bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

AŞKA DAİR BİLMEMKAÇINCI YAZI…

nazokiraze | 09 October 2008 14:01

AŞKA DAİR BİLMEMKAÇINCI YAZI…
Her zaman gidecek yer vardır deriz, bir çözüm vardır deriz ama inatla aşk tercihlerimizdeki terslikleri, acıları çekmeye devam ederiz.Demek ki yanyana omuz omuza olmak hala bir umudun varlığı demek. Beraberken değişimler, trajediler, sıkıntılar daha kolay göğüsleniyor.Acılar yalnızda yaşanıyor ama birlikte daha dayanılabilir belkide…
Herşeye rağmen beraberiz kızarız bağırırız ama terketmeyiz. Terk etmek bu kadar kolayken benden bu kadar deyip gitmeyiz. demiş adamın biri. Bu heryerde geçerlidir.Savaşta, barışta, hayatta, direnişte, aşkta.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

aktifparanoya | 09 October 2008 13:15

ŞEHİTLER ÖLMEZ İSE BU FERYADIMIZ NİYE?

Aman Allah’ım!!! Neler oluyor ülkeme? Biz koyunlar, çobanlarımızı mı sorguluyoruz? Ama bizler alışkındık sürüldüğümüz otlaklarda otlamaya, ot olsa da olmasa da. Öyle alışmıştık ki “böyle gelmiş, böyle gider” sözlerine. Aptal yerine konmak; hani aptallaştırmıştı bizi? Şimdi ne oluyor bize?

Aktütün karakolu’nda 17 şehit verdik. Bundan sonra da vermeye devam edeceğiz ama sorun yok çünkü bu mantıkla bir kayıpta yok. Onlar ölüyorlarsa da ölmüyorlar.

Galiba bu mantık anlayışı bazı şeyleri düzeltme çabalarımıza engel oluyor yada hiç düzeltme çabasına girmeyişimize sebep. Bu yüzden aynı karakola beş kez baskın yapılabiliyor. Siz hiç duydunuz mu aynı bankanın beş kez soyulduğunu. Duymadınız elbet. Hadi duydunuz diyelim. Demez miydiniz? “bu banka yetkilileri de ne salakmış” Ama sadece bazılarımız banka yetkililerinin hırsızlarla ortak olduğunu düşünürüz. Bu sayede sigorta tüm kayıpları karşılayacak ve tek mağdur sigorta şirketi olacaktır. Diyeceksiniz ki “sigorta şirketi elbet bunun farkına varacaktır” Evet kesinlikle varacaktır ama ne zaman? İlk beş soygunun faturasını ödedik ve daha yeni-yeni ayılmaya başladık ama şaşkınlığımız elbet bir bu kadar daha sürecektir ve beş baskın daha görecektir bu ülke.

CHARLES MANSON: “HEM TANRIYIM HEM DE ŞEYTAN”

neceff | 09 October 2008 12:59

Kurbanlarının lanetlenmiş ruhlar olduğuna ve lanetli ruhları öbür tarafa geçirebilecek tek kişinin; kurtarıcı ruhun kendisi olduğuna inanan ruhlar vardır. Hayatta kendilerine biçtikleri rol hiç de azımsanmayacak kadar büyüktür. Kimi karizma öyle güçlüdür ki, bu etkileme sanatı karşısında çaresiz kalırsınız, gördüklerinize bir türlü inanamazsınız. Bu lider özelliği anlaşılmaz, sürükleyici bir güçtür. Hitler’in Almanyasını kendi doktrinine inandırması ve kitleleri etkilemesinin bir benzeri; mikro ölçekli soykırımından başka bir şey değildir. Manson’da da olan güç. Ama öyle bir güçtür ki, işlenilen cinayetler bir kenera, mahkemede dahi davalarını yönetebilmesini sağlayıp, müritlerini mahkemeye emekleterek getirtecek bir güç.

