Bazen bir DVD dükkanına gittiğinizde aynı filmden iki tane olduğunu, fakat film kapaklarından birinin üzerinde “Director’s Cut” ifadesinin yer aldığını fark etmiş olabilirsiniz. Bunun kısaca anlamı şudur: Filmin montajı, filmin yönetmeninin bizzat kendi elinden ya da onun talebi doğrultusunda çıkmıştır.Sinema dünyasında ezelden beri süregelen bir konudur; film yapımcıları ile film yönetmenleri arasındaki muhtemel fikir ayrılıkları… Hatta bir projeye başlarken bile bu gizli ego savaşının sonunda, olayın kimin elinde patlayacağını kimse tahmin edemez. Film yapımcısı projeden elde edeceği maddi gelirin ve firmasının tanıtımına sağlayacağı katkının peşindedir. Yönetmen ise daha ön planda sanatsal faaliyetinin uyandıracağı etkiyi maksimum düzeyde tutmak için en etkileyici sahneleri çekmek adına tüm enerjisini harcamayı hedefler. Elbette ki; yönetmenin de o işten edineceği kazanç ve ismini tanıtma sevdası gönlünde yatar ama sanat aşkı mutlaka buna baskın gelir. Hatta sanatçı kaprisleri de beraberindedir, çoğu zaman… Ama bu işin kaymağını biz; son kullanıcılar, müşteriler, parayı verip düdüğü çalanlar olarak bir güzel yeriz, tadını çıkarırız… Sinema aşkına bir filmi birden çok kere izleyip eleştirilerini internet sayfalarında yayımlayanlardan tutun da, filmde yapılan gafları yakalamak için dakikalarca pür dikkat kesilenleri de biliriz. Bir de yönetmenin gözünde olayın nasıl başlayıp nasıl bittiğini merak edenler için, işte bu “director’s cut” versiyonları en vazgeçilmez parçalardır.Çünkü orjinal film çıktıktan sonra eğer yönetmenin filmde olmasını arzu ettiği bazı sahneler yoksa, işte o zaman yönetmen kolları sıvar ve kendi sanatının aslında o filmde neyi yansıttığını gözler önüne sermek için montajı tekrar elden geçirir. Sonuçta aynı filmden bir tane daha üretilmiş olur; “director’s cut versiyonu” etiketiyle… Bazen bu versiyon önce çıkar ama piyasaya ilk sürülen olmaz. Çünkü yapımcının orjinal sinema filmi sunumu hep yayıma ilk sürülen olur. Ama daha sonradan yayımlanırsa “director’s cut” versiyonunu da yönetmenin gözünden izleme şansı elde ederiz.Önemli bir kuruluş olan MPAA (Motion Picture Association of America)’nın, yayımlanan sinema filmlerinin yasadışı kopyalanmasını önleyici faaliyetlerde bulunmak, filmlerin reytinglerini yorumlamak gibi sorumlulukları vardır. Yani bir filmde yer alan sahnelerin ne kadar risk taşıdığını, izleyici gözünde ne tür etkiler bırakabileceğini tartışırlar, bu fikirlerini kamuoyuna sunarlar ve Amerikan kaynaklı filmleri derecelendirmeye tabi tutarlar. Söz konusu kuruluşu birçok büyük Amerikan film yapımcı stüdyosu oluşturur. Amaçları filmlerin yasal yollardan dağıtımı ve doğru derecelendirme olunca yönetmenlerle her zaman her konuda uyuşmaları mümkün olmamaktadır. Zaten “director’s cut” versiyonlar da mutlaka DVD formatında ve yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi orjinal sinema filmi yayımlandıktan sonra piyasaya sürülür. Bazen “director’s cut” versiyonlar stüdyoların bizzat kendileri tarafından da seyircinin olumlu tepkisini çekmek için DVD formatında yayımlanabilirler. Fakat her filmin bu tür bir versiyonu olacak diye de bir şart yoktur.Birçok “director’s cut” versiyonunun içeriği farklı bir gidişat sergileyebildiği gibi, filmin sonu da orjinal sinema filminden farklı gelişebilir. Sitenin içeriği gereği sadece sinema filmlerinden bahsetmiş oldum fakat sözümü bitirmeden, bir ufak bilgi olarak, “director’s cut” versiyonların aynı zamanda video oyunları, reklamlar ya da müzik videoları için de geçerli olabileceğini hatırlatmak isterim. Bu yazı ile tam olarak ne anlatmak istediğimi daha iyi pekiştirebilmek adına, izlemeyenler için, Ridley Scott’tan Blade Runner (1982) ve Luc Besson’dan Leon (1994)’un “director’s cut” versiyonlarını önerebilirim.bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape