bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Yagmur yagarken, bulut kadar beyaz ve pamukken..

ceyhunak | 23 December 2008 14:41

Dışarıda yağan yağmursun, üzerimi ıslatan damla damla,
Şimdi gözlerimdesin, gözlerimin her baktığı yerde.. gözlerimdesin.
Gittiğim yerdesin, yüreğimdesin, çok uzata mı sanmıştın, bak yine yanıldın.
ıslak gözlerle baktın bana, sonra ıslandı dudakların gözyaşlarınla, damla damla.
akıp giden zamandı aslında, zaman damlalarında saklıydı aslında,
anlamsız gibi gelsede bu rüya, şimdi yavaş yavaş anla anla..
Dışarda bir yağmur, dilimde eski bir şarkı;
“yagmur çok uzaklardan çagırıyor, gelirsen severim diyor..”
severmisin diye soruyor yagmur buluta, bulut hiç susmuyor gürlüyor yagmurla,
bulut göğü deliyor, yagmur bardaktan boşalırcasına yere düşüyor..
bulut hiç ıslnamıyor, ıslanmyı da bilmiyor, ne olacak ki diyor,ahmak ıslatansın…
Yagmur kırılıyor, üşüyor, titreyip kara bürünüyor, her taraf bembeyaz oluyor.
Bulut yaşlanıyor, dışarıda yagmur; içimde ateş, dışarıda kar; içimde yine ateş…
Gözlerimdesin şimdi alev alev, düştüğüm yerdesin, küllerimdesin..
külleriminden dogan yine bendim, bak yine sen yanıldın..!!!

KAYBETMEKTEN ÇOK KORKUYORUM

keremx | 23 December 2008 12:40

ÖLÜMÜ İSTEYEN ADAM

E-Posta ile bana ulaşan ve MSN’ lerine beni ekleyen dostlarımızla çok güzel diyaloglarımız oluyor.

Dün iletişim kurduğum bir dostum MSN’ sine ; “Kaybetmekten çok korkuyorum” diye yazmış. Kaybetmekten korktuğu şeyi sordum, kendisine. Sevdiklerimi kaybetmekten çok korkuyorum, dedi.

Bu cevap üzerine kendisini tebrik ettim. Ne güzel dedim, kaybetmekten korktuğunuz sevdikleriniz var. Sevdiklerinizi kaybetmemek için onların kıymetini bilin. Sevdiklerinizi ihmal etmeyin.

Biliyorsunuz işte beni, kendi tarzımca cümleler kurdum. Sevmeye ve sevilmeye dair edebiyat yaptım. Ancak tüm sözlerim üzerine verdiği cevap beni şok etti: Çok sevdiğim bir canı dün akşam kaybettim, dedi. Sevdiği ölmüştü.

Şok oldum. Nasıl mahcup oldum, sormayın… Sustum kaldım öyle. Ölüm karşısında söylenecek söz yoktu.

Başınız sağolsun, diyebildim sadece…

Gül Kurusu

ceyhunak | 23 December 2008 12:04

Kurşuna dizilir ya sözler bazen,
bembeyaz bir tual, kapkara hayallerle resim edilir,
silip atılan aşk kırıntılarında,
hatıralar bir deprem enkazı gibi yerlebir..

Susmak çözüm olsa keşke, yada söylemek herşeyi;
belirsizlik en beter yara aslında, kabuk tutamama misali,
düşünmek gel-git’leri, bozmak bu düzeni,
dokunup acıttıgın bu koyu mavi umutlarıma
Gül kurusu günler kaldı şimdi elimde……….

Şarkı tavsiyesi…

adoxxoda | 23 December 2008 11:33

Issız adam filmine kadar bilmezdim Ayla Dikmen’i ve şarkısını. Halbuki nostalji ve alaturka tarzı şarkıları severim. Neyse birbirimzle güzel şarkıları tavsiye edebiliriz diye düşündüm. Tabii herkesin zevki tarzı farklıdır ama önemli olanda bu güzeli yakalamak ben birkaç tane yazıp başlangıcı yapayım.

