Zihni boş bir levha olarak düşünmek ilk olarak hangi filozofun aklına geldiğini hatırlamıyorum.Hangi ayvayı yerken ya da mercemeği istediği fırına verememenin hezayanı yaşarken buldu umrumda değil.Bebek kafasına olan ihtiyaç umrumda olan.İnsanların kişilik yapıtaşlarının o kişinin kişisel görkemini belirlediğine inanıyorum.(en azından şu an için) Bunları mimari yapılara benzetmek eğlenceli geliyor ;kulubeden tutunda gökdelene kadar.Birinde beton biriketden gücünü alan duvarlar, yapının ayakta kalmasını sağlayan şey, diğerinde ise çelik iskeletlerle desteklemelisin ki göğü delebilenin sağlam bastonlarını yapının koltuğunun altına verebilesin.(kerpiçten de yapılar var onları değerlendirmeye almadım amacım sadece kıyas yapabilmek için bir zihinsel harita çıkarmak ve en düşük örneği olarak kulubeyi seçtim.)elektrik ve su tesisatı ayrıca iç dizayn, dış dizayn vs birer kıstas (problem yaşanmaması için gerekli ve düzgün bir görünüş için) olarak ele alınabilecek şeyler bununla ilgilenmiyorum sadece ayakta tutan nedir bizi…İnsanlar kişiliğini oturturken nelere dayanarak neleri dayatarak oturtabiliyor bunu hep araştırırım, gözlemlerim, okurum .Ben bir başkasıdır mantığıma yatmıyor, kendine dışarıdan bakabilmenin getirdiği düşünce bu.At gözlüğü aşırı bi şeycilerin ise bunların ki atsineği gözlüğü çünkü hep onun bunun bokuyla uğrasan tiplemeler.Mutlak gerçeği aramak hayatımı altüst etmiştir çoğu zaman , detaycı ve onun getirisi olan sıkıcılığı kabul edemediğimden de kimi zaman ara vermişimdir arayışlarıma.Soruların kalitesini artırmak cevabın kalitesini değiştirmesi, yeni sorular sormamı ve hepsinde prosedür birbirini kovalayan şeylerin, ardı arkası kesilmez hal almasını getirmiştir; onun da sonucu olarak kafayı yedim sendromunu yaşatmıştır.Günümüz insanın hiçbir problemi yok geçmiştekilerle kıyaslayınca, yaşayamamak dışında.Bu yeteneğimiz elimizden alınmış sanki.Taş devrindeki insanlar bile daha insandır yani yaşama yeteneğine daha hakimdir.Bir benzetme yapacak olursam zihin: bellek, hard disk vs desem kimsenin buna itirazı olmaz sanırım.Peki ya bataryaların günümüzde bellek olarak kullanıldığını düşünmeme?.İnsanlar kafalarını dağıtmak için boşaltmak için , onu doldurmaktan daha çok zaman harcıyor iplerimizi bataryalarımızın eline vermek mi ?.Güç kaynağımız, bize güç vermesi gereken şey gücümüzü kontrol ediyor ve ondan kurtulmanın yolu olarak içki,kart oyunları(poker,pişti,batak),şans oyunları,haplar,seks,şarkı,resim,tiyatro,sanat,ibadet yer alıyor.Samimiyetimiz gölgemiz durumunda herşeyi birer araç olarak görüyoruz,kullanıyoruz,tüketiyoruz.Sistemin kuklacıları var mı yok mu bilemiyorum varsa tebrik etmek lazım hepimizin a.