bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Sana toryum, peni silun

admin | 05 March 2009 08:56

Dün kendimi o kadar karamsar hissettim ki; kendi kendimi bizzat ve de şahsen neşelendirmek istedim.

Kendimi bildim bileli kelimelerle oynamayı çok severim. Bunun nedenini psikologlara bırakarak sizlere kelimelerle nasıl oynadığım hakkında biraz detay vereyim.

Önce anagram ile başlayayım. Sözgelimi kelimemiz “kelime”olsun, bunun harflerini yer değiştirerek nasıl yeni bir kelime üretebiliriz. Bakalım “mekeli” olabilir mi, olamaz. “Elemik” de pek anlamlı gelmedi, o zaman “melike olsun. Uygun kelimeyi bulana kadar durmak yok yola devam. Bunun gibi çok örnek var güzide Türkçemizde.

ne yer ne içerlerdi?

admin | 04 March 2009 17:09

Yaşamak için yemek, yada yemek için yaşamak ,ne olursa olsun beslenmek en önemli ihtiyaç canlılar için. Beş yıl öncesiyle bile şimdiki zamanın yediği,içtiği birbirini tutmuyor, her kültürün damak tadı farklı, dinlere, dillere,ırklara göre yenilenler değişiyor peki eskiden çok eskiden ne yenir ne içilirdi? Ben çok merak ettim ve araştırdım.

İnsanları şimdiye kadar gizemiyle en fazla büyüleyen zenginliklerden biri olan Antik Mısır her dönem, her insanı meraklandırmıştır, bazen bir mumyayı teşhis etmek için yüz yıllarca uğraşan bilim adamları, bazen de hayatını araştırmalara veren arkeologlar. Sonuç hala çok fazla sır var ,hala çözülmeye çalışılıyor.

çevirimiçi

admin | 04 March 2009 15:36

bir a4 ver bana
sana
kimliğimin sanalını çizeceğim
aldandıklarıma bir bir küsüp
başka bir bedende
canlı yayında
piçime kalbimi nakledeceğim

çisele
tırnaklarımı hediye ettim
tanrıya paketlediğim cesede
bir doğum iziydi kendime bağışladıklarım
ekrana vitaminsiz peygamberler çizdim
kese kağıdı ver bana
aldırdıklarıma bir bir sövüp
başka bir gezegende
savaş haberlerine fon müziği yapacağım
bakacağım geçici de olsa
beyaz camdan yansımana
ölüm beni alsa da
ve
kanasa da aklımdan geçenler sırayla
bacaklarımı kendime bağlayıp
sinyal çekeceğim profilden adamlara

Karamsarım…

admin | 04 March 2009 15:01

İnsanlara karşı yaşadığım güvensizlikten, hayatım üzerine yaptığım kurgulardan, kurduğum senaryolardan sıkıldım .Yok yere tantana yaratıp can sıkmak, ufacık bir şeyi günlerce sürdürmekten bıktım.Rahat, sakin ,huzur dolu bir şekilde kafamı yastığa koymak istiyorum artık.Bu bir hastalık mı, takıntı mı , geçmişte yaşadığım kötü olayların şimdiye yansıması mı bilmiyorum.Tek bildiğim artık dayanılmaz olduğu bu işkencenin.Her neyse bana nasıl bulaştıysa düşsün artık yakamdan.Mutsuzum, huzursuzum, kırıcıyım , öfkeliyim hayata ve insanlara… Güvenmek istiyorum sormadan sorgulamadan.Her cümlenin altında açık aramak, her hareketin bir yanıltmaca olduğunu düşünmek istemiyorum.Hiç bir şeye olumlu tarafından bakamamaya başladım.Hayat hep negatif.Bu şizofren hallerim ilişkimde patlak verdi günler önce.İlişkimi sorgulamaya başladım.Erkek arkadaşım” bugün mesaiye kalıyorum dediğinde” inanmalımıydım? . Oysa bildiğim bir gerçekti bu.Her zaman yaptığı gibi mesai çıkışı servisteyken arardı beni.Kendi kendime sürekli yazmaya başladım.Oysa onu o kadar iyi tanıyordum ki ve o kadar bağlıydı ki bana bunları bile bile nasıl onu yargılardım böyle saçma sapan senaryolarla.Üstelik iki seneyi aşkın güzel giden bir birlikteliğin içindeyken.Benim için bütün hayatını değiştiren ,benimle ağlayan benimle gülen biriyken söz konusu olan.Ne onu ne de başkalarını kırmaya hiç hakkım yok biliyorum ama beynimi yiyip bitiren bu kuşkulardan bir türlü kurtulamıyorum.Daraldım, bunaldım…

SIKINTI

admin | 04 March 2009 14:30

Uyuyorum,kalkıyorum;
Sıkılıyorum.
Okuyorum,yazıyorum;
Sıkılıyorum.
Çalışıyorum,yatıyorum;
Sıkılıyorum.
Sıkılmadan geçecek an yok mu şu dünyada
Yoksa her şey bir sorun mu yaşanan bu zamanda?
Canım sıkılıyor canım!
Artık yazmayacağım

bakkalın oğlu

admin | 04 March 2009 13:41

Cihangir’in travestilerle ünlü sokaklarına bir soluk kadar yakın, ama bir o kadarda sakin,elit sokaklarından biriydi, bakkal kültürünün yaygın oldugu, süper, hiper,piper gibi marketlerin herkesi el altına almadıgı dönemlerdeydik. Cihangir’in bu güzel manzaralı sokagındaki bakkal dükkanının bitiştigi apartmanda otururdular.

Babasının bıyıkları,giyinişi itibarıyla herkes, yeraltı adamlarından oldugunu düşünüyordu, burası Cihangir, burada kim ne iş yapar, kaçta eve gelir kimse bilmez,umursamaz o yüzden babasınıda kimse umursamıyordu. Annesi oldukça çirkef bir o kadar da gösterişli, bol altın takan biriydi. Heryere taksiyle gitmelerine ragmen neden arabalarının olmadıgı hiç sorgulanmamıştı. Taksiye verilen parayla rahat araba alabilirdiler.