak yapmak ve eğlenmek için orada buluşacakları arkadaşlarının dağ evine giderler. Alkol ve muhabbetle geçirdikleri eğlenceli zaman kısa bir süre sonra bölgede bulunan yaşlı bir adamın gelmesiyle farklı bir havaya bürünecektir. Adam, gençlere bölgenin kanlı bir geçmişi olduğunu ve Nazi askerlerinin bölgeye büyük bir dehşet saçtığını anlatır. Bu hikayeden sonra gerilen ortam adamın gitmesiyle yeniden eski haline döner ve eğlenceye devam edilir. Ancak bir süre sonra gençlerin yavaş yavaş kaybolmaya başlamasıyla geçmişte yaşanan Nazi dehşetinin bölgede hala hüküm sürdüğü ortaya çıkacaktır.

Dead Snow
Dead Snow

Kadroda Charlotte Frogner, Stig Frode Henriksen, Bjørn Sundquist, Ane Dahl Tor ve Jenny Skavlan gibi tanınmamış Norveçli oyuncular bulunuyor.

Hair (1979)

absynthe | 04 August 2009 16:06

Hair, 1979 Alman-Amerikan ortak yapımı bir rock müzikali. Ama ona sadece müzikal demek haksızlık olur- Hair ’68 kuşağı diye tabir ettiğimiz akımı anlatan en önemli ve en güzel filmlerden birisi. Vietnam’la yapılan savaşa karşı bir hareket bir bakıma da. Filmi çekilmeden önce ve sonra da birçok kez müzikal olarak sahnelerde oynanmış. Hatta Türkiye’de de 11 Ocak 1982 tarihinde Engin Cezzar tarafindan Türkçeleştirilmiş haliyle ve Mart – Nisan 2006’da Istanbul Bilgi Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu Tiyatro Candela tarafından da bir rock müzikali olarak sergilenmiştir.
Hair New York’ta bohem hayatı yaşayan uzun saçlı bir topluluğun- ya da kabilenin (tribe) hikayesi. Temalara gelecek olursak çok fazla şeye dokunuyor aslında, ırk- siyahlar ve beyazlar, kızılderililerin kabile geleneği- onların medeniyete ve tüketime karşı oluşları ve çevreye verdikleri değer, cinsel özgürlük- muhafazakarlığa karşı duruş, uyuşturucu kullanımı, pasifizm ve çevrecilik, savaş karşıtlığı bunlardan yalnızca birkaçı.

Tabutta Rövaşata (1996)

queennothing | 04 August 2009 13:48

1964 doğumlu yöneetmen Derviş Zaim’in ilk sinema filmi olan, 1996 yapımı “Tabutta Rövaşata“, Ahmet Uğurlu ve Tuncel Kurtiz‘i bünyesinde barındırmakta. 33. Antalya Film Şenlikleri’nde ‘En İyi Senaryo’ dalında ödül alan film, Türk Sineması’nın yüz aklarından biri.
Gemide, gündelikçi olarak çalışan Mahsun, gece, gemilerde ve inşaatlerde uyuyan, evsiz bir adamdır. Parası ve düzenli bir işi olmayan Mahsuın, usta bir araba hırsızıdır. Defalarca araba çalmasına ve polisin hemen her defasında kendisini yakalayıp, işkence etmesine rağmen bir şekilde kurtulmayı başaran Mahsun, gece kapanana kadar kaldığı kahvede, bir kadın görür. Hergün aynı masada, aynı giysiyle, aynı kitabı okuyan kadın, eroin bağımlısıdır.
Birkaç gün sonra, tekrar araba çalan Mahsun, polislerin kendisiyle uğraşmak istememesinden faydalanarak, kahvenin tuvaletine bakmakla görevlendirilir. Düzenli olarak para kazanmaya başlayan Mahsun, ölen arkadaşı Sarı’nın mezarını da düzenli olarak ziyaret etmekte, mezara şarap ve rakı dökerek, kendi dilinde vefa borcunu ödemektedir.

OYUNDAN BEYAZ PERDEYE; DEAD SPACE

sahaf1976 | 04 August 2009 11:23

Senaryo sıkıntısını başarılı olmuş video oyunlarını beyaz perdeye taşıyarak aşmaya çalışan Hollywood; şimdi de bilim kurgu-korku türünde oyun seven video oyun müptelalarını sevindirecek bir girişim içerisinde.
2008 yılında oyunseverlerin karşısına çıkan Dead Space kısa zamanda kendine özgü bir hayran kitlesi yaratmış ve yapımcı şirketi oyunun üçlemesini yapmaya itmişti.
EA tasarımcıları bu üçleme için uğraşa dururken, “Disturbia” ve “Eagle Eye” gibi başarılı ve aksiyon dozu yüksek filmlerden tanıdığımız yönetmen D.J. Caruso ile oyu8nun filminin çekimleri için anlaşılmış bile.
Ancak oyunseverleri heyecana boğan filmin senaryosunun kim tarafından kaleme alınacağı hala belli değil.
Electronic Arts şirketince 2008 yılında piyasa sürülmüş olan “Dead Space“, kendi kategorisindeki en sürükleyici, en ürkütücü oyun olarak ünlenmiş.
Oyundaki olaylar; 26. yüzyılda insanlarla temas ettiklerinde onları mutasyona sürükleyen farklı bir yaşam türünün ele geçirdiği dünyalılara ait bir uzay gemisinde geçiyordu; filmin senaryosu belirsizliğini koruduğu için en çok merak edilen konu oyunun hikayesinin nasıl senaryolaştırılacağı. Çünkü oyunseverler oyundan sinemaya uyarlamalar konusunda hatırı sayılır hayalkırıklıkları da biriktirmiş durumda.

Tecavüz ve intikam hikayesi: ”I Spit On Your Grave”

gorcun | 04 August 2009 09:49

I Spit on Your Grave
I Spit on Your Grave

1978 tarihli Amerikan yapımı ”Day of the Woman” diğer adıyla ”I Spit On Your Grave” (Mezarınıza Tüküreceğim) çekildiği dönemin olay yaratan filmlerinden biri olmakla kalmamış günümüzde de kült filmler arasında yerini almış ve istismar sinemasının en önemli simgelerinden birine dönüşmüştür. Film kısaca tecavüze uğrayan bir kadının tecavüzcülerden intikam almasını anlatıyor. Senaryo ve yönetmenliğini Meir Zarchi yapmış. Aynı zamanda Meir Zarchi’nin de çektiği ilk filmi. (Zaten toplamda çektiği iki film var.) Filmin baş kahramanı Jennifer, New York’ta yaşayan bir yazardır. Yeni kitabını yazmak için şehirden uzaklaşır ve sessiz sakin bir yerde ev kiralar.
Aynı yerde yaşayan ve çeşitli küçük işlerde çalışan dört taşralı erkek, genç kadınla kısa bir tanışma yaşarlar ve nerede kaldığını öğrenirler. Kısa bir süre sonra Jennifer, tehlikesiz gördüğü bu dört adamdan göreceği şiddet ve tecavüzden dolayı bambaşka birine dönüşecektir.

I Spit on Your Grave
I Spit on Your Grave