bildirgec.org

yazarlar hakkında tüm yazılar

Çocuk İvan,Kararsız İvan!

| 24 August 2010 14:19

Bir zamanlar kitaplar dayanılmayacak kadar heyecanlı ve güzeldi.
Geceleyin, kaba saba bir deniz lodosu sokak lambalarını ardı ardına koparıp atar, ben dokuz – hadi bilemedin- on yaşlarındaki bir serüven çocuğu ,halıların üzerine boylu boyunca uzanmış, dergilerin birini bitirir ötekine başlardım. Üsküdar’ın salacak semtinde, sokak aralarında , zeytinyağlı pırasa ve rum komşularımızın saç mangallarda pişirdikleri balıktan arda kalan kıvılcımlar ayaklanır , üzerime üzerime gelirlerdi..
Babamdan yürüttüğüm kitaplardan, Erenköy ve suadiye’deki köşklerin işlemeli tavanlarını ve mor salkımlarını ezberlemiş, sevdadan verem olan ince ve duygulu zengin kızlarının talihsizliklerine üzülmüş durmuştum..
Halbuki ben o sıralarda, Jules Verne, birazda Kemalettin Tuğcu okuyordum. Ama her şeye rağmen vazgeçilmezlerim haftalık dergilerimdi; Doğan Kardeş ve Çocuk Haftası günlerini iple çekerdim. Kırmızı ciltli Doğan Kardeşime, yıllardır bir kutsala verdiğimiz değer gibi titizlenirim. Çocuk Haftası’nda Yıldırım Kaptan bir spitfire pilotu idi. O, insana bayağılıklara ve haksızlıklara bıçak gibi karşı çıkmayı öğreten kahramandı..
Bütün itirazlara rağmen evdeki bir kitabı inatla okumaya karar verdiğimde oniki yaşındaydım; O kitap steinbeck’in “uyanış “ı idi. Nedense kitap beni cezb etmişti.Ya da ev halkının karşı çıkışları beni bu kitaba itelemişti; Roman , olayların ve konuşmaların yan yana dizildiği bir bileşim bir ögeler bohçası gibi gelmişti o sıralar. Ta ki, o koca kitaptaki uyanışın,uyananın ne olduğunu kavrayıncaya kadar. Evet uyanan erkeklik organı idi. Ve o satırları defalarca okutmuştu bana..
Orta son sınıfa geldiğimde,şemsipaşa kuşkonmaz camiinin kütüphanesinde martıların keskin haykırışları eşliğinde Balzac ve Zola okuyarak endüstri burjuvasinin ne bitmek tükenmek bilmeyen bir hazine olduğunu anladım. O yıllarda nasıl Sait Faikle deli bir yakınlık içinde isem köy gerçekleri ile yaban uzaklıkları içinde olmama rağmen Orhan Kemal ve Yaşar Kemal beni sarıp sarmalıyordu. Genlerimizdeki hergele havamız ise Panait ıstrati nin yüklediği Akdeniz kopuğu kenar mahalleli havasıyla gönlümü kaplıyordu..

Ünlü Yazarlar Ve Eserleri -2

24black mamba24 | 30 July 2009 14:22

Ünlü Yazarlar ve Eserleri -1

24black mamba24 | 28 July 2009 17:36

En Çok Çevrilen Yazarlar

chikusho | 20 June 2008 13:06

Kitapçıların raflarında en çok hangi yabancı yazarın kitaplarına rastlıyorsunuz, hiç düşündünüz mü? UNESCO, kurduğu çeviri kitap veritabanı Index Translationum‘da bunu araştırmış. Dünya’nın en çok çevirilen kitapları 8677 çeviri ile Walt Disney Productions’a ait. Kitapları en çok çevirilen yazar ise Hercule Poirot karakterinin yaratıcısı, ünlü polisiye roman ustası Agatha Christie.

insanlık öldü mü? ıssız acun kaldı mu?

