bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Ben Hazan, Ben Hüzün

ceyhunak | 06 February 2009 09:52

Ben Hazan, Ben Hüzün

Bıraktım hüznümü bir sahil şeridinde,
Dalga seslerinde…*Hüzün *
Çekildi deniz kabuğuna,
Alabora oldu tekneler,
Balıklar sahile vurdu,
Yakamoz denizin tenine.
Gölgem seni aradı,
Karanlık ve ıssız.
Kırılgan gözlerim,
Parçalanan yıldızlarda.

Şimdi mevsim sonbahar,
İçimde dalga sesleriyle.*Hazan*
Karanlıkla geldi haberin,
Düştün gözümden.
Tutmadın elimi,
Üşüdü ruhum.
Dökülürken yapraklar,
Mevsim hazan.
Sus dedi rüzgar;
Bastırdı nefesimi, sesimi,
Susmadım ama konuşamadım da.
Yürüdüğüm yolda kurumuş yapraklar,
Sırtımda yalnızlığım.
İliklerime kadar işlemiş hazan,
Bitti masallar.

davos karikatürlerde

ziuw | 06 February 2009 09:33

http://www.milliyet.com.tr/content/galeri/yeni/goster.asp?galeriid=5671&ver=74

bugün yemek yapmadım.

nazokiraze | 06 February 2009 09:18

Bugün akşama kadar eve ugramadım, çocukları sinemaya neyin götürdügümden, evin yolunu anca buldum. Dolayısıyla yemek yapmak için geç oldugundan yemegi kolaya baglamam lazım. Eh bu hafta hazır yemek söyleme hakkımı iki kere kullandıgım için kendime de yediremiyorum öyle yapmayı. Bende omlette karar kıldım ve bu akşamın menüsü muhteşem pırasalı omlet efendim, yanında on dakikada hazırlanmış şişirme bir makarna salatası begenmeyen yanaşmasın, zaten biz tokuz kızarmış piliçleri götürürken evde ne pişircez diye düşünemezdik haliyle degilmi ama…

Yahudi Efendi

Galanthus | 05 February 2009 14:02

Sayın Toksöz B. Karasu’nun kaleme almış olduğu Yahudi Efendi, Everest Yayınlarından ilk basımı 2006 yılında basıldı , daha sonra cep boy kitaplar furyasına bu eser de katılarak 2008 Eylül ayında cep boy olarak 2. basımını yaptı ve o zamandan beri kitaplığımda sırasını bekliyor okunmam için.

Nihayet kendisini okumaya fırsat bulduğumda bu kadar geç kaldığım için üzüldüm. Tarih romanı sevenler ve özellikle Osmanlı Çöküş Dönemi hakkında okumayı sevenler için kaçırılmaması gereken bir kitap. O dönemin yaşayış tarzına ayna tutulabiliyor. Duyarlı yazarımızın kitabın başında yazılanların gerçek olduğunu belirtmesi de ayrıca sevindirici bir unsur. Tarih romanları çoğu tarihe ilgi duyanlar için hassas bir konu,genelde yazılanların ne kadarı kurgu , ne kadarı gerçek sorusunu oluşturduğu için , bu ayırımı yapmamızı engellediğini düşünüyorum . O yüzden bence böyle bir ibare yerinde olmuş.

perihan mağden’i özledim

kahramancayirli | 05 February 2009 13:37

perihan mağden yine gitti. roman yazmaya. kapandı evine. aslında bence küstü artık yazdığı yazıların köşesinde yayımlanabilmesi için ismet berkanla pazarlığa girişmekten. doğruları yazmaktan. gerçekleri göstermekten. yoruldu.
en son böyle gittiğinde -ki annesini kaybetmişti- “biz kimden kaçıyorduk” ile dönmüştü. kuru sıcak gereksiz ankara yazında okuyuvermiştim bir çırpıda. kısa kesik kesik bölümlerden oluşuyordu. bir kız ve annesi habire kaçıyorlardı. olay başka başka gözlerden de anlatılıyordu kitabın sonlarına doğru. daha bir güzelleşiyordu sanki. mağden, iyi bir sosyolog ve psikolog olduğu için eş-zamanlı anneler ve kızları, babalar ve oğulları üzerine çok güzel köşe yazıları da yazıyordu zaten. üstüne bir de böyle bir roman. oldu kapak.

Sohbet

linet | 05 February 2009 12:39

Saat 4.30 sabah olmak üzere, ama cin gibiyim. Sürekli konuşuyorum, konuşmaktan boğazım ağrıdı, artık kelimeler dilime dolanıyor, ama hala konuşmaktan vazgeçmiyorum.

0

Yaklaşık 4 aydır birbirimizi görmüyoruz. O kadar çok şey birikmiş ki, laf lafı açıyor, birde anlatacaklarımızı unutuyoruz. Olmadık konulara giriyoruz. Gece fısır fısır yapılan sohbetlerin sonunda en mahrem şeyler konuşulmaya başlanıyor. İtiraflar, yalansız, dolansız çıplak düşünceler.. Seviyorum bu dökülmeleri, biliyorum o benim dostum.. Gece gündüz farketmiyor ama, gece saklıyor kelimelerin ayıplarını, utançlarını.. Işığı söndürdük, o bir koltuğa uzandı ben diğerine, üzerimizde battaniyeler.. Gecenin karanlığında birbirimize bakmadan konuşuyoruz. Bazen öylesine fısıldıyoruz ki, sadece ne dediğimizi anlamak yada daha iyi duymak için doğruluveriyoruz.. Birden koyverdiğimiz kahkahalar gecenin karanlığında çok güçlü çıkıyor, küçültüyoruz kahkahalarımızı.. Sonra aniden konuşurken sesi titriyor birimizin, anlatanda dinleyende o an aynı duyguyu yaşıyor, gözyaşları akıveriyor kimsenin görmediği karanlığa.. Uyuman lazım diyor işe gideceksin, evet diyorum.. Tam sessizlik uzamışken bambaşka bir konudan bahsediveriyor birimiz, yine kelimeler sarmalıyor her yanımızı..Şu an uykusuzluktan ölüyorum, sadece 1 saat belki uyudum… Ama içim yıkanmış gibi, hafiflediğimi hissediyorum, hala boğazımda bir ağrı var, çok konuşmaktan mı acaba? Çok erken uyuduğum günlere nazaran daha bir dingin daha bir enerjiğim yine de..Seni senden daha iyi anlayan, sanki iç sesin konuşuyormuş gibi aynı pencereden bakıp aynı düşünceleri dile getiren, yada sana daha önce görmediğin açılardan, olayları yorumlayan dostumu dinlemek onunla herşeyi paylaşmak çok iyi geldi bana.. Sabah ben gidiyorum diye seslendim usulca, dur dedi ben bırakacağım seni.. Pijamalarının üstüne geçirdiği paltosuyla arabaya bindik, hala konuşuyorduk…