bildirgec.org

yönetmen hakkında tüm yazılar

Tim Burton ile Alice Harikalar Diyarında

xerre | 30 May 2008 07:54

çoğumuzun tekrar tekrar okumak istediği ve yıllar geçse de değerini yitirmeyecek olan “Alice harikalar diyarında” adlı şaheseri hemen hemen herkes duymuştur. İşte bu şaheser yeni bir solukla tekrar sinemaya aktarılacak.

1865 yılında lewis carroll tarafından yazılan alice harikalar diyarında, cecil hepworth tarafından ilk kez 1903’de filme alındı.(bu filmin göürüntülerine buradan ulaşabilirsiniz)

Tim Burton

xerre | 29 May 2008 15:59

Tam ismi Timothy William Burton olan yönetmen 25 ağustos 1958’de Kaliforniya’da dünyaya geldi. Kariyerine kısa film yönetmeni olarak başlayan Tim Burton, lise öğretimi sırasında Disney’den burs kazanarak burada animasyon eğitimi görüp Walt Disney Stüdyolarında çalışmaya başladı fakat daha sonra sıkılıp buradan ayrıldı. Tam bir Vincent Price hayranı olan yönetmen en bilinen kısa filmi olan Vincent’i ondan esinlenerek çekti ve ona ithaf etti.

Vincent in dışında birkaç kısa ve orta metraj filmden sonra ilk uzun metraj denemesi olan Pee-wee’s Big Adventure’ı çeken yönetmen, bu filmin de müzikler için Danny Elfman ile birlikte çalıştı. Ed Wood hariç bundan sonraki bütün filmlerinin müziğini Danny Elfman’a yaptıran yönetmen, asıl adını duyuracak olan ve kadrosunda Alec Baldwin, Geena Davis, Michael Keaton ve Winona Ryder’ın bulunduğu film için koları sıvadı.
Kendisi ve hayal gücüyle tam olarak ilk kez Beetle Juice filminde tanıştığımız yönetmen, bu filmiyle de en iyi makyaj dalında Oscarı aldı.

En İyi Yönetmen; Nuri Bilge Ceylan

Sonrisa | 26 May 2008 10:45

Koza (1995), Kasaba (1997), Mayıs Sıkıntısı (1999), Uzak (2002), İklimler (2006) filmlerinden tanıdığımız Türk sinemasının yükselen değeri yönetmen Nuri Bilge Ceylan büyük bir başarıya imza atarak son filmi ‘Üç Maymun’ ile 61. Cannes Film Festivali‘nde ‘En İyi Yönetmen’ ödülüne layık görüldü. Ödül konuşmasında Ceylan, “‘Kazandığım ödülü güzel ve yalnız ülkem Türkiye’ye ithaf ediyorum” şeklinde konuştu. Kendisini tebrik ediyor, başarılarının katlanarak devamını diliyoruz.

NTV’nin Nuri Bilge Ceylan ille Cannes’da yaptığı söyleşi
Üç Maymun’un fragmanı
Üç Maymun’dan fotoğraflar, posterler ve kamera arkası kareler
Ödül’ün açıklandığı an ve Ceylan’ın konuşması

