Kendisi de çok iyi bir yazılımcı olan bir arkadaşımdan bugün geldi bu yazı. Kaynağını bilmiyorum yanlız.
Çoğunlukla doğru yerlere dokunmuş yazan -artık kimse-. Bana da çok fena dokundu tabi.
Parlak CV’ler, yüksek maaşlar, havalı işyerleri. En kaliteli okulların en önemli bölümlerinden mezun olan öğrenciler son yıllarda giderek daha da popülerleşen meslekleri icra ediyor. Üniversite sınavlarına hazırlanan ya da okuyan herkes onlara özeniyor. Ancak herkesin özendiği bilgisayar mühendisleri beklentinin aksine durumlarından memnun değiller ve en iyi ihtimalle 5. yıllarında istifa ediyorlar.
Dünyanın bilgi çağında ışık hızıyla ilerliyor olması, bilgisayar ve iletişim sektörünün daha da popüler olmasına neden oldu. Artık üniversite sınav tercihleri yapılırken ya da meslekler hakkında kafa yorulurken ‘Çağ bilgisayar ve internet çağı, en iyi tercih yazılımcı olmak’ diye düşünülüyor. Bütün üniversitelerin ilgili bölümlerine talep patlaması oldu ve bilgisayar sektöründe yer almak için adeta bir yarış var. Ancak olayı ters açıdan değerlendirip bilgisayar dünyasında çalışanlara baktığınız zaman ortaya farklı bir tablo çıkıyor.
Herkes onlara özeniyor, onlar da kendilerine özenenlere özeniyor. Mesleğinin zirvesindeyken ya da çok iyi paralar kazanıyor, milyon dolarlık projelere imza atıyorken kariyerini bırakıp lokantacı, fotoğrafçı ya da çiftçi olan isimlere son yıllarda sıklıkla rastlanıyor.
Daha geçen hafta kariyerlerinin zirvesindeyken istifa edip restoran açan iki başarılı üst düzey yöneticinin, Tarık Bayazıt ve Savaş Ertunç’un başarıları gündeme gelmişti. Her iki isim de uluslararası firmaların Türkiye’de üst düzey yöneticiliğini yapıyorlardı. Bir gün ‘bilgisayar başında sıkışıp kalmaktan, hayattan bezmekten’ dolayı işlerinden istifa edip lokanta açmışlardı ve bugün hayatlarından son derece memnunlar. Şu anda bilişim sektörünün cazibesi, yan etkilerinin görülmesine engel oluyor; ancak kısa süre sonra mesleki kariyerlerini, dolgun maaşlarını bırakıp köye dönen mühendislerin örnekleri çoğalacak.
“Bir gün köye dönüp domates yetiştireceğim” Modern dünyada, şehirli insanın bütün yaşamını bilgisayara bağlaması ve ofislere sıkışması büyük bir handikap. Ancak bir kesim var ki onlar için sorun handikap sınırlarını çoktan aştı. Son yılların en popüler ve en rağbet gören mesleği olan bilgisayar mühendisliği alanında çalışanlar, en basit tabirle bilgisayar mağdurlarının başında geliyorlar. Yazılım yapmanın tüm hayatlarını işgal etmesi sebebiyle kendilerini ‘zombi’lere benzeten bu sektör çalışanları çoğunlukla bitkisel hayatta olduklarını dile getiriyorlar.
Daha okul döneminde iken büyük bir stresin içerisinde olduklarını anlatan yazılım mühendisi İnci Avcı, hiç aralıksız 10 saat bilgisayar başından kalkmadan çalışmak zorunda kaldığını söylüyor. Avcı’ya göre programın büyüklüğü ya da küçüklüğü fark etmiyor ve her program için beyninizi maksimum kullanıyorsunuz. Yazılım dünyasının önceden de zor olduğunu anlatan İnci Avcı “İş zaten stresliydi, şimdi saniyelerin bile çok önemli olduğu internet dünyasında çalışıyoruz ki stres maksimum seviyeye çıktı. An geliyor binlerce insan siteye hücum ediyor ve site çöküyor. Müdürleriniz başınızda, sizden 10 saniye içerisinde sorunu bulup çözmenizi istiyorlar. Üstelik en basit hatanızın maddi karşılığı da çok büyük. Bu tarif edilemez bir stres kaynağı” diyor.