kayvenk | 23 October 2007 14:07

birkaç gündür mimleri yüzünden para alamayan, kendisini batık bankanın mudisi gibi görüp site yöneticisinin mesajına yorumlarla protesto koyan; bunlara oh iyi oldu diyen ve buradaki önemsiz varlığı kendi sitesinin reklamını yine mimler vasıtasıyla yapmaktan öte gitmeyen yeni yetmeler birbirleriyle kapışıp duruyorlar kıyasıya. o mimler hakketen para paylaşımı sebebiyle kaldırıldıysa mudiler kadar, “ben gelirimi paylaşmam” diyenler de eşit ölçüde bu para işine kendini kaptırmış demektir. emperyalizmin köleleri sizi !! hadi onu geçtim ama, para için değil de(!) kendi bloglarına link verenler, ya da firmasının reklamını yapanlar? hadi bunların da dışında maddi amacı olmadan siyasi fikirlerini dillendiren haberlere link verilmesi duracak mı? (durmuyor netekim). bir haber çıkıyor “başbakan şöyle dedi”, öbürü yazıyor altına “bu adam zaten ibneydi”, diğeri cevap veriyor “evet ibneydi ama bir sor bakalım niye?” diğeri çıkıyor “o ibne değildi çevresi kötüydü” hatırladığım kadarıyla suugurcann rumuzlu bir arkadaş da (pilli cadı ya da tatlı cadı olarak bilinirdi) buradaki durumun iyiden iyiye kabarması üzerine “mimler kaldırılsın” demişti. başkaları da “kaldırılmasın ama gelir paylaşımı olmasın, bu kadarı da engellemeye yeter” dediler. bu kadar büyütülecek milletin birbirine “sende kapasite yok ulan yazamıyorsan siktir git” demesi filan hakketen komik. eğer kapasitesi yoksa, gündem bölümü ne güne duruyor? keşif bölümü ne güne duruyor?? serbest bölümünde “paraya para demek yerine alternatif isim bulmak istiyorsanız bilmemne yetiştirin” yazmak çok mu kapasite işi yani? kapasitesini konuşturanlara lafım yok. üstadlara saygıyı secdeyle yad ederim. bunlar önemsiz teferruatlar tabi. işin tuhafı kapasiteden dem vurup hala kendi sitesine link verenlerin yaptığı çok mu iyi? chat yaparken sohbetin ortasına girip “benim kanala gelin kız kaynıyor kum gibi” diye mesaj atan botlardan ne farkınız var ulan?? madem birikimin var yaz buraya yoksa git orada yayın yap. buradan ziyaretçi çalmak da neyin nesi? konu vesilesiyle bunu da eleştiriyim. bu kadar paranın mevzu edilmesi, milletin birbirine küfürler yazması ne oluyor allah aşkına? insanlık öldü mü? Issız acun kaldu mu? Felek öçin aldu mu? İmdi ürek ırtılur!

Türk Medyası

blackfoal[pilli_silinen_hesap] | 10 October 2007 13:21

Türk Medyası
Türk Medyası Hakkında Yorumlar
Sabah alırsınız gazetenizi elinize okursunuz. Hani gazetelerin baş sayfası dışındaki sayfaların köşelerine doğru baktığınızda bir çok yazar kuruları vardır. Kendi konularında uzman farz edilen ve bu uzmanlık konuları ile alakalı fikirlerin tesadüfen bile tutmadığı köşe yazarlarımız. Kiminin üslubu alaycıdır. Rauf Tamer gibi Bekir Coşkun gibi Kimi zoraki yazar olmuştur Güler Kazmacı, Hasan Cemal Vardırya farklı farklı gazetelerde farklı isimlerle yazanlar Takkeli Liboş atışmalarının mit ajanı olarak bahsi geçen Fehmi Koru Zoraki yazarların başında Nazlı Ilıcak vardır. Kocadan torpilli. Beni en şaşırtanı ise sırf karşı olmak adına yazılar yazan ve hiç iyi yönünü görmeden sürekli iktidara yüklenen Emin Çölaşan Onun için fark etmez iktidarda kim varsa ona yazar söver yağmur damlasından fırtına afet çıkarır. Radikaller vardır birde Türkiye gazetesi gibi Tercüman gibi ama hangi tercüman demeyeyim belki Halkın tercümanında belki dünden bugüne tercümanda ve diğerlerinde Radikal yazarlar kimi kah profesördür kimi emekli büyük elçi onlarda yazar ama asla objektif bir şekilde ve hüsnüniyette değil hep at gözü ile bakarlar ülke gerçeklerine halk onları okur ya Onlarda halkı yönlendirir. Hatta oylarını bile açıklarlar halkı etkilemek için kişi belirtirler ve diğerleri denen yazarlar da Hedef belirtirler.
Böyle bir medyanın ürünündür ülkemiz tamamen gerçekliğini gösterir. Sürekli daldan dala atlayan Mehmet Barlas köşe yazarıdır Aydındır. Siyasetçilerle konuşan ve onların konuşmalarını yazıya döken Yavuz Donat siyasi Yazardır. Ama yazdıklarından kime ne. Yada Fatih Çekirgenin yorumlarından saçmalıklarından Analizlerinden. Engin Ardıç ın Pis ağzından bize ne konuşmayı bile bilmeyen Fatik Tekke nin programları kim içindir. Deniz Gökçe Spor yorumcusu mudur? Ekonomimi Veya Hıncal Uluç 18 lik bir mankenle çıkınca Kim Şık Kim Rüküş Uzmanı? Modacımı Spor Analistimi? Galatasaray Yazarımı nedir? Ya kendini dış politika konusunda yere göğe sığdıramayan Cengiz Çandar ‘a nedemeli?
Kim kimdir? bu ülkede. Hangi yazar neyi yazmak istiyordur? Ve kim okur bunları gerçek halk okur mu? yoksa birkaç elit adı verilen kısım okur ve birbirlerine yanıtlar vererek Köşe yazarcılığımı oynarlar. Bu elit tabakasını seçen elit(Aydın kesim) Ne kadar aydın? İşte Daha bir çok sorular.
Türk Medyasında Oktay Ekşiler, Güngör Mengiler, Hasan Pulurlar, Şükrü Kızılotlar, Güneri Cıvaoğulları gibi yazarları görebilecek miyiz? yoksa ülke genelindeki bu çarpıklık Medyada da böylesine artarak devam edecek mi?
Ve kısaca; Ağzı olan konuşuyor misali Kalemi eline alan yazıyor mu?

