bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

En Gerekli İcat; TUVALET KAĞIDI

A D A L I | 26 December 2010 12:09

Tuvalet kağıdı ilk olarak 1300’lü yıllarda Çin’de kullanılmıştır. Kağıtlar devasa boyutlardaydı. Ölçüleri 0,6 m’ye 1 metreydi. Çağdaş tuvalet kağıdını Joseph Gayetty adında bir Amerikalı icat etmiştir. Gayetty ismi unutulmasın diye her parçaya ismini basmıştır. O zamanlar bu kağıda şifalı kağıt denirdi. Çünkü aloe özleri içerirdi. Günümüzde kullanılan rulo kağıdı ise Walter Alcock adında bir İngiliz icat etmiştir. Zengin Romalılar bir ucu tuzlu suya bıtırılmış sünger bir değnek kullanırdı. Denizciler çapa halatının eskimiş tarafını kullanırdı. Hawaililer kurumuş hindistancevizi kabuğu kullanırdı. Britanyalılar soylu değillerse yaprak, çimen ya da saman; soylularsa dantel ya da yün kullanırlardı. Fransızlar taharet musluğu kullanırdı 19. yüzyılın sonlarında Afrika’nın kırsal bölgelerinde yaşayanlar telefon rehberini ve giyim kataloglarını kullanırlardı.

KUYU

mavilikler | 25 December 2010 14:36

Bitti, değil mi?! Işık söndü. Kapkaranlık oldu gözlerin. Hiçbir şeyin seçilmediği kör bir kuyu…

Madem istemiyorsun artık beni, hiç değilse çıkmama izin ver oradan. Nasıl giderim ki yoksa?! Sendeyken hala nasıl yaparım sensiz?

Bakmayacağım artık gözlerine! Çünkü ne zaman baksam, orada bırakıyorum kendimi. Artık başkalarını göreceğim hep. Ama hiçbirine sana baktığı gibi bakmayacak gözlerim… Bu kadar çok derinlere inmeyecek… Çözmeyecek oradaki sırrı.

Çünkü giz çözüldüğünde, sıcacık bir şeyler akıyor içime… Karşımdaki insan çok tanıdık bakar oluyor. Sanki benden bir parça… Adeta bir uzantımmış gibi… Bu yüzden bir gün bana çok uzak baktığında, o parçam koparıp alınıyor benden. Bir yanım hep eksik kalıyor. İşte şimdi sen aynen öyle bakıyorsun.

Söğüt Ağacı

peuplier[pilli_silinen_hesap] | 24 December 2010 17:02

İçimde bir söğüt ağacı
Ağıt yakıyor sevgisizliğe
Yapraklarını döküyor birden
Ürperiyor çırılçıplak-lığa..
Apar topar gitmek istiyor
Gövdesini kaldırmaya yelteniyor
Bir adım dahi atmak istiyor
Direniyor ümitsizliğe..
Ve sonra kabulleniyor ‘ben buradayım’ diye
Kabulleniyor ve kederi siliyor.
Ruhunu sarıyor bütün gövdesine
Seviyor her köşesini
Fark ettiğini fark ediyor kendinin
Ağlayışlarına karşılık veriyor gök gürültüsü
Açılıyor eli kolu
Köküyle yükseliyor semaya
Ve gökyüzünde onu
En parlak yıldız karşılıyor
Etrafında döne döne
Aşka dönüştürüyor..

HÜR ADAM

mevayaren | 24 December 2010 13:45

Sinema severlerin özelliklede Said-i Nursi hayranlarının bekledikleri film nihayet 7 Ocakta vizyona giriyor. Film şimdiden çok konuşulmaya başladı. Özellikle fragmanlarından da gördüğümüz gibi öyle sahneler olacak ki “gerçekten de gösterildiği gibi mi?” sorusunu insanların aklına getirecek. Filmin şimdiden çok konuşulan sahnelerinden biri Atatürk ile Said-i Nursi arasında geçen diyolog. Medyada gösterildiği kadarıyla aslında bu bir diyolog değil daha çok tartışma. Said-i Nursi’nin Atatürk’ün yeniliklerine karşı tutumu ekranlara sürekli yansıtılıyor Sanki film vizyona girmeden tartışılma başlatılmak istenir gibi bir hal seziliyor. Her neyse yakında vizyona girecek filmi hep birlikte izleyeceğiz ve tartışmaları biz sonrasına bırakacağız iyi seyirler.