Yönetmen, yani yöneten insan

Razielz | 16 May 2008 14:43

Film izlemeyi aklımızdan geçirdiğimiz zaman yapabileceklerimiz arasında : sinemaya gitmek, cd-dvd’den izlemek, internetten indirmek veya tv’den izlemek gibi seçenekler bulunmaktadır.
Evde otururken canımızın sıkıldığını hissettiğimizde televizyonu açıp, kanallar arasında zapping yaparken denk gelen herhangi bir filmi izleyebiliriz veya önceden tv dergilerinden gördüğümüz bir filmi bekleyip izleyebiliriz.
Evde tv’den film izlemek açıkçası benim yıllardır yapmadığım bir şey, çok severek izlediğim tv-dizilerini bile artık tv’den izlemiyorum. Reklam arası, tv’nin ses kalitesi, çevre şartları (çoluk çocuk, anne, baba, misafir) gibi engelleyici faktörlerden dolayı evimde film veya dizi izleyeceğim zaman bilgisayarıma yöneliyorum. Güzel bir ses sistemi, büyükçe bir monitor, kaliteli görüntü(DVD, HD) ve yüksek hızlı internet(veya cd-dvd’ler) yeterli oluyor.
Ama sanıyorum çoğunuzun bana katılacağı gibi film izlemenin en zevkli yeri sinemadır. Atmosfer, ses sistemi, dev ekran, patlamış mısır (içimde her ne kadar yiyenleri öldürme hissi doğursa da), bileti ikiye bölen eleman, fenerle yer gösteren eleman sinemada film izleme keyfini artırır. Aslında şimdiye kadar kısaca anlattıklarım çok farklı bir konu olarak yazılabilir, işlenebilir ama benim değinmek istediğim konu biraz daha öncesine dayanıyor.
Film izlemeye karar verdikten sonra ilk aşamayı geçmiş bulunmaktayız, ikinci aşamada ise (ki en önemli aşamadır kendileri) izleyeceğimiz filme karar vermek.
Karar verdikten sonrası malum ama filmi seçerken neye göre seçiyoruz?
Bazılarımız oyunculara göre, bazılarımız son çıkan filmleri, başkaları filmlerin ratinglerine bakarak seçerler. Peki siz hangisine göre izleyeceğiniz filmi seçiyorsunuz? Bu faktörlerin biri veya hepsi etkili olabilir tabi ama çok önemli başka bir faktörü daha eklemek istiyorum: Yönetmen.
Bazılarımız için en önemli etkenlerden biri olan yönetmen kriteri bazıları için hiçbir şey ifade etmeyebilir.

David Lynch Sineması

david lynch | 11 May 2008 11:18

Sinema denilen olay sırf David Lynch için icat edilmiştir diyen fanatik bir izleyen gurubuna sahip olmakla birlikte David Lynch’in kişisel bir sinema diline sahip olduğunu sanat budalalığı sosuyla harmanlanmış kendini tatmin etmekten öte gidemeyen bir mastürbatör sinema yaptıgını ileri süren Anti-David lynch taraftarı sinema seyircisi de bulunmaktadır.İlk cümlemin sınırları zorladığının farkında olmakla birlikte David Lynch ağabeyimize sevgimizin bir göstergesi olarak algılanmasını rica eder affınıza sığınırız.David lynch sinemasını anlamak için öncelikle konvansiyonel sinema kalıplarından uzaklaşmak gerektigini düşünüyorum. Çünkü David Lynch en kaba anlatımıyla konvansiyonel sinemanın bize sunduğu hiyerarşik hikaye anlatımını paramparça ediyor ve de hikaye üzerine yoğunlaşmıyor. Resim sanatıyla olan ilgisindendir ki Lynch için önemli olan görüntüdür. Son filmi Inland Empire‘de çekimler esnasında senaryoyu oluşturdugunu düşünürsek ne anlatmak istedigim daha net anlaşılır.
Günümüzde her istegine her an ulaşabilen insana eleştiri sunar Lynch… Filmlerini anlamak ya da anlamamak için çaba sarfetmeniz gerekir. Düz (aşagılama kesinlikle yoktur) Hollywood sinemasın hikaye kalıplarını reddeder. Beyin Mikseri lakabını sırf bu nedenden ötürü almış olduğu aşikardır…Çagdaş dünyanın zalimligi altında ezilen insan ruhlarının karanlık öykülerini anlatır en genel tanımıyla lakin hangi hikayeyi anlattığı değil nasıl anlattığı önemlidir. Her ne kadar hikayede bir devamlılık, zaman mekan sorunsalı ve de anlam karmaşası içinde bir bataklığa sürünsekte filmin büyüsüne kendimizi kaptırırız…

Director’s Cut Versiyonu

pilli pati | 26 April 2008 14:52

Bazen bir DVD dükkanına gittiğinizde aynı filmden iki tane olduğunu, fakat film kapaklarından birinin üzerinde “Director’s Cut” ifadesinin yer aldığını fark etmiş olabilirsiniz. Bunun kısaca anlamı şudur: Filmin montajı, filmin yönetmeninin bizzat kendi elinden ya da onun talebi doğrultusunda çıkmıştır.

