bildirgec.org

yolcu hakkında tüm yazılar

Gelmişine / Geçmişine…

| 07 April 2009 15:09

www.antalyagazetesi.com
www.antalyagazetesi.com

An be an silinen tenin her hücresi
Görünmezliğin kaybolan incisi
Han’da mola veren, sabahın yolcuları
Yeni bir yola çıkacaktır, şavkın gölgesinde
İzin verir kayboluşuna, benliğinde
Bir bir buharlaşan olgun hücreler
Yerinde yeller estirir, geçmişine
Geçmişine geleceğine
Geçer birbirine tuğlalar, kat be kat
Örülür duvarlar, eklenen tel örgü parapetiyle
Harcını ne çok, ne de az at; durur yerinde
Duvarın sert asaleti
Çarpan hücrelerinin acısı
İrkilirsin hülyadan
Ben miydim gelmişine geçmişine yakaran
Islak dudaklara paydos
Yerinde çatlayan hücreler
Beyninde uğuldayan sesler
Gelmişine geçmişine
Hülyadan selamlar…

ÂBİR-İ SEBÎL

Kuruvaze | 11 March 2009 15:26

Ellerim kan izi, dudaklarımda kan kokusu. Kaçıncı cinayetim bilmiyorum! Utanıyor muyum? Sanmıyorum. Peki pişman mıyım? Asla! **********************************************************************************************************************“Neden gittin Çehov?” ************************************************************************************************************************“İnsan olmak için!” ************************************************************************************************************************“Neden geri döndün Çehov?” ************************************************************************************************************************“Hayvan olmayı özledim. Ve bundan pişman değilim.” ************************************************************************************************************************Mahkeme kuruldu, karşısındayım beni soran Horusun gözü. Beni tutan… Tanımıyorum: [Bu yüzden tanımlamamaya kararlıyım.] ************************************************************************************************************************Fillerin eşliğinde kataloglar getirildi. Ağırlaştıran sayılar değil, gücün kendisiydi. Sordular; cevaplamaya çekineceğime inanarak: ************************************************************************************************************************“Hangi kapağı yırttın ki, sayfaların mahremiyeti seni suçladı?” ************************************************************************************************************************Yere baktım düşünür gibi. Ama düşünmüyordum, sadece düşündüğüme inanmalarını istedim; inandılar. ************************************************************************************************************************Sonrasında Arafta yırttığım sayfayı uzattım, incelediler. ************************************************************************************************************************“Evet, biraz her şeyden var” dediler, mezarlık bekçisi gibi! Yadırgamadılar, yadırgamadığım gibi!

orada bir müze var..

nazokiraze | 11 February 2009 11:26

Sirkeci Garı‘ndan bahsediyorum, Eminönü’e giden herkesin önünden geçtiği, İstanbul’un en kalabalık yerlerinden biri olan Sirkeci Garı ve içinden tren geçen bir müze. Evet bu müze nedense İstanbul’da yaşayan Türk’ler tarafından değil de yabancı turistlerce ziyaret ediliyor. Ben geçtiğimiz yıllar kısa bir ziyarette bulunmuştum , dün arkadaş toplantısında arkadaşlarımın orayı gitmeyi bırak duymadıklarını bile ögrenince anladım ki , bu müze fazla tanınmıyor yada ziyaret edilmiyor. Belki de bana bilmeyenler denk geldi, ben herkesin bildiği, gittiği bir yer sanıyordum düne kadar.

Sirkeci’de yer alan İstanbul Demiryolu Müzesi 2005 yılında kurulmuş, yüzelli yıllık eserler sergilenen müzede, bazı demiyolu planlarından Orient Ekspress yemek takımlarına, fotoğraflardan makinist kabinine kadar herşey var kısacası tarih var. Müzede sergilenen şeyler arasında en çok ilgiyi çeken makinist kabini, en değerlisi ise çini bir soba. O zamanlar bekleme salonunu zorda olsa ısıtan yedi çini sobadan biri şimdi müzenin en değerlisi.Müze TCDD’nin 149. yılı şerefine açıldı.

Hancı ile yolcu…

adoxxoda | 25 October 2008 11:08

Dokunma kendi halime bırak beni
Ellerin değmesin tenime
Görmeyeyim benim için üzüldüğünü
Beceremedim işte git
Unut bütün herşeyi
Tüm sevda sözcüklerini
Bütün yaşadıklarımızı hepsini unut
Yavaş yavaş değil birden çıkar at beni
Yanlış bir yolmuş benim girdiğim
Hancı doğru ama han yanlış
Yol doğru ama yolcu yalnış
Hiç uğramamalıydım sana
Ama mecburen sığınacak bir yer lazımdı
Birden olu verdi herşey
Keşke hiç çalmasaydım kapını
Haklısın sen gelmedin bana
Bense tesadüfen uğradım
Gerçekten böyle olsun istemezdim
Ama çıkma yoluma bırak geçeyim
Ne desem anlamazsın
Beni anlamya çalışmada karışma
Bırak gideyim

Sanrı

proksima[pilli_silinen_hesap] | 01 December 2007 16:35

Günboyu binmeye tereddüt ettikten sonra buradaydı işte. Kursak derdi ağır basıp, içine işlemiş deniz korkusunu yenmiş, feribotun Harem’den kalkan son seferlerinden birisine binmeye cesaret etmişti.
Trenlerin tempolu süratine alışmış yorgun ayakları, daha attığı ilk adımda devasa ataletiyle bu yekun metal gövdeyi yadırgayıverdi. Soğuk rüzgar denizin yüzünü buruşturup, küpeşteden birkaç aracın olduğu geminin kıç tarafında doğru esti. Hissettiği ürpertiye aldırmadan, hızlı adımlarla feribotun sol kenarından ilerleyip, dar ve paslı merdivenleri takip ederek yukarıya çıktı ve yolcuların olduğu bölüme doğru yürüdü. İçeridekiler, sadece oradaki kalorifer petekleri çalıştığı için yolcu salonunun sağ tarafında toplanmışlardı. Göz göze gelmemek için farklı yönlere dönmüş çay içen iki kişi, ayakta dikilen bir delikanlı, bir anneyle çocuğu, koltuğa gömülmüş yorgun bir kadın, hepsi topu iki elin parmakları adedinceydi tüm yolcular. Çocuğunu uyutan anne, gözlerini karşı koltukta yatan oğlundan kaldırıp, ona elindeki iğne setlerinin fiyatını sordu. Bir diğeri bir örnek aldı. İnceleyip geri verdi .