Uzun ve sıcak bir yaz günü, tabiri caizse sudan çıkmış gibi ter içindeyim.
Tvden sinek vızıltısı gibi bir ses geliyor, havanın daha da sıcaklaşacağını bu yazın bizi çok zorlayacağını söylüyor. Elimi kaldıracak gücü bile kendimde bulamıyorum. Bilirsiniz sıcak insana çok büyük bir mıymıntılık verir, hareket etmek dahi istemezsiniz.
Açık pencereden kulağıma bir yaz şarkısı çalındı o anda, denizin müthiş serinliğini hissetmek, güneşten nefret etmek yerine altında yanmak istedim bir anlık bir duyguyla.
Sonra gözlerim kapandı gayr-i ihtiyari, o bildik derin yaz hayallerimde buldum kendimi…
Deniz kenarı, arkadaşlar, dostlar, cıvıltılar…
Güneşin tenime dokunuşu, sıcakın altında erimek usulca…
Denizden yansıyan ışık hüzmelerinin gözlerimi alışı, bir renk, bir cümmüş etrafta…
Bir serinlik geliyordu bir yerden, hafifçe saçlarımı okşuyordu; yüzümde güneş ışınları adeta dans ediyor, saçlarımda onlara ayak uyduruyordu! evet, bunu hissedebiliyordum o an!
Bir huzur kaplamıştı bedenimi, dudaklarımın büküldüğünü, yüzüme koca bir tebessümün yerleştiğini hissedebiliyordum.
Sonra aniden tok bir tık sesi duyuldu! Uzaklardan gelen içinde bulunduğum rüyadan beni çıkarıp alan… Güneşin yakıcılığını tüm bedenimde hissettiğim saçlarımın okşanmadığı, tüm ahengin kaybolmasına neden olan bir tık sesi! Birden sıcak bastı dört bir yanımı, açıldı gözlerim o anda!
Acı gerçek belirdi karşımda…
Vantilatör durmuştu.
Bu muymuş tüm sebebi hissettiklerimin dedim. Bu mu beni taa deniz kenarlarına götürmüş, bu mu o meltemleri estirmiş vücudumda?
Pişman oldum rüyamdan uyandığıma ama artık katlanılabilir bir yanı kalmamıştı o yakıcı, sıcak yaz gününün!
Bir duş farz olmuştu bu bedene…
Duşun ardından derin bir araştırmaya girdim, tarihin buluşu olarak nitelendirdiğim vantilatör hakkında. Fransızca “vantilateur” kelimesinden gelmekteymiş. İlk vantilatör Da Vinci’nin 1500′lerde tasarladığı su gücüyle çalışan bir fanmış. 1949′da John Haven Emerson’un Harvard Üniversitesi’nde geliştirdiği vantilatör ise bugünküne en yakın olanıymış. Bir ev tipi vantilatörün (yani biraz önce bizde bozulan cins) ozon tabakasına hiç bir zararı yokmuş; ancak durum klimalarda farklıymış malesef.
Velhasıl ne faydalı bir aletmiş, ülkemin kimi zaman yegane sorunlarından olmuş;
-Balıkesir’in Bandırma İlçesi’nde aşırı sıcak havalar, vantilatör satışlarını arttırmış, Bandırma’da birçok mağazada son günlerde yoğun satışlar nedeniyle vantilatör kalmamış, işyerleri üretici firmalara vantilatör siparişleri vermeye başlamış. Vantilatörlerin değeri artmış halk isyandaymış.
-Gaziantep’te sıcaktan bunalan İnci Kırmızıtaş (20) açtığı vantilatöre saçını kaptırmış. Durdurulamayan vantilatör genç kızın saç derisinin çoğunu koparmış. Hastaneye kaldırılan genç kız ameliyata alınmış. Altı saat süren ameliyat başarılı geçmiş. Şükür ki İnci’nin kopan saç derisi eskisi gibi işlev yapacakmış.
Bu sorunlar dinmemiş halkımız vantilatör üzerine bir de fıkra yazmış. Yazımı da bu sıcak yaz gününde buz gibi gidecek şu fıkralardan biriyle bitiriyorum.
Esen Kalın…
Adamın biri karısını çok seviyormuş. Karısı bir gün ölmüş ve adam da üzüntüsünden bir süre sonra ölmüş. Adam cennete gitmiş ve karısını bir türlü bulamamış.Meleklere sormuş:
-Karım nerede?
Melekler de adama:
-Senin karın burada yok, belki cehennemde olabilir.
Bir de orayı ara demiş.
Adam karısının bir melek kadar temiz yürekli olduğunu düşündüğünden
cehenneme bakmayı zaman kaybı olarak görmüş ama yine de merakından bakma istemiş ve cehenneme
gitmiş.
Adam, cehennemde kendi etrafında sürekli
dönen kadınlar görmüş ve dayanamayıp bir zebaniye sormuş:
-Ya hemşerim, bu kadınlar neden kendi etraflarında dönüyorlar?
Zebani yanıtlamış:
– Bu kadınlar kocalarını kaç kez aldattıysa kendi etraflarında o kadardönüyorlar.
Meselâ şuradaki
sarı saçlı olan kocasını 20 kere aldattığıiçin kendi etrafında 20 kere dönüyor.
Adam sormuş:
– Peki benim karımı gördünüz mü?
Zebani yanıtlamış:
-Senin karını vantilatör yaptık.