bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Konsol Havuz

west | 11 September 2008 16:31

http://www.cihanozdemir.com/2008/09/konsol-havuz.html

cübbeli ve fadime şahin versiyon 2

kiirpii | 11 September 2008 13:52

Yıllar evvel idi.. Cübbeli ve fadime şahin hakkında bir yazı yazmıştım…

aradan çokta uzun olmayan yıllar gelip geçti. Susurlukta olan bağlantılar yeniden gündeme geldi ama bu sefer adı farklıydı… Lamba katliamı yapılmadı çünkü bunu poh pohlayan zihniyette okka altına gidiyordu…

Hoooppp bir de ne olsun yeni bir cübbeli ve fadime şahin çıktı… Adı malumdur bir yardım derneği.. Ama kendine yontup kendini herkesten fakir gören bir yardım derneği…

Ergnekon daha başlamadan söndürüldü… Kirli ağlar ortaya gene çıkamayacak işin ilginç yanı…
şmdi varsa yoksa deniz feneri…

Bu fener hem kendini hemde ülkemi bir adım daha karanlığa sürüklüyor…

davul

morfik | 11 September 2008 12:52

Kat kat dizilmiş hanelerin sönmüş ışığında , konuşuyor sokak lambaları kendinden habersiz acılarıyla.

Bir kadın , bir adam ve rüyalarından kaçırılmış beş yaşlarında bir çocuk , sürünerek yürüyor ayakları.
Davulun ritmine inat.

Adam bağrıyor ;
_ Ananda da sende var işte orus..luk.
Yazılmayacak küfürleri bir bir savuruyor. Kadın ne dediği duyulmaz bir sesle bir şey söylüyor. Bacını dedirtme diyerek inen kolda kırılıyor söz.
Küçük ileri doğru koşuyor , geri geliyor.

İlerisinden ürkmüş olmalısın küçüğüm. Henüz yorulmamış bir dünyan olmalıydı halbuki. Bir esintide düşecekmiş gibi bakmamalıydın karanlığa.

KIZIMA…

akoni | 11 September 2008 11:22

İlk hissediş, ilk bakış, ilk dokunuş… Sana o duyguyu nasıl anlatabilirim ki? O anı hissetmek, yaşamak lazım, anlatmaya gücüm yetmez ki… Anlatamamaktan korkuyorum kızım… Seni, sana anlatamamaktan. Avuç kadardın, mini minnacık. Sürekli ağlayan yaramaz bir bebek… Daha dün değil miydi? Düştüğü yerden kalkamayan, gelip birisinin kaldırmasını bekleyen… Hayata dair ne varsa bir çırpıda öğrenmek için değil miydi o saçma sapan soruların? Möö! Möö! diye bağırıp Ali Babanın çiftliğini söylerken ne kadar mutlu olurdun… Hatta bir kaç kez peş peşe tekrarlamaz mıydık? Geceleri bazen korkuyorum deyip babanla benim aramıza girebilmek için bahaneler bulmaz mıydın bebeğim…

Hanımeli Sokağı/1

linet | 11 September 2008 10:12

Hanımeli kokusu sarmış sokağı, seksek oynamaya çağırıyorum kızları, küresel ısınmadan nasibi almamış güneş tatlı tatlı ısıtıyor bizi, kaymak gibi mermer taşı kaydırıyorum tebeşirle çizilen zeminde. Dün kim hangi aşamada kaldıysa ordan devam ediyoruz, kamalarımızı sayıyoruz.

Hava iyice ısınırken herkes yavaş yavaş evlere çekiliyor. Yemek yeme zamanı ve belki öğle uykusu. Sokaklar sessiz, birkaç başıboş kedi ve köpek var sadece. Kuran kursuna giden birkaç çocuk. Bende gitmiştim geçen yaz, öğlen sıcağında alınan abdest ve temizlik kokusu, o güzelim tülbetin başımı saran naifliği, önce hoşuma gider, sonra sıkılırdım. Ezberlediğim dualar aklımdan uçup giderdi. Sıra bana geldiğinde sihirli bir değnek değmişcesine anlamını bilmediğim, ama ahengini çok sevdiğim duaları sırayla okurdum. Bir büyü, bir ayin gibi gelirdi o an. Hocanın ağzında kocaman olan harfler kulağıma çarparken o tılsımlı ayin havasına giriverirdim. Bu yaz gitmiyoruz kursa.