Günün yarısını 25 cm.lik ekran karşısında geçirmek, sürekli stres altında olmanın verdiği dalgınlık, unutkanlık ve gerginlik onların yaşamlarının bir parçası olmuş artık. Hatta bu yüzden dünyanın pek çok yerinde tanıklıkları bile kabul edilmiyor. Mesleğe başladıktan sonra sosyal hayatının tamamen bittiğini söylüyor Avcı; “Rüyamda bile program yazdığım çok oldu. Bütün hayatınız bir bilgisayar ekranı. Ne sosyal hayatınız kalıyor ne aileniz. Yoğunluktan anne olmayı bile düşünemiyorum. İş dışında konuştuğum kişi sayısı haftada 4’ü geçmez. Bir gün istifa edip köye döneceğim ve tarlada domates yetiştireceğim.” Bilgisayar ve yazılım dünyasında çalışan herkesin temel şikayeti aşırı stresli olmak. Özellikle internet yazılımı konusunda çalışan yazılımcılar mesleklerine ortalama 5 yıllık bir ömür biçiyorlar. İnternet yazılımı konusunda çalışan Hilmi Eldem yazılım mühendisliğinin doğası gereği çok zor olduğunu; ancak internetin de işin içine girmesiyle içinden çıkılmaz hale geldiğini söylüyor: “Günde 8 10 saat ekrana bakıp programlar yazmak yeterince yıpratıcı; bir de bir milyon kişinin aynı anda bağlı olduğu bir sistemde hata olması ihtimali sizi sürekli istim üzerinde tutuyor. Kafanızda sürekli kodlar dolaşıyor. Hayata 1 ve 0 olarak bakıyorsunuz dersem abartmış olmam. Bu sebeple en fazla 6-7 yıl bu işi yapabilirsiniz. 30 yaşında bu işi mutlaka bırakırsınız. Hiç kimse bu stresi ve tempoyu çekemez.” “Konuşma yeteneğimi kaybettiğim bile oldu”
Yazılım dünyasında çalışan mühendislerin tamamı zaman zaman günde 20 saati bulan yoğunluktan şikayetçi. Ancak bu yoğunluğu kabullenip tempoya ayak uydurmaya çalışıyorlar. Öyle ki çoğunlukla yemekler de ekranın karşısında yeniyor. Yazılım mühendisi Bülent Avcı mesleği ile ilgili bizimle konuşurken bir taraftan da üzerinde çalıştığı programla ilgili notları karıştırıyor. Bazı programları yetiştirmek için üç gün uyumadan çalıştığı günler olduğunu anlatıyor Bülent Avcı; “Özellikle internet yazılımcılığında stres çok büyük. Hayatta hata yapma şansınız var ancak yazılım dünyasında hata yapamazsınız. Aslına bakarsanız yazılımcıların insan ilişkilerinde başarısız olmasının nedeni de bu. Hayatı da sıfır hatalı düşündüğünüz için kimseyle geçinemezsiniz. Zihniniz sürekli programlarla meşgul. Beyniniz o kadar yoğun çalışıyor ki bazen konuşma yeteneğimi bile kaybediyorum. Davranışlarım tuhaflaşıyor” diyor.
Avcı’ya göre uygulama?geliştirme bölümünde çalışan her yazılımcı kabuslar görür ve kesinlikle uyku düzensizliği sorunu yaşar. Sürekli programlarla uğraşan meslektaşlarının ikili ilişkilerinde başarısız olduğunu söylüyor Bülent Avcı ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bilgisayar dünyası farklı bir dünya. Bütün hayatınız bir monitör. Aslında hoşunuza bile gitmeye başlıyor. İnsan ilişkileri fedakarlık ister, karşılıklı tavizler ister. Ama bilgisayar dünyasında öyle bir şey yok. Bilgisayar size itaatsizlik etmiyor. Bir süre sonra bu şekilde yaşamak hoşunuza gidiyor ve kendi dünyanızda yaşıyorsunuz. Bütün hayatınız bir bilgisayar ekranıyla çevriliyor. Toplumdan tamamen kopuyorsunuz.”
Bir diğer yazılım mühendisi Refik Sarıtepe ise mesleğe başladıktan sonra ülser olduğunu söylüyor. Sürekli stres altında çalıştıklarını anlatan Sarıtepe “Programları önce kafanızda yazar sonra kodlara aktarırsınız. Beyniniz sürekli rakamlarla, kodlarla meşguldür. O yüzden sık sık dalarsınız. Etrafınızdakileri duymaz, dünyada neler oluyor hissetmezsiniz. Tatilde, uykuda, her yerde kafanızda kodlar uçuşur. Bir keresinde çok uğraştığım ve çözemediğim bir problemi rüyamda çözmüşüm. Gece not aldım rüyamda gördüklerimi” diyor.
Bilgisayar dünyasında yaklaşık 20 yıl çalışan ve yazılım piyasasının tecrübeli isimlerinden olan İbrahim Sayın ise yazılım dünyasında çalışanların da, o sistemleri kullanan bilgisayar kullanıcılarının da bindiği dalı kestiğine inanıyor. Çılgınca ve biraz da gereksizce hayatımızı bilgisayara teslim ettiğimize inandığını söyleyen Sayın; “Yazılımcı sanal bir dünyada yaşar. Herşeyi orada düşünür, uygular ve bitirir. İşin içine internet yazılımı da girdiği için tamamen bambaşka dünyalarda yaşamaya başladık ve bilgisayar ekranlarının esiri olduk. Yazılımcılık doğası gereği zordur, zihniniz çok yorulur ve çoğunlukla da 30 ‘unu geçtikten sonra bu mesleği sürdüremezsiniz. Ruh sağlığınız için işi bırakmanız gerekir” diyor. Bilgisayar mühendisleri şimdilerde herkesin özendiği bir mesleği yapıyorlar ancak olaya mühendisler cephesinden bakarsanız ortaya pek de parlak bir tablo çıkmıyor. Toplumdan kopmuş, ikili ilişkilerinde başarılı olamayan, bir süre sonra kilo ve göz bozuklukları dahil birtakım sağlık sorunları ile karşılaşan, zihni dağınık insanlar çıkıyor.