BİR VADİ OL; KADERE KARŞI DÖVÜŞMEYİ BIRAK VE BEKLE. O SANA AKACAKTIR…

Yattığı hücresine dünyanın her yanındaki gençlerden hala binlerce mektup yağan bir seri katille karşı karşıyayız. Anlaşılması gereken konu ise, masum insanları öldürmenin niye bu kadar popiler hale gelebildiği ve bu kadar yüceltilebildiğidir. Böyle bir durumda tartışılması gereken, ne Charles Manson‘ın geçmiş analizi ne de bunları neden yaptığıdır. Onu anlamaya çalışmak değildir önemli olan… Anlayınca değişecek bir sonuç olmadığı gibi, ne onun ne de müritlerinin yaptıklarının doğrulanabilecek bir durumu yoktur. Önemli olan konu, bu insanların nasıl bu kadar hipnotize olabildiği ve böyle bir duruma hayranlık duyabildiğidir. Bir seri katilin felsefesi ile yüceltilmesi bana göre oldukça tuhaf. Bu durum ne gidenleri geri getirir ne de Manson‘ın fan kitlesinin varlığını değiştirir.

yelkovanın her oynayışı…

madabout | 09 October 2008 12:21

Şuan tek isteğim; kaybolup gitmek…
Arkamda bırakmak herşeyi…
Tüm benliğimi.
Çünkü acı veriyor…
Çünkü her seferinde neden diye sorular oluşuyor beynimde…
Her geçen dün daha fazla özlüyorum seni…
Zor engel oluyorum kendime..
Bizim adımıza birşeyler yapmamak için…
Sen gittin sen yap istiyorum…
Çünkü biliyorum, yapmıyorsan eğer sebebi var…
Ama aramıyor olman her geçen gün daha fazla acıtıyor canımı…
Her geçen saniye ümidim tükeniyor…
Her geçen dakika biraz daha emin oluyorum artık gelmeyeceğinden…
Bekliyorum…
Devamlı bekliyorum…
Yelkovanın her oynayışında elim gidiyor telefona…
Sonra umutsuzca çekiyorum elimi…
Durgun, küskün ve dargın oturuyorum köşemde…
Eksiğim işte…
Yoksun…
Gittin, ama giderken neden içimdeki seni de götürmedin?
Evet beni üzmeye hakkın yok…
O günde söyledim, şimdi de söylüyorum…
Beni mutlu görmek istiyorsan eğer, çabalamalısın mutlu etmek için…
Biliyorum gelmeyeceksin artık…
Ondan bende gidiyorum artık buradan…
Hoşçakal sevgili…

şubat sonu.2008

mutsuz evliliğe dair karalama..

nazokiraze | 09 October 2008 11:46

evet başlangıçta herşey güzeldir hatta siz bile güzelsinizdir. Nasıl olurda bu kadar sırılsıklam aşık oldugunuza siz bile şaşmışsınızdır. Neden oldugu anlaşılmayan duygulardan dolayı daha evvel hiç bu kadar mutlu olmamış gibisinizdir ailenizle hiç gülmemiş,hiç eglenmemiş,hiç mutlu olmamışsınızdır nedense….. Olabildigince tadını çıkarırsınız aşkın, mutluluğun,sevginin ve doyamazsınız. Mutluysanız düşünmeye gerek yoktur değilmi? Neden düşünesiniz ki? Düşünmek insanı üzer degilmi aşk vermiştir kararı bir kere.

Alabildigince elde etmelisiniz onu,alabildiğince tadını çıkarmalı,yakınında olmalı mümkünse evlenmelisiniz.Amaç budur artık.Leb demeden leblebiyi anlarsınız artık, tek vücutsunuz,aşkı sağlamlaştırmanın binbir yolu aranmaktadır. Evlilik aşka tuz biberdir..

