bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

YÜZMEYİ VASİYET EDEN DEDE

keremx | 31 December 2008 15:18

YÜZMEYİ VASİYET EDEN DEDE

Bu hikâye tanıdığım bir bürokrata ait. Kendisi iyi bir yüzücü. Bir yurtdışı seyahatinde etrafındakilerin dikkatini çekmiş bu yeteneği. Kendisini tebrik edenlere işin sırrını şöyle anlatmış:

“ İyi bir yüzücüyüm. Çünkü bir ata vasiyeti bu. Bunu bana babam vasiyet etti. O’na da dedem. Toplamış bütün çocuklarını. Yüzmeyi öğreneceksiniz ve bütün çocuklarınıza öğreteceksiniz, demiş.

Dedem yüzmeye bu kadar önem vermesinin sebebini de açıklamış:

Kader ya tesadüfse

ceyhunak | 31 December 2008 14:33

Tesadüf mü? Kader mi?

Aaaaa ne tesadüf deriz, hiç ummadığımız bir anda, ummadığımız birini görünce karşımızda.. Şaşırırız! Sende mi buradaydın deriz? Ya da hiç tanımadığımzı biriyle tanışırız, arkadaş olacakken aşık oluruz, sonra geriye dönük zamanları anlatırken tesadüftü tanışmamız deriz..

Hayat tesadüflerle dolu; evet. Ama her şey tesadüf değil. Kader olmasa, yaşanırmıydı bunlar. Kaderci değilim yada Kadere çok inanırım, olay bu değil.. belkide kaderciyim..?

Peki ya sizce? kader mi tesadüf mü burada oluşumuz? ya da hiç ummadığınız bir anda ve yerde biriyle karşılaşmamız?

ŞEKER AHMET PAŞA

mucizemsin | 31 December 2008 14:04

Şeker Ahmet PAşa
Şeker Ahmet PAşa

1841 yılında Üsküdar’da doğan şeker Ahmet Paşa’nın gerçek adı Ahmet Ali’dir.1855 yılında Tıbbiye Mektebi’ne girdi.Buradaki öğrenimini tamamlamadan Harbiye Mektebi’ne geçti.

19.yy’da yenileşme hareketleriyle birlikte. resim dersleri sadece modern eğitim veren okullarda verilmekteydi. Osmanlı’da modern eğitim kurumlarının önce askeri alanda oluşturulması, bu okullarda aynı zamanda sanatçı paşaların yetişmesine de neden olmuştur. Eğitimlerini tamamlamaları, kendilerini yetiştirmeleri ve Avrupa’daki gelişmeleri takip etmeleri nedeniyle Avrupa’daki merkezlere devlet tarafından gönderilirlerdi. İşte Şeker Ahmet Paşa’da resme olan ilgisi ve yeteneği nedeniyle, Sultan Abdülaziz tarafından Mekteb-i Osmani Paris’e gönderildi. Yedi yıl süresince burada Gerome ve Baulanger atölyelerinde çalıştı. 1869 yılında yağlı boya ve Abdülaziz’in karakalem portresini sergileyerek mezun oldu ve 1871 yılında İstanbul’a geri döndü. Aynı yıl Kolağası rütbesiyle Sultan Ahmet’teki Sanat Mektebi’ne resim öğretmeni olarak atandı.

Mutlu Yıllar

onnupro | 31 December 2008 12:26

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&Kategori=siyaset&KategoriID=&ArticleID=1041133&Date=31.12.2008&b=Vakit%20yazari%20da%20yilbasini%20kutladi&ver=99

İcatları Yüzünden Hayatlarını Kaybeden Mucitler

konami | 31 December 2008 12:18

Bu yazıda icatları yüzünden hayatlarını kaybeden bilim adamlarını tanıtacağım sizlere. Onlardan bazılarına bilim adamı demek doğru değil. Belki de onlar bulundukları alanlarda bazı yenilikler getirmeye çalışmış ama bir şekilde başarılı olamamış ya da buluşları kötü sonuçlara yol açmış insanlar. Ya bulduğu bir maddenin yan etkileri, ya tedbirsizlik, ya da macera ruhu yüzünden hayatını kaybeden mucitler. Listenin birinci sırasındaki Marie Curie ile başlıyoruz.

Marie Curie

Marie Curie, radyoaktivite teorisi ve radyoaktif izotopların yalıtımıyla birlikte içlerinde radyum ve polonyum bulunan bilinmeyen birçok elementi bulmasıyla ünlenen Polonya asıllı Fransız fizikçi ve kimyager. 1903 yılında Nobel ödülünü kocası Pierre ile birlikte kazandı. 1934 yılında Fransa’nın Savoy kentinde kan kanserinden öldü. Hastalığı, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlandı. Bu yüzden ona “bilim için ölen kadın.” denildi. O zamanlarda tuttuğu not defterleri o kadar radyasyona maruz kalmıştır ki, bugün bile o defterler radyoaktif koruma altında incelenebilmektedir.

ağızdan öpüşmeli film

mansonilized | 31 December 2008 11:34

Bir insan evladı bu kadar mı sevilir?
Uykusuz adlı mizah dergisinde uğur Gürsoy’un Fırat karakterinden bahsediyorum. Kabul ediyorum ben bir bağımlıyım. Her hafta koşar adım dergiyi alıyorum. Sayfayı açıp onu gördüğümde golden shot yapmışa dönüyorum. Bazı günler o olmuyor. Yoksunluk sendromuna giriyorum. Yakarım lan kendimi diye bağırasım, hönküre hönküre ağlayasım geliyor.

Fıratsız her şey anlamsız. Çırpı bacaklım, göz devirenim, ağlak veledim, al yanaklım, ekmek sevenim.