bildirgec.org

Dam üstünde saksağan

kopanisti | 09 August 2007 13:53

Söz uçan canlılardan açılınca aklıma hep bu trajikomik hikaye gelir. Aşağıda okuyacaklarınız dünyamızın bir yerinde yaşanmış olduğundan canlı ve mahal isimlerini vermekten özellikle kaçınılmıştır, olayın kahramanları rencide olmasın. Uçan canlıları sadece kanatlılar olarak görürsek büyük bir yanılgıya düşer olayı tam manasıyla yeterli önem ve ehemmiyetiyle anlayamayız ki kavrayamadığımız bu olay başımıza dert olur, aynı hataya biz de düşebiliriz. Aman sakınmak, dikkat vermek gerekir.
Evinin damına gecenin bi vakti konup da saatlerce gakdıgak gukdıguk diye viyaklayıp öterek ev halkını unutmayan saksağan kuşunun, gecenin bi vakti, yeter artık gına geldi bu hayvandan, bu duruma bir çözüm bulması yolunda beyini dürtüp uyandırmak için soluna döndüğü anda beyinin yatakta olmadığını fark edip ne yapsın kazmayı kaptığı gibi çıkarak dam üstündeki saksağanın beline vurup kazmayı yavrum dama çıkmaktan başka hiçbir kusuru bulunmayan hayvanceğizin ruhunu bedeninden ayırdığında, hayvanın biçare gözleri ne yaptın be hanım ne günahım vardı damınıza çıkmaktan başka dercesine bakan masumane bakışlarına takılır da gözleri hiç de pişman olmadan damdan inmeye başladığında beyinin de başka bir dama konduğundan habersiz, belki tuvalette çiş yapıyordur gereksiz adam deyip yatıp uyumakta bulur çareyi, sabah ola hayrola diye düşündüğünden mışıl mışıl dalar uykusuna, sorunu çözmenin verdiği gönül rahatlığı ve iç huzurla.
Tam da bu esnadan iki saat ve oniki dakika kadar önce cep telefonuna gelen bir mesajı değerlendirip, bu kaknem karı uyuyo gine bari keyfime bakayım deyip usulca yataktan çıkarak, uçarcasına başka bir eve konan beyinin, kimin koynunda sabahı edeceği yada edemeyeceğinden habersiz olan evin hanımı, uyuya dursun, beyimiz de konduğu evin yatak odasında kocası iş seyehatine giden bu evin hanımının yanıp tutuşan bahçesine itfaiye hortumuyla dalmıştır bile, ihtirasla kavrulan bedenler olacaklardan habersiz aman sabaha kadar sevişelim bitmesin bu anlar yarın evin adamı gelene kadar yaşam dolu dakikalarımızı zevkle bezeyelim tarzında yatağın içinde bilmem kaçıncı uçuşu gerçekleştirirken aniden büyük bir acıyla bağırır da kadın sanki içinde ince bir sızı da hisseder aynı esnada. Nedir bu yandım anam, canavar mı var içinde çıkaramıyorum şeyimi ısırdı bırakmıyor diye bağara dursun korkudan kanter içinde iyice birbirine yapışan bedenler öylece kalırlar bir süre böyle alt alta üst üste. Mümkün değil geri çekemiyordur, içerde bir diş tutuyordur sanki de hatta bırakmıyordur, aman nedir bu ne soktun içinde diye inlerken, hanım uzun süre