Kaynak

Yaşama Sebebi

meflug | 24 December 2010 12:32

Ona olan duygularımı açığa çıkarmamak için kendimle büyük bir savaş verdim. Her gece yatakta gözlerimden süzülen yaşlara rağmen bilmemeliydi duygularımı, bilse kesin alay ederdi benimle. Çok gülerdi bana. İçimde günden güne büyüyen bir volkan vardı. Onu her gün biriyle el ele görmek içimde derin bir yara oluşturdu, sanki kalbimi söküp alsa rahat edecektim, neden bu ızdırap? Yanımdan geçerken gözlerimin içine bakıp “Neler yaşadığını biliyorum salak” der gibi bakıyordu. Bakıştığımızda yüzüm kızarıyor, ellerim terliyor, heyecandan düşmemek için, bir yere oturma isteği hissediyordum. Ama hep yanında birileri vardı ve onun ellerini tutuyordu. O eller birisine değil herkese aitmiş gibi herkes onun ellerini tutabiliyordu fakat ben daha açılamamıştım ona. Açılsam ne olacaktı ki sanki, bana inanmayacaktı. Hayır asla söylememeliyim bunu. Günden güne zayıflayan ben,

tabula rasa fabrikasyon ayarları

hafifkullanicisi | 24 December 2010 11:14

Zihni boş bir levha olarak düşünmek ilk olarak hangi filozofun aklına geldiğini hatırlamıyorum.Hangi ayvayı yerken ya da mercemeği istediği fırına verememenin hezayanı yaşarken buldu umrumda değil.Bebek kafasına olan ihtiyaç umrumda olan.İnsanların kişilik yapıtaşlarının o kişinin kişisel görkemini belirlediğine inanıyorum.(en azından şu an için) Bunları mimari yapılara benzetmek eğlenceli geliyor ;kulubeden tutunda gökdelene kadar.Birinde beton biriketden gücünü alan duvarlar, yapının ayakta kalmasını sağlayan şey, diğerinde ise çelik iskeletlerle desteklemelisin ki göğü delebilenin sağlam bastonlarını yapının koltuğunun altına verebilesin.
(kerpiçten de yapılar var onları değerlendirmeye almadım amacım sadece kıyas yapabilmek için bir zihinsel harita çıkarmak ve en düşük örneği olarak kulubeyi seçtim.)
elektrik ve su tesisatı ayrıca iç dizayn, dış dizayn vs birer kıstas (problem yaşanmaması için gerekli ve düzgün bir görünüş için) olarak ele alınabilecek şeyler bununla ilgilenmiyorum sadece ayakta tutan nedir bizi…

Sivrisinekler Adam Seçer…

A D A L I | 24 December 2010 09:40

Yalnızca dişi sivrisinekler insanlardan kan emer. Çiçek nektarı ve bitki özsularıyla beslenen erkek sivrisinekler, kan emmediklerinden hastalık da yaymazlar. Dişi sivrisinek kişiyi vücudunun kokusu ve sıcaklığına göre seçebileceği gibi görünüşe göre de seçebilir. Sivrisineklerin sarışınları esmerlere tercih ettikleri düşünülüyor ancak bunun sebebi sarışları daha kolay görmeleri olabilir.

Sivrisinek deriye konduktan sonra bir salgı bırakır. Bu salgı onun kanı daha kolay emmesini sağlar. Sivrisinek ısırdıktan sonra oluşan kabarıklık ise bu salgıyı derinin derin tabakalarına iteceğinden, sivrisinek ısırıklarını kaşımamak daha iyidir. Her yıl bir milyon kişi sıtma gibi sivrisinek ısırığıyla bulaşan hastalıklar nedeniyle ölüyor. Ancak sivrisinekler AIDS‘e neden olan HIV‘ın taşıyıcısı olmazlar. Çünkü bu virüs sivrisinek vücudun içinde yaşayamaz. Aynı vampirler gibi sivrisinekler de sarımsaktan nefret eder. Sarımsak yemek onları uzak tutmaya yarayacaktır.

kakalak kakafoni smyrnafobi

plumprune | 23 December 2010 20:32

yeni bir hastalik bu. alerjik reaksiyon. kimisi tadindan yiyemez, kimi hazmedemez. kakalak kakafoni symrnafobi. vekil hastaligi diye de anilir. her vatandasa lazim. iktidar testi.

Zaman Algısı…

alacahirka | 23 December 2010 17:09

Işık hızında hareket eden bir araç aracın dışındaki sabit bir gözlemci tarafından ışık olarak görünür. Işık hızında 2 araç yine sabit bir gözlemci tarafından iki farklı ışık olarak görünür. Bu durumda 1. aracın penceresinden sabit gözlemciye bakan kişi gözlemciyi ve diğer her şeyi ışık olarak görür ama diğer aracı gördüğündeyse ışk olarak değil sabit durağan bir halde aracı ve eğer yakınındaysa diğer araçtaki insanı görüp ona el sallayabilir.Karanlık evrenimiz içinde her şey yok olup sadece bu araçlardan biri kalsa ve ışık hızında hareket ediyorsa pencereden dışarıya baktığında başka hiç bir varlık olmadığı için koyu bir karanlık görmektedir fakat bir gezegen varsave pencereden ona baktığında onu bir ışık topu olarak görür.