Sinema dünyasında ezelden beri süregelen bir konudur; film yapımcıları ile film yönetmenleri arasındaki muhtemel fikir ayrılıkları… Hatta bir projeye başlarken bile bu gizli ego savaşının sonunda, olayın kimin elinde patlayacağını kimse tahmin edemez. Film yapımcısı projeden elde edeceği maddi gelirin ve firmasının tanıtımına sağlayacağı katkının peşindedir. Yönetmen ise daha ön planda sanatsal faaliyetinin uyandıracağı etkiyi maksimum düzeyde tutmak için en etkileyici sahneleri çekmek adına tüm enerjisini harcamayı hedefler. Elbette ki; yönetmenin de o işten edineceği kazanç ve ismini tanıtma sevdası gönlünde yatar ama sanat aşkı mutlaka buna baskın gelir. Hatta sanatçı kaprisleri de beraberindedir, çoğu zaman… Ama bu işin kaymağını biz; son kullanıcılar, müşteriler, parayı verip düdüğü çalanlar olarak bir güzel yeriz, tadını çıkarırız… Sinema aşkına bir filmi birden çok kere izleyip eleştirilerini internet sayfalarında yayımlayanlardan tutun da, filmde yapılan gafları yakalamak için dakikalarca pür dikkat kesilenleri de biliriz. Bir de yönetmenin gözünde olayın nasıl başlayıp nasıl bittiğini merak edenler için, işte bu “director’s cut” versiyonları en vazgeçilmez parçalardır.

Zeki Demirkubuz sineması

nevdalist | 15 April 2008 16:29

3. sayfa hikâyelerini sever misiniz, bilmiyorum. Okurken yok artık dediğiniz, bu kadarı da haksızlık diyerek isyan ettiğiniz zamanlar olur mu? Cevabınız evetse doğru yazıdasınız. Çünkü Zeki Demirkubuz sineması herşeyden önce 3. sayfa hikâyelerii anlatır. Hep bir kaybeden, hep hayatın sillesini yemiş, arabeks bir yön vardır. Bu yüzden ya sevilir ya nefret edilir. Bunun ortası yoktur. Cevabınız hayırsa devamını okumadan sizi başka bir yazıya alayım.

Isparta’da 1964 yılında doğan Demirkubuz; İletişim Fakültesi mezunudur. Aslında gazetecidir. Ama nedense bu alana hiç bulaşmaz. Onun yerine Zeki Ökten’in asistanlığını yapmaya başlar. Yıllar süren bu asistanlıktan sonra senaryolarını yazmaya başlar. Bütün filmlerinin senaryosu kendine aittir. Bir çoğunun senaryosunu çok önceden yazmış, gün ışığına çıkacağı günleri beklemektedir. Cebinde daha birçok kelimsei var. Zaman geldikçe onları da ortaya çıkaracaktır. Onu sevenler bilirler Demirkubuz bir kesimi, dönemi anlatır. Onun hikayelerinin kahramanları tutunamayanlardandır. Kendini tutunamayan sananlar değil, hakkaten tutunamayanlardır.

roksen lülü vesaire vesaire…

kahramancayirli | 13 April 2008 19:07

roksen lülü ve tunç başaran...
roksen lülü ve tunç başaran…

ben marmaris halıcı ahmet urkay anadolu lisesinde okudum ortaokulu. bizim iki sınıf üstümüzde roksen lülü adlı bir kız vardı. ismi, soyadı ilginç gelirdi bana, bir de oyuncu olmak istiyordu, bu iki sebepten aklımda kalmış. aradan sekiz sene geçti…
bu hafta tunç başaranın yeni filmi “vesaire vesaire” girdi vizyona. başrolünde kim var? roksen lülü. senaryosunu kim yazmış filmin? roksen lülü. geçenlerde hürriyet kelebekte, lülü ile yapılmış tam sayfa röportajı okudum. inanın öyle gurur duydum ki..
türk sinemasındaki yeni işlerinin takipçisi olacağım, genç oyuncunun. ve tabii ilk işim “vesaire vesaire”yi izlemek olacak. rutkay aziz, filmin diğer başrolü. bu arada tunç başaran’ı da mutlaka çok iyi hatırlıyorsunuz: zira “uçurtmayı vurmasınlar”ın yönetmeni kendisi..