bildirgec.org

üniversite hakkında tüm yazılar

Öss ‘ de Rekor Denemesi

onerty | 04 June 2006 15:05

Bu dönem odtü inşaat mühendisliğinden mezun olacak olan Sefa Boyar isimli bir arkadaşımız, öss sınavının hayati bir mesele haline gelmesine tepki göstermek amacıyla -45 net (sıfır doğru) hedefiyle bu yil tekrar sınava giriyor. ayrıca bunun için leman dergisinden ve çeşitli hocaları tarafından da destekleniyormuş.

ODTÜ 50. yılını kutluyor.

Zoti | 23 May 2006 09:45

Orta Doğu Teknik Üniversitesi bu yıl kuruluşunun 50. yılını kutluyor. Hazırladıkları sayfada yayınlanmış 50. yıl Yol Rehberine ulaşabilir. Tarihsel gelişimi sırasında bir çok ilke imza atan üniversitenin 1964 yılında kurulan Bilgisayar Merkezine 1965-69 yılları arasında kiralanan ilk bilgisayarı IBM 1620 Model II Bilgisayar Sisteminin teknik özelliklerini görebilirsiniz. 1956 yılında kurulan üniversitenin günümüze kadar yaşadıklarını anıları ve arşivlerden derlenmiş fotoğrafları bulabilirsiniz.

İTÜ deki olayın içyüzü….

tissss | 15 May 2006 22:29

merhabalar efendim,

bu yazımda İ.T.Ü. de son zamanlarda gerçekleşen olayların iç yüzünü anlatmak istiyorum, zira her şeyi iç yüzüyle değil de çarğıcı yönüyle anlatmayı seven ülkemin medyası bu olayıda ziyadesiyle çarptımayı başarmıştı. Efendim biz İ.T.Ü. lüler olarak pek alışık değiliz öyle siyasi olaylar, kargaşalar, okulda her daim çevik kuvvet bulundurulması falan bunlar bizim işimiz değil zira olamazda okulun yoğun ders programı müsade etmez böyle uğraşılara. Gelgelelim okulda her sene bahar şenliği adı altında düzenlenen, dışardan bakıldığında şenlik gibi görünen, zaman zaman okula, rektöre, eğitim sistemine, iktidara atıp tutma şeklinde olan, bir etkinlikti bu sene İ.T.Ü yü karıştıran. Çoğu zaman mantıklı gelen (yaz okulu ücretsiz olsun, yemek fiyatları düşürülsün…gibi) istekleri sanki tamamen bir maskeden ibaretti öyle ki bu sene ki şenliklerde bu istekler bir kenara bırakılmış pkk ve apo sloganları atılmaya başlanmıştı güpegündüz hemde kampüsün tam ortasında. Ve inanmıycaksınız ama Türkçe bir şekilde…2 gün önce bu adamların amcası, dayısı, abisi doğuda öğreni servisine, benim memleketimin ufacık minicik yavrularına, anakuzularına