Küçüktüm,
Üşümekten burnum kıpkırmızı, yüzüm soğuğu hissetmez haldeydi. Annem yeni doğmuş kız kardeşimi bohça gibi sımsıkı sarmıştı.Dışardan bakan biri bu görüntüyü, “mayası tutsun” diye sıcak tutulmaya çalışılan yoğurt sanabilirdi.
Küçüktüm,
Ellerimde eldiven, başımda tepesi pomponlu kukuletam ile babamın gelmesini bekliyordum.Ahh babam nerde kalmıştın ? oysa elinde gaz bidonu ile gideli çok zaman olmuştu.Saati bilemiyordum, babam gittiğinde biz kahvaltı ediyoduk oysa şimdi karanlıktı.Annem akşam yemeği için çorba yapmaya koyulmuştu, demek ki çok saat geçmişti.
Derken kapı çaldı, yerimden ok gibi fırladım, yaşasııın! babam gelmişti, ısınabilecektik artık.
Annemin kapıyı açtığı andaki görüntüyü unutamam ; babam üzeri karla kaplı, bıyıkları buz tutmuş haldeydi. gözlerinin açık mı kapalı mı olduğu bile belli değildi.
Bezgin ve titrek bir sesle “bulamadım” dedi.Üzüntüsü sesine yansımıştı adeta.
Annemin “olsun napalım bu gece de battaniyenin altına gireriz” cümlesinin altında yatan hayal kırıklığını ise hissetmemek mümkün değildi…
Birden elini cebine sokup, gazete kağıdına sarılı küçük bir paket çıkardı babam. “gaz bulamadım, onlarca dükkan gezdim var denilen yere koşa koşa, düşe kalka gittim ama hiçbirinde yoktu.Olanlarda zaten satmıyor, kendilerine tanıdıklarına saklıyorlar belli ki.Son gittiğim bakkal akşama dek kapı kapı gezmekten yorgun düşmüş,zavallı halime acımış olmalı ki, istersen bu var diyerek elindeki paketi uzattı.Çaresiz aldım hemde değerinin beş katı paraya”Annem gazeteye sarılı ufak paketi özenle açtı, içinden çıkan şey her ne ise ise gözleri sevinçle parladı. “Allaha şükür, neyse ki balığı bu akşam yiyebileceğiz” diye mırıldanarak mutfağa yöneldi. Bende ne olduğunu anlamak için peşi sıra.