bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

ANNEMİN GÜNÜ

Mudgever | 10 May 2009 15:11

Yüreğim burkuldu… bir fotoğraf çalışması için 30 – 40 – 60 yıl öncesinin fotoğraflarını didikledim. Annecim sağolsun, hepsini tasnif etmiş. En çok da anneciğimin fotoğrafları vardı. En çok da annemin genç kızlık fotoğrafları bana dokundu.
Yüreğim burkuldu… bir fotoğraf çalışması için, duvarıma asacağım alelade bir “zaman tüneli” için, annemin, babamın, anneanne, babaanne, dedelerimin fotoğraflarını didikledim. En çok annemin fotoğrafları bana dokundu.
Çocukluğundan, 1950’lerden kalma birkaç fotoğrafı var; “bu benim” demese, dünyada anlamam o ufaklığın annem olduğunu… siyah – beyaz bir fonda, annem… Saçları örgülü. Beyaz yakalı önlüğüyle iki dayımın arasında bir poz vermiş. Kaşları çatık, ellerini yumruk yapmış. Herhalde fotoğraf çektirmeye yabancı.
Bir de kürsüde şiir okurken çekilmiş fotoğrafı var: yine kaşları çatık, ağzı kocaman açılmış, yine beliklerinde beyaz kurdeleler. Tanrı bilir, hangi bayramda çekilmiş bir fotoğraf. Kendisine sordum, hatırlamıyor. Kesin öğretmenler günüdür. Benim annem öğretmen(di)!

Canım Anam

Asturias | 10 May 2009 12:10

Kulağımda ninni sesi,
Gül kokar onun nefesi,
Var mıdır, anam gibisi,
Benim anam, canım anam.

Ben ağlarsam, o da ağlar.
Gözyaşı sel olur çağlar,
Hasta olsam, kara bağlar,
Benim anam, canım anam.

Kalbime yazım adını,
Bal vermez onun tadını,
Ömrümün bir tek kadını,
Benim anam, canım anam.

Anneler Günü

Asturias | 10 May 2009 11:00

Anneler her yıl, bir gün ayırdık,
Ona karşı geldik, eli kayırdık,
Meyvesini aldık, dalını kırdık,
Bize kırılmadın, sevgili annem.

Yılda bir gün değil, bir ömür yetmez,
Annemin emeği saymakla bitmez,
Neyi varsa alsak, gücüne gitmez,
Bize darılmadın, sevgili annem.

Sevgiye adanmış elini tuttuk,
Gönlünde açılan gülü kuruttuk,
Başkasını sevdik, seni unuttuk,
Bizi unutmadın sevgili annem.

