bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

VİNOTERAPİ ( ŞARAP BANYOSU )

akoni | 02 December 2008 17:17

Fransa’nın Beaujolais bölgesinde başlatıldığı bilinen şarap banyoları. Dünyanın ikinci en büyük otel SPA’larından biri olarak değerlendirilen Antalya Beldibi’nde ki Sungate Port Royal SPA merkezi, pek çok ünlünün tercih ettiği süt banyosuna alternatif olarak şarap banyosu terapisini de uygulamaya başladı.Şimdilerde dünyanın pek çok yerinde yagınlaşmakta olan vinotherapy, yani şarap terapisi. İnsanoğlu fermantasyon ve şarabın insan sağlığına faydaları hakkında daha çok bilgi edindikçe üzümün de gözümüzdeki değeri iyice artıyor. Vinoterapi’nin doğuşu da üzümün aynı zamanda cilt sağlığı için de büyük önem taşıdığının anlaşılmasıyla gerçekleşiyor. Üzümün besin değeri en yüksek kısımlarının, kabuğu ve çekirdeği antioksidan özelliği görüyor. Üzümüm bu kısımları cildi, hava kirliliği, alkol, sigara dumanı ve güneş gibi serbest radikallere karşı koruyor. Stresten kaynaklanan yorgunluğa, uykusuzluğa iyi geldiği söylenmektedir. Aynı zamanda bir gençlik iksiri olarak görülmektedir.

Nasıl ki şarap içmenin insan sağlığına faydaları tartışılmaz, aynı şekilde şarapta bulunan polifenoller cilde uygulandığında sonuçlar yine aynı derecede olumlu…Taze üzümlerin çeşitli yağlarla karıştırılıp bu karışımla < vücuda masaj yapılması. Bunun yanı sıra şarap fıçısında şarap banyosu vücudu nemlendirip yumuşattığı için genelde masajlardan önce uygulanır. Böylece nemli vücuda yapılan masaj daha iyi etkisini gösterir.

Şarap banyosu, Çin’den özel olarak getirtilen ahşap küvetlerde yapılabilmektedir. Uzak Doğulu bir uzman eşliğinde banyo sürdürülmektedir.Pop müziğin ‘minik serçe’si Sezen Aksu, Sibel Can, Hülya Avşar ve Kenan Doğulu banyoda su yerine şarap kullanan ünlüler arasında gösterilmektedir. Kendilerini çok iyi hissettiklerini belirtir bu ünlülerimiz.

tüm orospu çocukları’ na..

neceff | 02 December 2008 16:39

tüm zamanlar avrupasında
zoraki bir İstanbul’ un
kahpe tarihine düzdürdüğü ortanca çocuğu
bey’ oğlu!…

söndürülmüş bir yangın yeri
gibi küllerinden arınıp tek solukta bütünleşen
parçalanmış düş damarlarımda asılı duran zibidi bir enjektörün
ruh otopsi’ sinde kendini gösteren;
ince hisseli serüveni!

dolanır yarınlarında (u)mutsuzluğun
hüzüne bulanmış geçmiş zaman tortusu…
gen yaşta kılçıkları ağarmış
sürüsünden kopuk bakunin balıkları gibi
bardağı bıraktı mı göl
gölü bıraktı mı deniz
denizi bıraktı mı okyanus
-lar türeten zihninde
ve geçerken bir lal vakti
beyoğlu’ nun derbeder sokaklarında;
ırzlarına tüm okyanusların
dönüşürmüş bir bardak su,
taşkın bir okyanusa ey kendini bilmez ahali!

“Osmanlı Cumhuriyeti” Fiyaskosu….

| 02 December 2008 15:56

Merakla beklediğim film “Osmanlı Cumhuriyeti” bana göre tam bir fiyasko. İşin içinde Ata Demirer olunca bol kahkaya boğulacağım ve konusundan dolayı da ilginç bir mizah anlayışı ile karşılacağımı umarken, film boyunca sadece iki kez gülümsedim.
Hadi bundan vazgeçelim, aslında filmin konusu ilginç, buradan yola çıkarak çok daha eğlenceli ve daha etkili olabilirdi diye düşünüyorum. Kurgu zayıf ve yetersiz kalmış. Ata Demirer, Padişah kimliğinden midir nedir? anlamsız bir ciddiyet içindeydi, yüz mimikleri sanki botokstan yeni çıkmış bir bayan gibiydi. Kızıyordu ama kaşları çatmıyordu, ağlayacak gibiydi ama yüzü o ifadeyi vermiyordu, gülecek gibi olsa sadece sesle gülüyordu, hiçbir mimiği verdiği ifadeye uymuyordu, dedim ya botokslu gibiydi. Film bana hiçbir şey hissettirmedi(ne mizah, ne de anlam) tam bir fiyasko…
Yalnız, son sahneye çok sevindim, çünkü Atatürk ölmemişti.

