karınca
Eksilerimi okuyordum bir gece şimdi. Benden önce ve sonra yazılmışlarda. Kitaplar, not defterim bilgisayarımda akan yazılar, yarım kalmış okumalar yazmalar, müsvetteler soğumuş kahvem buzları erimiş su. Dağınıklıkta düzenim vardı da annem “ne dağınıksın” derdi. Bir arkadaşım da “aman kararsız olma” demişti dağınıklığıma bakıp. Hiç yoktan karar vermiştim şiir yazmaya. Taa ne zamandan desem kendime yuf derim. Hedef belliydi sebep yek. Geçelim. Çalan şarkı yoktu. Müzik dinlemek isteyerek oturmuştum bilgisayarın başına da dalmış gitmiştim açılan pencerelere ve odamın penceresinden süzülen rüzgarda çevrilen sayfalara.
Eskilerimi okuyordum. “Hatalarım tarih olup da tekrar etmesin” dilemişim. Nerede okumuştum da “tekerrür eden tarih değil hatalardır” diye ve bir duaya çevirmiştim bunu kendimce. Peh! (neysem artık). Birinci katta oturuyorum villa tipi bir malikhanede. Yalan!
Birinci katta oturuyorum.
Rüzgarda perde dalgalandı soğumuş kahve bardağıma dolanacaktı. Hemen çektim perdeyi kenara. Bu vakitte kim benim şu pejmurde halime bakacaktı.