Aşk bir rus ruletidir

adoxxoda | 09 October 2008 11:18

Aşk bir rus ruletidir
İki kişinin silahı sırayla kafasına dayamasına benzer
Bir taraf kazanır diğeri kaybeder
Boş bir silahtır hayat
Ta ki sen aşk mermisini içine yerleştirene kadar
Sonra çekersin tetiği
İlk başlarda güzel gelir
Her tık sesinde rahatlar için boş diye
Ama bu oyuna bile bile katıldın
Bilerek verdin mermiyi silaha
Yanında devrilip gidenelre aldırmadan
Hatta başta biraz ürkerek
Seninde zamanın gelir elbet
Yok bu oyunda kazanan bir fert
Aslında ik itarafta kaybeder
Tabi bunu en sonunda anlarsın
Biri ölüp diğeri yaşayınca
Biraz da yalnılzığa alışınca
Doldur bakalım mermilerini
Daha kaç kişiyi öldüreceksin
Her ölenle birlikte sende biraz öleceksin
Ve en sonunda mermiyi yiyeceksin
Kalkamazsın ki ölüsün
Uğraşma boşuna sen değilmiydin hep kazanan
Sen değilmiydin tetiğe asılan
Bırak bitsin herşey
Bitsin ki herşey değişsin

Bizim olanlara sahip çıkalım

induendo35 | 09 October 2008 10:34

Merhaba arkadaşlar. Geçenlerde 80’li yıllarda çocuk olmak adında bir makale okudum. O an gözlerim doldu desem yeridir. Birisi benim çocukluğumu izlemiş ve tekrar bana anlatıyor sandım. Ama bir nokta vardı ki işte onu biraz düşününce mantıklı insanların yapmayacağı bir işle iştigal edildiğini gördüm.
Ben Erzincan’da, yani doğuda doğdum. Bizim çocukluğumuz alternatifsizliğin üzerine bir de türlü imkansızlıklar eklenince ortaya çıkan manzaraydı belki de. Herkesin bildiği doğru aynıydı. Herkesin yediği lokma aynıydı. Her çocuğun da giyebileceği şeyler pek sayılıydı.
Dağda, taşta, karda, kışta giyinmek için giyilecek iki şey vardı. Birisi kara lastik, ( ki soğuktan koruma özelliği yoktur ) diğeri ise efsanevi ayakkabı MEKAP. Efsane çünkü hem ucuz, hem dayanıklı, hem işgörür, hem de Türk Malı!
Daha sonra ne hikmetse hiç kimse satmaz oldu. Yıllar geçip büyüyünce anladık nedenini. Dağdaki ciğeri beş para etmez şerefsiz teröristler bu ayakkabıyı giymeye başladığı için satışı durdurulmuştu. Hepimizin gözbebeği olan bir şey, bir anda lanetlenmeye başlanmıştı. Artık mekap giyen adam teröristti ya!

tutkun, aşkın ve sen.

madabout | 09 October 2008 10:00

Nedense inanmıyorum bazen bana aşık olduğuna…
Bilmiyorum neden, ama hissedemiyorum bunu bazı zamanlarda…
Oysa ben devamlı bilmek istiyorum.
“Orada devamlı bana aşık biri var…”
Olmuyor…
Sadece tutkunu hissediyorum…
Bana nasıl arzu dolu gözlerle baktığını görüyorum…
o Kadar karmaşa doluyumki şuan, ağlamak geliyor içimden. o da olmuyor…
Ya ben?
Ben sana aşık mıyım?
Cevap veremiyorum…
Bunda da bir gariplik var…
Seviyorum seninle herşeyi yaşamayı…
İlk olmanı…
Ama bir türlü soruya cevap veremiyorum…
Ben aşkımı böyle yaşamadım…
Daha deli dolu yaşadım hep…
Bakma bu kadar şey yazdığıma…
Biliyorum sen bana gene pişt diyeceksin, bende sana mırmır yapacağım…
Saftiriksin diyeceksin, bebek diyeceksin…
Seviyorum böyle olmasını, beni güldürmeni.
Ama…?
Bak bu da burada bitti soru işaretiyle…
Gitmesemde, gidemesemde ve belki de hiç gitmeyecek olsamda bu gecelik hoşçakal sevgili…

18.02.2008 – 02.25