  • Suat Sayın -Nihansın Dideden
  • Celine Dion & Bryan Adams – Everything ı do
  • Sagopa Kajmer – Dessas
  • Teoman – Hiç kimse bilmez
  • Fisun Önal – Ah nerde
  • M.Nurettin Selçuk – Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
  • Sertab Erener – Sessiz gemi
  • Juanes – La camisa negra
  • Kazancı Bedih – Yeşil ördek gibi daldım göllere
  • Müzeyyen Senar – Huysuz ve tatlı kadın
  • Sibel Can – Benim yerimede sev
  • Muscle Museum – Muse
  • Travis – Sing
  • Bülent Ortaçgil – Benimle oynarmısın
  • Enya – Only time
  • Shakira – Undermeath your clothes
  • Belkıs Özener – iste kölen olayım
  • Umut Akyürek – O dudaklar yine
  • Oya-Bora – Sevmek zamanı
  • Goran Bregovic – Ederlezi

Şimdilik bu kadar yeter sanırım. Umarım beğendiğiniz bir kaçtane çıkar haydi yayın ortalığa bildiklerinizi. Herşey paylaştıkça güzel.

Huzurlu Oda

mucizemsin | 23 December 2008 10:39

İzin günüm olmasına rağmen bugün erken uyandım, bir hafta öncesinden sözleşmiştik arkadaşlarla. Dışarı da ise, yağmur yağıyor bir yandan da soğuk rüzgar esiyordu. Böyle havalara pek rastlanmaz burada. Havanın kötü olduğunu fark eden arkadaşlar yavaş yavaş arayıp, gelemeyeceklerini bildirmeye başlamışlardı bile. Ben kararlıydım fırtına da kopsa gidecektim. Sıkı sıkı giyindim, şemsiyemi de aldım koyuldum yola. Buluşma yerine vardım. 10 kişilik gruptan 4 kişi kalmıştık,ama olsun, kalan sağlar bizimdi. Hazırladığımız kekleri, poğaçaları ve pastaları arabaya yerleştirdik ve huzurevinin yolunu tuttuk. Evet bugün huzurevinde yaşayan yaşlıları ziyarete gittim arkadaşlarımla.
Yazıyı yazmak istememdeki amaç, bundan önceki ziyaretinde arkadaşımın tanıştığı ve benim de tanışmamı istediği Mehmet Hoca’yı size anlatmak.Kendisi 65 yaşında emekli öğretmen, gözleri görmüyor. Kendisine soramadık ama arkadaşımın söylediğine göre geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle görme yetisini kaybetmiş. Fakat çok şakacı ve hayattan zevk alabilen birisi. Çok titiz, huzurevinin kahvehanesinde bile ona ait çay bardağı ve bardak altı var. Odası ise inanın o kadar temiz düzenli ki, hiç huzurevi odası demezsiniz. Odalar iki kişilik fakat Mehmet Hoca ile kalabilmenin şartları var; kapı çalınmadan içeri girilmeyecek, ayakkabılar çıkarıldıktan sonra balkona kaldırılacak, tuvalet temiz tutulacak ve ona ait olan buzdolabına dokunulmayacaktı. Bu şartlara uyamayanlar tabi hemen yönetimle konuşup oda değiştiriyorlar. Takım elbisesiz odasından dışarı çıkmıyor.

Fakat beni en çok etkileyen kısım ise; maddi durumu kötü olan bir çocuğu okutması. Huzurevini ziyarete gelen bir öğrenci bu. Muhabbetleri ise, Mehmet Hoca’ya “benim hiç dedem olmadı dedem olur musun?” demesiyle başlamış. Öğretmeniyle görüşmüş, çok zeki ve çalışkan olduğunu, maddi durumlarının da kötü olduğunu öğrenince, eğitim masraflarını karşılamaya karar vermiş. Aile ile görüşülmüş ve Mehmet Hoca öğrencinin masraflarını karşılamaya başlamış. Hatta onun adına birde banka hesabı açmış. Emekli maaşını alınca önce ihtiyacı olanları alıyor, geriye kalan parayı da bu hesaba yatırıyormuş.