ına koyuyorlar.Beyler sanki biz de delik açmıyorlar ve bayanlar sizin dokunulmazlığınız bizimkinden fazla en azından bir sürü sıradışı(zaman zaman kabuldışı) yönteminiz var.Yeniden konuya dönecek olursam günümüzde topraklanmak işimize o kadar yarar bir şey ki bağımlıyız ona.Toprak olmaktan bahsetmek bile kendimizi kötü hissettirir.Hayattan bir şeyler olmalı konuşulanlar,anlatılanlar her ne haltsa bu hayatta bir işimize yaracak hayatımsı(kan gibi,can gibi) bir şey olmalı.Her yer çöl,hayatımızda ağaçlar yok serinliğinde rahatlayabileceğimiz.Elimizin altındaki kağıtlar ve gözümüzün önündeki yazılardan ibaretiz.Oysa biz bu hayatın bedevileriyiz yaşamak için ve kendimizi kötü hissetmemek için bir çeşme bir kuyu bulmalıyız ki mataralarımızı dolduralım.Sonra bizi ona o kadar bağlı kılan mataralarımızı boşaltabilelecek bir yer “i need a place! baby.scream” bulunca kuyunun başında sabahlarız aynı çeşmeden,kuyudan şarj olmuş bir şekilde devam eder ve o an için sadece o an için şimdi vardır hayatımızda(zihnin bataryalığı). Günümüzde çeşme bulmak çok zor, kaynağı iyi olan doya doya içebileceğimiz çeşmeler,kanarak (basit anlamda her kanmanın bir inanç,her inancın birer kanma olması durumu ) ise daha az.İnsanlık son dönemlerde en aptal dönemini yaşıyor.Zihnimizi yazılıp silinebilir bir cd-dvd olarak kullanmaktan bıktık,onu kırıp parçalamaktan da bataryalarımızın bitmek tükenmez yükümüz oluşu.hayat yapısal dilden esnek yapıla dile geçmiş bir programsı anlayış.Ve burası benim kodlarımın dağıtma yeri izin verin burası benim yaz-lık yerim.Şimdi sıra umutlarımıza püskürtecek olursam lafı, onlara dokundurmam bu kadar basit görünen düşüncelerin ve kopuk cümlelerin ardında belki de yolun sonunda ki nokta bu ,varılası bir yere geldiğim varsayımımla soluklanalım can olsun hepimize.zihnimi bilmem ama astrolog filan da değilim gökbilimlerini inceleme isteği de oluşmadı şimdiye dek.Bildiğim yıldızsız gökyüzülerim ve bir zamanlar zevk(hoşnutumsu hal anlamını içerir) alırdım başımı kaldırıp baktığımdaki gökyüzülerimin arasındaki parlaklık farkı.gökyüzünüzü kimseye göstermeyin orada ki yıldızlarınız bile bilmesin, bunu oradaki yıldız bile bilirse o engin karanlıkta kendisinin ışık olduğunu bilemez ışık hızıyla karanlığınız oluverir ve o karanlık tarafından yutulur, hayatınızdan bir yıldız eksilir.umutlarınız orada parlasın onları saklayın kumbaralarınızda geçmiş konser biletleri bi sike yaramaz ki.gitti gidiyor ve ebay dan alınabilir oluşunu düşününce peh.(tamam isteyen onu da saklasın çok da tın,o lafın medceziri).onların ışığı sizin kendi karanlığınızın üstesinden gelmeniz için yetecektir en azından yolunuzu bulursunuz(kendi yolundan gitmeye çalışanlara ve orada kaybolanlar için).umutlarımız yaşamlarımızın ve kişiliklerimizin yapıtaşlarıdır aminoasitimsileridir.mrnalarınızı dilinizden uzak tutun iç iletişim işleri başkanlığınızı uyarın.Umut etkilidir, bunu bilmeyen çoğu kişi buna fazla değer vermez.placebo etkisi yapan ise hayalkırıklarımızdır ve her zaman işe yaradığını sanarak onları yanımıza alıp yola çıkarız.Ne de olsa tüm ünlülerin en berbat hallerini biliriz zaten,zevk alan insanlar bundan çok bahsetmez hem.Berbat bir cümle yapısı ve imla kullanıyorum şu an göndermezsem başka zamanda göndermem affedin bu yazıyı.Bu yazıyı zihinsel bir atık ya da parçalanmış bir manzara hüzmesi olarak görün.İkisinin dışında başka bir şey değildir.