önce doktorunun uyarılarına kulak vermediğini ve yerinden kayan spiralinin sorun yaratabileceği uyarılarına aman nasıl olsa kocam olacak hıyarla aylardır yatmıyorum sonra hallederim diye düşündüğünü hatırlar ve bahis konusu olayı usulca anlatır üzerindeki genç sevgilisine, acaba bu olabilir mi diye. Neeee eyvah bittik biz ne yapacağız şindi, mahvolduk, demelerini panik yapmayan evin tecrübeli hanımı usulca doktorunu arayıp duruma el koyması için çevirir numarayı da, o esnada şükür ki hastanede nöbetçi olan ve boş boş oturmaktan sıkıldığından başhemşire ile başhekim odasının makam masasını kullanan doktorun acı acı çalan cep telefonuna küfürle karışık bakıp da masa üzerindeki yaptıkları çalışmaya hastasının sağlığı için mırın kırın ederek ara vermek zorunda kalırak sağ eliyle fermuarınıyukarı çekerken sol eliyle de telefonundaki 3 tuşuna basar, otomatik çevrilen acil ambulansın numarasından karşısına çıkan şöfere, ambulansın hazırlanması için emir verirken başhemşire’de dağılan başhekim masasını toparladıktan sonra beyaz eteğini çekip gömlek düğmelerini de tekrar ilikleyerek çıkar odadan doru ameliyatjhaneyi hazırlamaya gider. 18 dakika sonra bir ambulas ve 2 pratisyen doktor kapıda belirir, nasıl kalksın yataktan birleşik bedenler durumu camın kırılması suretiyle içeri girilip çarşafa sarılarak doru hastaneye getirilir. Ameliyathaneye alınan bedenlerin ameliyatına giren hemşireler ilk defa gördükleri bu duruma yorum yaparak bu yaşıma geldim böyle şey görmedim kıkırdamaları arasında başarılı bir operasyon ile bedenleri birbirinden ayırırlar, suç aleti spirali çöpe atarlar, bedenler aman organlara da zarar gelmeden ufak tefek sıyrıklarla olayı atlatırlar da maazallah bir daha uçmamaya tövbe ederler. Olur da hanım soracak olursa bu sıyrıkları böcek ısırmıştır heralde ne bileyim ben gibilerinden umarsızca cevaplar verileceği önceden tasarlanır da eve sağ salim dönülürken, aldatan kadın evine bırakılır nezaketen, umarsız kadın kıkır kıkır gülmekten neredeyse donuna işeyecektir de adam da sinirinden deliye dönmüştür. Neyse aldatan koca da evine gider, aldatılan kadın hala uyumaktadır yatağında, aman uyusun uyuz da ben de dinleneyim der ve dalar uykuya.
Olan olayda hiç suçu olmayan saksağana olur, belki de evin beyi evde olsaydı, hişt pişt deyip kovalayacaktı hayvenceğzi de, hayvanceğiz de canından olmayacaktı. Ne diyelim eşler birbirini sevsin, saysın, aşkları sevgileri bir ömür boyu sürsün, heyecanları istekleri azalmasın, bi yastıkta kocasınlar da başka alemlere dalarak, sürekli uçuşmasınlar, işi tadında bıraksınlar da mazallah olmadık işler gelmesin başlarına, şeytan kulağına kurşun.

