bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

telefon ve sapığı

nazokiraze | 06 February 2009 15:16

Yeni yetmelik zamanlarımızda yaptıgımız , şimdi asla yapmayacagımız, niye yaptıgımızı da anlamadıgımız pek çok şey vardır.(aslında bazen bir gün önce yaptıgımız birşeyden bile pişman oluruz o başka) Hatta hatırlayınca kendimize bazen güler bazen kızarız, kendi çocuklarımız yaparsa kızarız. Bunlardan biri telefon sapıklıgıdır. Ya bu telefon şakası ne beter birşeydir, yapmak zevkli ama kendisine yapılınca çok kötüdür. Ergen dönemde yaptıgımız bu abudik gubudik telefon sapıklıkları yıllar geçipte bana denk gelince ortalıgı kıyamete çevirmiştim. Şimdi anlıyorum olayın rahatsız ediciligini.

O dönem cep telefonu olmadıgı , olsa da yaygın olmadıgı , ev telefonlarının numara neyin göstertme gibi maharetlerinin kol gezmedigi, pirelerin berber, develerin tellal oldugu dönemlerden biriydi. Kuzenimin abisinin sevgilisi eşyalı evde oturuyordu, evsahibiyle kavga ettigi için evden taşınacaktı, bizde kıza fena halde dadandıgımız için evden çıktıgımız pek yoktu ve evsahibinden intikam almak isteyen kız nasıl zarar veririm diye düşünüyordu, eşya atsa kırsa şikayet neyin eder hırsız muamelesi yapabilirdi. Kavga nedeni de depoziti geri vermeme durumu gibi birşey oldugu için dedik telefonla heryeri arayalım, …üpne faturayı ödesin depozitle( inşallah hakkını helal eder öte tarafta). Zaten ben onlardan 3-4 yaş küçüktüm ben küçügüm onlarda da akıl yok demek ki.

Sen Bakar mıydın?

dimoedes | 06 February 2009 12:53

Yıllar önce bir kitaptan okuduğum hikayeydi birden aklıma gelidi ve sizinle paylaşmak istedim.
Sınıfta öğretmen öğrencilerine bulunduğu durumdan bahseder ve bitidiğinde yorumlarını almak istediğini söyler : ‘Evimde bakmakla yükümlü olduğum bir insan var. Yerinden kalkamıyor konuşamıyor. Altını biz değiştirmek zorundayız acıktığında yada altını pislettiğinde sadece ağlıyor durumunun ne olduğunu biz anlamak zorundayız. Sürekli onunla ilgilenmemiz gerekiyor. Gündüzleri uykusunda bir sorun yok ama geceleri çok fazla uyuyamıyor ve ilgilenmediğimiz zaman ağlıyor.”Sizin evinizde böyle biri olsa bakar mıydınız?’ diye soruyor.. Sınıftaki öğrencilerin büyük bir çoğunluğu hayır diyor evet diyen kısım ise yarım ağız bunu söylüyor.. Bu tepkilerden sonra öğretmen şunu ekliyor : ‘Benim kızım daha 3 aylık’Hikayeyi sonuna kadar okumadan önce kendimi öğretmenin yerine koymuştum ve Allah yardım etsin demiştim ama sonuna geldiğimde çok daha farklı hissettim. İkilemde bırakan bir hikaye. Peki sizin tepkiniz??

çay saatimiz geldi

nazokiraze | 06 February 2009 12:12

Bir çok millette çok önemlidir çay saati, gündüz çay servisi, yanında kurabiyeler, servisler filmlerde görürüm aha derim demek çay her toplumda önemli. Japonya ve Rusya’da çayın çok sevildigini ve en çok İngilizlerin akşamüstü çayını sevdiklerini bilirim, 1840 yılında bir İngiliz Düşesi tarafından odasında her gün akşamüstü beşte çay içmesi ve yanında kurabiye yemesi ile beş çayı dogmuş ( bilgi)

Ancak sanıyorum hiç bir ülkede bizimki kadar şekillere girmiyordur, çay saatleri. Efendim kuru kuru fincanda çay ikram etmek ayıp ötesidir, yemeyi, içmeyi sevdigimiz kadar yedirmeyi, içirmeyi de pek severiz. O caaanım çay kısırsız, böreksiz gider mi? gitmez. Beş dakikacık bir kek çırpıverilecek, bari fırından iki hamur alsaydık….şeklinde çay saatini ögle ile akşam saati arasında sıkı bir öğüne dönüştürürüz.

Benim merak ettiğim bu çay neden herkeste aynı etkiyi göstermiyor? Kadınlar ille beş çayı diye toplanıp börege börek, keke kek demezken belki de akşama kadar kadınlardan daha çok çay içen erkekler niye beş çayı atıştırması yapmazlar? Yapsalar bile o kadar alengirli şeyler yemezler heralde. Gece yarılarına kadar kahvehanelerde takılan adamlara çay yanında kurabiye, kısır, boşnak böregi yapıp satmak kahvecilerin aklına gelmiş midir?

” er meydanı “

kelebeklerozgurdur | 06 February 2009 10:59

Canım Türkiye’min siyaset dışındaki gündemi, 2 ayrı kanalda daha ekürisi olan yemekteyiz proğramı malum. ”Yemekteyiz” ile yatıyor “yemekteyiz” ile kalkıyoruz..”Yemekteyiz” yiyor “yemekteyiz” içiyoruz “yemekteyiz” kusmamıza ramak var…Yıllardan beri gözetlendik, evlendik, ikinci bahar yaşadık, star, oryantal vs vs olduk..Sıkıldık artık ucu bucağı olmayan yarışmalardan.Düşündüm de, farklı formatta sadece yetişkinlere hitap eden bir yarışma olsa mesela, izleyicileri heyecana gark ettiği gibi bronz ve gümüş yılı geride bırakan amca, teyzelerin yaşantılarına şöyle renk getirecek cinsten..

Yarışma eşit sayıda kadın ve erkekten oluşacak, ancak bu kez mekan mutfak değil yatak odası..Yarışmanın adı için ilk aklıma gelenler, “ yataktayız” , “ yeme de yanında yat “ , “ ye babam ye ”, “ yer misin yemez misin” …

Tülsü’yü Sevmek!

ozanTi | 06 February 2009 10:28

Artık ben seni sevmiyorum,
Senin yerine Tülsü’yü seviyorum.
Tülsü kim bilmiyorum,
Ama olsun,ben onu seviyorum!

Tülsü acıtmıyor beni,
Senin acıttığın gibi.
Hiç görmedim belki
Ama olsun,ben onu seviyorum!

Tülsü’yü semek bir başka,
İnsan onunla doyuyor aşka!
Onunla olunca çok yakın Maçka.
Son mısra biraz(cık) saçma,
Ama sen o mısradan çok daha saçma!

Tülsü benim her şeyim,
Aşkım,canım,bitanem benim,
Tüm kalbimle artık Tülsü’ye aitim.
Sana değil, Tülsü’ye benim sevgim