bombalı saldırı yapıyordu, ve bu adamlar T.C. ‘ne ait bir üniversitedee ayan beyan bu adamların lehine slogan atıyordu. Biz daha olayın şokunu atlatamadan, bunlara alışık olan arkadaşlarımız hemen harekete geçtiler ve içeriğinde sadece Türk bayrağı, Türk marşları ve Atatürk olan bir tepki yürüyüşü düzenlediler. Ertesi gün birazı dışarıdan birazı içeriden olan bu pkk yanlıları 20-30 kişilik bir gruplar yemekhanenin orta yerinde bu tepki yürüyüşünün bildirisini dağıtan genci sopalarla linç ettiler. Ama artık sabırlar taşmıştı…başka zaman “amaan banane ne yaparlarsa yapsınlar” diyen arkadaşlarım bile artık daha duyarlıydı ve ne olursa olsun o yürüyüş yapılacaktı. Efendim ertesi gün İ.T.Ü. muazzam bir kalabalık eşliğinde bir öğretim üyesinin önderliğinde Türk marşları okuyarak ve İstiklal marşıyla sonlandırarak tepkisini ortaya koydu. Fakat yürüyüşü duyup dışarıdan gelen bir grup ülkücü arkadaş(sağolsunlar gelmişler ama..) yürüyüşümüzün amacını yanlış anlamış olacaklar ki Polis barikatını aşıp pkk yanlısı gruba saldırma çabası içindeydi, aynı zamandada siyasi sloganlar atmaya başladıklarında İ.T.Ü. nün “İTÜ de siyaset istemiyoruz” şeklindeki sloganlarıyla bastırıldılar…Yürüyüşümüz tertemiz sonlanmıştı…Atatürk ‘çü gençlik kalitesini bozmadan, kargaşa çıkarmak isteyen o adi pkk yanlısı adamlara uymadan, tepkisini ve birlikteliğini gözler önüne sermişti. İTÜ lüden gurur duyarak okuldan ayrıldım ve gözümü haberlere diktim…ama medya gene yapacağını yapmıştı, ve çarpıcı haber yapmak uğruna neye alet olduklarının darkında değildiler…bunu yapan herhangi bir kuruluş değil, güvendiğimiz milliyet, ntc gibi kurumlardı..başlıklarda “İTÜ lü ülkücüler karşıt grubu linç etti”…bu nasıl şeydi a..ben oradaydım ve linç minç yoktu…sadece Türk bayrakları ve Türk marşları vardı…meğer dışarıdan gelen ülkücüler dışarıda pkk yanlısı bir adamı yakalayıp gerçekten linç etmişler…bana sorarsanız az bile yapmışlar fakat o gün lanse edilmesi gereken onca güzellik, birliktelik varken o olaynı lanse edilmesi hiç yakışmadı….yazıklar olsun medya…ordaki muazzam kalabalığın hepsini ülkücü, o şerefsiz pkk yanlılarını da karşıt grup diye geçiştirdin ya..helal olsun…