Bilgisayar İnsandan Önce Çağ Atladı

woofwoof | 17 April 2007 12:57

Samsung Concept PC
Samsung Concept PC

Samsung’un yeni bilgisayarları hangi çağda olduğumuzu şaşırtıyor. Bu üç şaheser Concept PC adı altında piyasaya sürülecek. Hiçbir özelliği hakkında bilgi verilmeyen bilgisayarların çıkış tarihi de meçhul. Tek bilinen bilgisayarların Intel ile üretildiği.

2006 Eurovision elemeleri yapıldı

AIC | 19 May 2006 10:47

Sibel Tüzün
Sibel Tüzün

Yunanistan’ın başkenti Atina’da dün akşam gerçekleştirilen 51. Eurovision Şarkı Yarışması yarı finalinde, “Süper Star” adlı şarkıyla Sibel Tüzün tarafından temsil edilen Türkiye, finale katılmaya hak kazandı.

Atina Olimpiyat Stadı’nda yapılan yarışmanın yarı finalinde Sibel Tüzün, 23 ülke arasından kura çekimi sonucu belirlenen sıralamaya göre 14. sırada sahne aldı.

Üçkağıtçı ortaklar; The Sting (1973)

queennothing | 12 March 2011 16:11

1921 senesinde Amerika’da dünyaya gelen yönetmen George Roy Hill, kariyeri boyunca az sayıda filme yönetmenlik yapmış olsa da kendinden sonra gelen sinemacılara ilham kaynağı oldu. 2002 senesinde kaybettiğimiz yönetmenin 1973 senesinde 5 Milyon Dolar bütçeyle çektiği suç komedisi “The Sting“, zekice işlenen olay örgüsü ve çekim teknikleri ile olmazsa olmaz filmler arasına girmiştir. Senaryosunu David S. Ward’ın yazdığı yapımda 2008 senesinde kaybettiğimiz aktör Paul Newman, aktör Robert Redford, Robert Shaw, Ray Walston, Charles Durning, Robert Earl Jones, Harold Gould, Eileen Brennan ve Dana Elcar gibi isimler rol alıyor. 1930’lu yılların Chicago’sunda geçen öykümüz, dolandırıcı iki ortağı anlatıyor.

e-kart yap

bakiyyebemolu | 19 February 2007 12:51

bu site ile tasarımı size ait e-kartlar oluşturabilir, onları diğer kullanıcılar ile paylaşabilir, diğer kullanıcıların oluşturduğu e-kartları yorumlayabilir, gönderebilirsiniz.

Biyoteknoloji ve Yaşam

maskem | 20 June 2008 20:28

Hayatımızın bir parçası olan biyoteknoloji

Biyo Yaşam
Biyo Yaşam

ve biyoteknolojinin yararlarını mutlaka bilmemiz gerekir.Ayrıca biyoteknoloji sadece gıda ürünlerinde deil,tekstil,ev aletleri,insan,tıp ve diğer bir çok konu üzerinde şuan uygulamalara ışık tutan ve ileride de daha fazla ışık tutacağına inanılan bir bilimdir.Biyoteknolojinin günlük hayatımıza olan A’ dan Z ye her yerde kullanıpta farkında olmadığımız önemli bir bilimi herkesin öğrenmesi dileğiyle…

Kült korku serisi: ”The Evil Dead”

gorcun | 01 March 2010 11:37


The Evil Dead

”The Evil Dead”, Türkçe adıyla ”Şeytanın Ölüsü” 1981 yılında Sam Raimi tarafından filme çekildi. Raimi’nin yakın arkadaşı Bruce Campbell’ın başrolünde oynadığı film, korku sinemasında kendisine unutulmayacak bir yer edinmekle kalmayacak ondan sonra gelecek bir çok yönetmeni hem üretim hem fikirsel anlamda etkileyecek bir yapı oluşturacaktı. Aynı zamanda yarattığı etki filmin devamının çekilmesiyle seriye dönüşmesini de sağlayacaktı. Ama önce korku sinemasının yapı taşlarından biri olan ”The Evil Dead” serisinin oluşumuna bakmamız yerinde olur. 20’li yaşlarında olan Raimi’nin çektiği filmin hikayesinin temeli ”Necronomicon” adlı bir kurmaca bir efsanaye dayanıyor. Amerikan korku edebiyatının önemli yazarlarından biri olan Howard Phillips Lovecraft’ın yarattığı kurmaca kitap Necronomicon’un (Ölüler Kitabı) bulunmasıyla ortaya çıkan kötü ruhların yarattığı dehşeti anlatan hikaye, türün yeni oluşmaya başlayan klişelerini kullanarak bir kaç sıradan gencin ormanlık, ıssız bir kulübe evinde yaşadığı korku dolu gecenin yanı sıra çekim teknikleri ve aşırı kanlı sahneleriyle de unutulmayacak bir filme dönüşüyordu. Filmin konusunu kısaca hatırlatmak gerekirse, beş genç arkadaş (Ashley, Cheryl, Scott, Linda ve Shelly) haftasonunu geçirmek için ormandaki bir kulübeye gelirler. Çok geçmeden evde daha önceden bırakılmış bir ses kaydına ve Ölüler Kitabına (Necronomicon) ulaşırlar. Profesörün bıraktığı ses kaydını çalıştırdıklarında, bölgedeki ölüleri uyandırdıklarının farkında olmayan gençler, kısa süre sonra bilinmeyen güçlerin etkisi altına girecek ve teker teker kötü ruhların esiri olacaklardır. Bir kişi hariç…