Bu kitaptan sonra ne okusam?

heykell | 04 October 2007 23:58

Okuduğunuz kitaptan sonra hangi kitabı okuyacağınız konusunda tereddüt mü ediyorsunuz?Başkaları aynı kitaptan sonra ne okumuş ?Siz o kitaptan sonra hangi kitabın okunmasını tavsiye edersiniz?Bu soruları soruyorsanız ya da cevaplarını biliyorsanız tam da size göre bir site: bundan sonra ne okuyayım?

bundansonraneokuyayım
bundansonraneokuyayım

Tüm yazarlara teşekkürler

darjeeling | 04 September 2007 13:09

Biz insanoğlu dost denenleri çok zor buluyoruz. Ben şöyle bir etrafıma baktığımda sadece bir tane dostum olduğunu görüyorum. Gerçekten sadece bir. Herşeyimi paylaşabildiğim, sonuna dek güvenebildiğim insan bir tane var. Bunun dışında hep arkadaşlarımız var. Arkadaş denenleri küçümsemiyorum. Ortaokul, liseden, üniversiteden, iş hayatımızdan bugünümüze taşıdığımız arkadaşlarımız. Kimi arar sorar, kimini sen ararsın, aramasan aklına gelmezsin, ama genelde bir kayıtsızlık bir umursamazlık vardır arkadaşlarda. Her arkadaşlığında samimi olduğuna inanmam ben. Konu nereye mi gelecek? Şu Hafif’e gireli Aralık ayında 1 sene olacak. Zaman geçtikçe buradaki insanlar birbirleriyle kaynaşıyorlar. Bu sanırım Pilli’nin diğer sitelerinde pek görülebilen bir durum değil çünkü belli konular üzerine odaklanılıyor ama bence Hafif Pilli’nin en özgür köşesi. Bu özgürlük bize arkadaşlık pekiştirmeyi bile sağlıyor. Ben mesela Linet’in aşk ve sevgiyle ilgili bana verdiği akıllara başkası olsa belki kızardım ama o Linet, benim büyüğüm, ve burdan okuduğu kadarıyla beni tanımasına rağmen benim iyiliğimi istiyor. Ne yüzümü, ne adımı, ne huylarımı tanıyor.. Shaika, daha ne kadarcık tanıyorum ki, ama bana özelden mesaj atıp şu yazımı okursan beni onurlandırırsın diyor, insanların beni bir yere yerleştirdiğini görüyorum. Xerre, yazı yazdığı ve insanlar yorum yaptığı için sorumluluklarının arttığını düşünüyor ve belkide o günden beri daha özenli yazıyor her kelimesini, sırf bizler için.. Aggali bana erkeklerin çocuk olduğunu hatırlattı ve hep kendimize en uymayacak olanları bulduğumuzu söyledi, haklıydı, ne dese haklıydı.. Strawberry75, yani nam-ı değer çilek, sırf ben üzülmeyeyim ya da kırılmayayım diye bazen yazdığı bazı yorumları bile sildi, tanımamasına rağmen kırılacağımı düşündüğünden, lise arkadaşlarımın acaba bu kadar umurundamıyım? Zez, benim nikini taşıdığım çayı içmeyi çok seviyor,ortak noktamız var. Sahlanankoç, bana umudunu hiç bir zaman yitirme dedi, yitirmeyeceğim..Suskunluk çok ama çok alem, çok yaramaz bir ufaklık ve burada yazılanları okumaya bayılıyor.. Untouchable zen sadece ve sadece içinden geldiği için sen çok iyi birisin diyor bana, durup dururken beni mutlu ediyor, insanın gözleri doluyor.. Plakton kendine çok iyi lafından pek haz etmiyor o yüzden ben mutlu kalacağım… Ve Kopanisti, Hafif’in ve dünyanın görebileceği nadir duygusal erkeklerden biri, beni her yerde savunan, hep iyiliğimi isteyen, bana söylenmiş lafı kendine sayan tuhaf mı tuhaf güzel bir insan. Beni bile şaşırtıyor..
Ve buraya daha adını yazamadığım bir çok insan.. Herbirimiz ailelerimiz ve etrafımızdaki kişiler için ayrı değerler taşıyoruz ama birşeyi bilmenizi istedim, burası ve sizler de benim için bir değer taşıyorsunuz. İyiki varsınız. Teşekkürler yazar arkadaşlarım..