üniversite = ilim, irfan, hülya avşar…

tissss | 02 May 2006 14:21

Herkese merhabalar, öncelikle belirtiyim bu yazımda yasak olmasına rağmen kopyala yapıştır yapacam. Çünkü alıntısını yaptığım bu makale gerçekten okunası, üstüne düşünülesi, ibret alınası ve belki de hayatımızda bir şeyleri değiştirmenin vakti geldi dedirtecek türden bi makale. Lütfen sonuna kadar okuyunuz…

Hülya Avşar krizi

İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi profesör Celal Şengör, öğrencilerinin bilimsel çalışmalara ilgisizliği sonucu, emekli olmaya karar vermiş.
Vatan haberi “İTÜ’de Hülya Avşar krizi” başlığıyla vermiş ama Prof. Şengör’ün Avşar’a tepkiden değil, eğitim sisteminin içler acısı haline öfkeli olduğu haberi okuyunca anlaşılıyor.
İTÜ’de aynı gün yapılan iki panelden birinde, Amerika’dan rica-minnetle getirtilen bilim adamları konuşuyor. Bu paneli sadece 4 öğrenci izliyor. Diğer panelde ise Hülya Avşar konuşuyor ve bu panele tam 600 öğrenci katılıyor.
Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden birinde ortaya çıkan bu tablo, Şengör’ü pes ettiriyor.
Her konunun magazinleştirilmesinin en doğal sonucu yaşamın her alanında etkisini hissettiriyor.
Televizyonlarda bilgi yarışmalarına katılan konuklar, dünya klasiklerini, ünlü romanları, bırakın onu filmleri bilmekte zorlanıyor ama güncel magazini sular seller gibi hatmetmiş görünüyor.
Üniversiteleri kışlaya çeviren YÖK sisteminin bu işte sorumluluğu var ama YÖK’ten önce de durumun çok farklı olduğunu iddia edemeyiz.
Öyle olsa, Server Tanilli’nin 12 Eylül’den önce verdiği, kültür eğitimini hedefleyen “Uygarlık Tarihi” dersleri dolup taşar mıydı?
Türkiye açıkça itiraf etmeliyiz ki, eğitim işinde daha yolun ortasında çuvalladı.
Başarılı test çözmeye dayalı, dershane ağırlıklı eğitim sistemi bilimsel merakı olmayan, broşürden öte kitap okumayı sevmeyen bir kuşak ortaya çıkardı. Türkiye’de kitaba meraklı kuşakların başına gelenlerin de bu konuda ciddi bir katkısı oldu elbette.
Ancak ülkenin önde gelen özel okulları hariç, ilköğretim ve lise hayatı okumaya, araştırmaya meraklı öğrenciler yetiştiremedi.
Üniversite kapısından içeriye, dünyada ve ülkesinde olan bitenlere meraksız, sadece para kazanmayı hedefleyen, taşralı gençler girmeye başladı. Bunların bir bölümü üniversitede öğretim görevlisi olarak kalınca, tüm sisteme taşralılık egemen oldu.
Bugün bırakın üniversite öğrencilerini, öğretim görevlilerinin bilgi seviyesi, dünya olaylarını izleme seviyesi gerçekten içler acısı hale geldi.
Düşünmeyi değil düşünmemeyi teşvik eden, öğrenmeyi değil not almayı teşvik eden bir sistemle geldiğimiz nokta bu. Gençler kendilerini yakından ilgilendiren konulardan sıkılıyor, magazinle yetiniyor.
Laikliği, başörtüsünü tartışıyoruz ama bu can alıcı sorunu görmezden geliyoruz.
Tarih diye üçbeş klişeyi ezberleyen, bilim adamı deyince aklına Zekeriya Beyaz gelen bir kuşakla Avrupa’nın en dinamik ama en taşralı nüfusunu yetiştiriyoruz.
Haydi diyelim ki, genel kültürü zayıf ama bilime, teknolojiye meraklı bir kuşak geliyor ama maalesef onu da beceremiyoruz.
Sonuçta da, her birine binlerce dolar harcanmış, diplomalı işsizlerle karşı karşıya kalıyoruz.
Statükonun direnişi, iktidarların basiretsiz tutumu nedeniyle de, bu tabloyu değiştirecek adımları atamıyoruz.
Sonuçta elde kalan nitelikli bilim adamlarını da tek tek pes ettirip kaçırıyoruz.

yüksek kiralardan dert yanan öğrencilerin isyanı

moroccom | 21 April 2006 15:32

anadolu üniversitesi’nde okuyan 30 kadar öğrenci eskişehir’de yüksek ev kiralarından dem vurarak bir protesto gösterisi düzenlemişler. ellerinde “müşteri değil üniversiteliyiz” pankartları taşıyan öğrenciler, yüksek kira parası ödemekten hergün makarna yemek zorunda kaldıklarından da bahsetmişler.

aslında bu tüm üniversite şehirlerinde büyük sorun. halkımız evini tutacak kişinin öğrenci olduğunu öğrendiği an kiraya yüklü bir zam bindiriveriyor.

fahri doktora bu kadar kolay mı?

moroccom | 19 April 2006 10:13

malumunuz dün tüm haber bültenlerinde vardı. Isparta’da mukim Süleyman Demirel Üniversitesi’nin güzide senatosu bir karar almış ve Türk Sinemasının en önemli kadın oyuncularından olan 4 aktrise (Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Filiz Akın ve Türkan Şoray) fahri doktora payesi vermiş.