10.05.2009

Baharatın öyküsü

haritametoddefterikasalKSL | 10 May 2009 10:28

Hemen hemen hepimizin mutfaklarindan eksik etmediği ve yemeklerini tatlandirdiği,renklendirdiği ve çeşnilendirdiği baharatlarin öyküsü öylesine inanılmazki ,bu konuyu işlememek olmazdı.Bugun kolayca ve oldukça makul bedellerle ulaştiğimiz baharatllarin dünya tarihini şekillendirdiğinden haberiniz varmıydı?
Sadece lezzet avcılarinin çıktıgı bir serüvenden ziyade,şifa arayanlarinda uğrak noktasidir baharatlar ve şifalı bitkiler.Modern tıp ilmi ilaçlari bitkilerdeki etken maddelerin, sentetik hallerini üreterek (farmasotik botanik) veya eser miktarda kullanarak yapmaktadir.Şifa arayanlar yine ayni gaye ile aktarlarin kapısını aşindirir.Kimi doğru kimi yanlış olsa da bu yöntem geçmişte kullanilmiş ve nice lokman hekim yaralari sarmiş ve hastalara şifa vermiştir.Spekülasyona açik bir konu olsa da faydalarinin oldugu su götürmez bir gerçektir.1900 yıllarin başinda eczacilar siparişle ilaç yapar ve imalatta ise baharat ve bitkileri kullanirlardi.Koca karı ilaci diye de bugun yerildiğine şahit olsakda,doğru ellerde şifa kaynağidir ve farmakoloji bilminin temelidir.Bu kadarla sınırlı kalmıyor elbet kozmetik sanayi, özellikle parfüm imalatinda bitki tohum ve yağlarindan faydalanmaktadir.Bitki yağlari oylesine pahalidir ki,bizlerin marketlerden yada eczanelerden satın aldiğimiz bitki yağlarinin çok az bir kısmı gerçekten bitkinin yağı ,geri kalani ise zeytin yağidır.Benzer konu ve başlıklar hafif.org da burada,surada, ve orada işlenmiş,belirtmeden geçmek istedim.
Faydalari ve yarı mamul olarak kullanildiği sektorleri burada yazarak sizleri sıkmak niyetinde değilim,şimdi yazimin girişinde belirttiğim üzere baharatlarin dünya tarihini nasıl şekillendirdiği konusunda bilgi vermek istiyorum
Yeryüzünün verimli topraklarinda gelisip büyüyen bitkilerin :tohum ,çekirdek,meyve,çiçek,kabuk,kök,yaprak gibi aromatik kısımlarindan elde edilen bahratlar,dünya tarihinde önemli gelişmelerde neden olmuştur
Günümüzde kolaylikla ve ucuz sayılbilecek fiyatlarla edinilen ve genellikle yemeklere tat verici olarak kullanilan baharatlar, eski zamanlarda çok daha az miktarda ve sadece varlıklılarin ulaşabildiği ,öncelikle koku ve tat verici olarak kullanilirdi.
Baharatın öyküsü bes bin yıl önce, Hindistan’ın zengin cografyasinda baslar.Uzak diyarlarla ticareti geliştiren Sümerler Hindistan’da karşilaştıkları baharatı ülkelerine götürerek tanınmasini sağlarlar.Ancak pahalı ve zor bulunanan baharat, sadece soylularin sofralarina girebilirSümerleri:Asurlular,Babililer,Persler ve diğerleri izlerken, komşu bölgeler ve giderek Avrupalılar da tanırlar.Romalıların tüm akdenizi ele geçirmesiyle birlikte baharat yollari ilk kez Avrupalilarin kontrolune girer.Roma’da giderek statu sembolune dönüşen baharat,gösterişli yemeklerin gözdesi olurİslamiyetle birlikte yeni bir güç olarak sahneye çıkan Araplar özellikle Avrupalılara baharat temin ederek büyük bir refaha ulaşirlar.Bu dönemde Bağdat baharat ticaretinin en önemli kentlerinden biri olarak tüm dünyada tanınırTürklerin sahneye çıkmasiyla dengeler yeniden değişir.Baharat yollarını ellerine geçiren Osmanlilar bir yandan Avrupalilari köşeye şıkıştırırken,diğer yandan da baharatı sofralarının ve kültürlerinin ayrılmaz bir parçasi haline getirirler. Tarihler 1500’leri gösterdiginde ise zamanın akısını degistiren sıradısı gelismeler yasanır.Akdenizde sıkısan Avrupalıların arayısları İspanyol ve Portekizli denizcilerin, kesifler cagını baslatmasına yol acar.Hindistan’daki baharat ve altına ulasmak amacıyla yelken acan Christopher Colombus farkında olmadan Amerikayı kesferderken,Magellan ve Vasco de Gama gibi denizciler de yeni yollar bularak tüm dunyayı kesfederler.

Benim fikrim senin fikrini döver.

aggali | 09 May 2009 19:09

Son zamanlarda dikkatimi çeken birşeyler var hafifte. Bir çeşit “benim fikrim senin fikrini döver” mantığı görüyorum. Açıkçası hiç hoşuma gitmemekle birlikte, bunu bir toplumsal yansıma olduğunu da bilmiyor değilim.

Ancak bu durumun; okuyup yazan kesimde olması (hafif yazarları bence toplumdaki çoğu insana göre eğitimli) ve eleştirilere tahammül sınırının epey aşağılarda bulunması sebebi ile bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Fikirler birbirleri ile çelişebilir, bundan daha doğal birşey yok. Ancak fikir sahipleri bunu anlayışla, hoşgörü ile kabul etmekten kaçınırlarsa, işte o zaman yanlış olan şeyler var demektir. Çağdaşlık bana göre hoşgörünün egemen olduğu toplumlarda ortaya çıkar.