İpim Sen’de kaldı

321ksd | 02 December 2008 15:08

Aşk,
Pencerenin sivri köşesi, apansız kalkışlarda sırtıma saplanıveren.
Umut,
Bir hastane kapısında, eli ağzında beklemek beyaz önlüklüden beyaz haberi.
Sevgi,
Dışın ısınamadığı zaman dahi içini ısıtan yün yumağı.
Nefret,
Karanlık yolda pusu kurmuş köpek, yandaşlarının yardımıyla alevlenmiş.
Beklemek,
Yaşadığın her anı, her saniyesini yudumlar gibi yaşayarak.
Kavuşmak,
?
Kavuşamamak,
o anın hangi an olduğunu bilmeden, sadece beklenene odaklanılan.
Zaman,
Tüm bunların ipini eline almış oynatan,
Şikayet,
kukla oyunundaydım, iplerimden şikayet ederken ipsiz kaldım, kıpırdamıyor hiçbir yerim.
ben,
şimdi bir fiilin keşfedilmemiş haliyim, yüklemlere yüklediğim manalar öznelerimi yönlendirir oldu. cümlelerim hepsi devrik, tıpkı yaşamım gibi. kelimeler eksik, hayatın klavyesinden gözümü çevirdim çevireli.

aşk terk etmez..mi ?

morfik | 02 December 2008 14:24

_Bu şehir sana emanet sevgilim. Sevdamı, çıkmaz sokaklarına girdirme.
Bu şehrin kaldırımları bile üşür bensiz, kaldırımlarını ısıt, umarsız yürüyüp gitme. _

Demişti onyedisinde.

On yıl sürdü , süründü çocuk hayellerinin peşinde. Hayatın yanında çıraklık eden ruhu , aşkla oyalandı durdu. Öğrendiğinde ustalığı, elinde tuttuğu ; ilk haline benzemeyen , ne olduğu tam olarak bilinemeyen bir başına kalma korkusuydu. Hâlâ aşktı adı. Yıllara dökülen parçaları , usta ya , elbet bir araya getirilebilir sanıyordu.
En sonunda hayatla da ayırdı yolunu.

gelenekler yemek için bahane

nazokiraze | 02 December 2008 12:42

Ülkemiz pek çok çeşit insan kökenide sahip, renkli bir mozaik olduğu için çok çeşitli gelenek, göreneklere sahiptir. Her yörenin farklı adetleri vardır ama bu geleneklerin çoğu nedense yemeğe bağlanır:)

Doğumdan düğüne, sünnetten cenazeye her şeyde yemek, içmek insanımız için vazgeçilmezdir.

Mesela eskiden çok sık olmakla beraber yeni doğan bebek ve anacığı için yapılan loğusa şerbetini kim bilmez gelen misafirlere ikram edilen hoş tatlı bir içecektir o.

Aktarlarda satılan kırmızı bir şekerden yapılan bu şerbete şeker, karanfil ve tarçın ekleniyor ancak etrafımda yıllardır böyle bir etkinlik yapılmıyor tadını unuttuk şerbetin vallahi.Bu şerbet isteğe yada mevsime göre sıcak ya da soğuk olarak ikram ediliyor böylece bebek kutlanıyor.

Doğanın Kahramanları

todesengel | 02 December 2008 11:38

Onlar dünyanın savunucuları, onlar doğanın kahramanları, onlar ellerinden geldiğince yaşadığımız yeri olduğu haliyle, yaşanılır şekilde tutmak için savaşan insanlar.

İçlerinde siyasetçilerden iş adamlarına/kadınlarına, valilere, gönüllü çalışanlara, öğrencilere kadar geniş yelpazede insan var.

TIME dergisinin geleneksel olarak her sene yayınladığı yılın kahramanlarında bu sene dosya konusu doğa ve onu korumak için savaşan kahramanlar. İçlerinde siyasallardan ünlü kişilere, öğrencilerden işadamlarına/kadınlarına ve hatta günlük hayattan kişilerin bile bulunduğu liste 2007 yılında doğanın ve çevremizin korunması için çalışan insanları bize tanıtıyor.

‘Batı’ Bey

deLe | 02 December 2008 11:06

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=01.12.2008&y=TamerKorkmaz