Ulusal çapta tanınan ancak uluslararası alanda hiçbir kabul görmeyen bu kişilere nasıl ödül verildi anlamak mümkün değil. Hadi Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Türkan Şoray’ın birkaç iyi filmi var. Filiz Akın gibi 70’lerde sadece popüler filmlere imza atan birisine doktora verilmesini anlayabilmiş değelim. Üniversite senatosunun fahri doktora verirken ortaya sunduğu gerekçeleri gerçekten merak ediyorum. İşin ilginci bu üniversitede sinema-televizyon bölümüde yok.
Tahmin ediyorum bu ödül sadece üniversitenin magazin sayfalarında ve haber bültenlerinde adı birkaç gün geçsin diye verilmiş. Yoksa ben düşündüm fahri doktora verilme sebebini bulamadım. Umarım üniversite bir açıklama yapar da biz de rahatlarız.
bu arada leman dergisinin bu konu ile alakalı güzel bir üniversite analizi vardı. magazin embesili üniversiteliler hakkında.

deneysel hapishane

NuMB | 15 April 2006 05:13

Stanford üniversitesi hapishanlerdeki, mahkumların, gardiyanların, zaman içinde yaşadıkları insani değişimleri, bir hapishanede akıl sağlıklarını en fazla ne kadar koruyabilecekleri üzerine bir deney yapmış. Yani, bir sürü masumu o koşullara enjekte etmişler ve gözlemlemeye kalkmışlar. Okudum, tavaf ettim ama hala bu deneyin gerçekliğinden emin değilim. Deney’in Ebu Gharip‘te yaşanılanlara benzetilmesi de ayrı bir çekicilik arzediyor, bilginize!

Hocaya saç, küpe dayağı

Kaiser sozE | 14 April 2006 12:59

“Fakültede vize dönemi olduğu için genellikle geç saatlere kadar çalışıyorum. O gün de saat 21.00 sıralarında okuldan çıkıyordum. O sırada çıkışta park etmiş beyaz bir ciptekiler korna çalıp selektör yakmaya başladı. Daha sonra kampusun içinde 2 kişinin dışarıda da 4-5 kişinin beklediğini fark ettim. Tam çıkacakken bir kişi bana ’Bir baksana’ diye seslendi. Durup baktığımda saçımı ve kulağımdaki küpeyi göstererek ’Bu ne böyle’ dedi. ’Ne var?’ dediğimde ise ne olduğunu anlamadan arkadan başıma vuruldu ve bu kişiler ’Burası Gazi, burada o küpeyi takamazsın’ diyerek beni yere düşürüp tekmelemeye başladılar, ardından kaçıp gittiler. Daha sonra hastaneye gittim ve savcılığa başvuruda bulundum.” Bu cümleler Gazi Üniversitesi Araştırma Görevlisi Remzi Altunpolat’a ait. Gazi Üniversitesinde yaşanan benzeri olayları bilmeyen yoktur. Yıllarca öğrenciler saçları sakkalları yüzünden dövüldü kovalandı. Bunlar yapılırken Ünüvesitedeki öğretim görevlilerinin tepkisi bir yana desteğinden bile söz etmek mümkün. Fakat yılan o kadar çok büyüdüki artık eğitmenini bile sokmaya başladı. Bu da olaya büyük tepki gösteren Ankara’daki 143 öğretim görevlisinin imzasıyla oluşturulan basın metni “Bu çirkin saldırıyı sadece meslektaşımız Altunpolat’a yönelik bir saldırı olarak değil; bilimin, uygarlığın, evrenselliğin, özgürlüğün ve demokrasinin taşıyıcısı olan üniversite kurumuna ve üniversiter özgürlüklere yönelik bir saldırı olarak algılıyor ve kınıyoruz. Bu olayın takipçisi olacağımızı ve üniversitelerde şiddeti tırmandırmak isteyenlere, üniversitelerde şiddetin tırmandırılmasından medet umanlara izin vermeyeceğimizi kamuoyuna bildiririz.” Öğrenciler dövülürken nerdeydiniz diye soramadan edemiyeceğim.