bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

“Madalyalı fukaralar”

koza86 | 18 May 2009 13:00

Burdan, şehrin züppe mekanlarını görüyorum.. Anasını satıyim, güneş işini gücünü bırakmış, inatla gözüme gözüme akıyor..
Şu karşı masalarda bacaklarını gere gere oturmuş oğlanların kızların oturdukları yerlerde yıllar önce bizler oturuyorduk; Dünyada hiç kimsenin metelik vermediği şeyler üstüne konuşurduk. Buna “felsefe” derdik.
Ne eşek mişiz?
Sersem edici bir uğultu var içerde.. Gözüm tv ye takılıyor;
Devlet Güneydoğu’yu kucaklamaya karar vermiş!.
Ter boşalıyor boynumdan..
Devletin, halkını kucaklamasından oldum olası tırsarım!
Devlet nasıl kucaklar?
Kısa bir araştırma yaptım; Halkını en iyi kucaklayan devletlerin başını, bizim dışımızda iran,ırak, afganistan, pakistan, bengladeş vs. gibi ülkeler çekiyor..

Adak, Emanet, Bir Küçük Aşk,.. : İzel

kahramancayirli | 18 May 2009 12:12

Adak, Emanet, Bir Küçük Aşk,.. : İzel
Kahraman Çayırlı

izel çelik ercan
izel çelik ercan

“Denizleri aşta gel kurbanın olam kurtar beni buralardan ne olur” diye hep bir ağızdan bağırmaya başlayalı 14 sene olmuş… 1995 yılında yayınlanan ilk solo albümü Adak’ta yer alan tüm şarkılar komple ezberimde durur hâlâ: Ah Yandım, Bas Damarıma, Biz Hep Böyleyiz, Hasretim, Yakışıklım, Yana Yakıla… Sonra 1997 yılında Mustafa Sandal imzalı Emanet: Bekle Biraz, Eyvallah, Kızımız Olacaktı… Tüm söz ve müzikleri Altan Çetin’e ait olan Bir Küçük Aşk: Çarşaf, Dayanamam, Galibi Sen, Yelken, Bir Küçük Aşk, Yok Yere, Ya Sus.. Albümlerinden en sevilen, en beğenilen bir-iki şarkısının ismini vermek oluyor niyetim oysa fark ediyorum ki neredeyse albümlerinin tüm şarkıları tutmuş, sevilmiş, dillere pelesenk olmuş..

2000 yılında Bir Küçük Aşk’taki şarkılarının yeniden düzenlenip tekrar basımı aydınlattı güney sahillerinin yaz gecelerini.. Aynı yıl Geceler Kara, Kıyamadım, Bebek ve Haberin Olmaz şarkılarının ön plana çıktığı Bebek albümü.. 2003 yılında Şak geldi: Aşk İhanetleri, Kime Zarar, Maşa.. 2005 yılında yol devam eder Bir Dilek Tut Benim İçin albümüyle: Anlayamazsın, Aşk Hakları, Sayın Her şeyi Bilen.. Ve şimdilik son albümü olarak da Işıklı Yol: Belli mi Olur, Hevesimi Kırma, Gurur, Gelişi Güzel Değil…

izel - emanet
izel – emanet

Felsefe kitapları okumayı, aşk filmleri seyretmeyi, doğayı ve evde vakit geçirmeyi seviyor. Nasıl da naif, iyi niyetli ve masum görünüyor. Senelerdir onca şarkı, onca röportaj, onca konser. İnsan bir kere mi asmaz suratını, sinirlenmez insanlara, terslemez etrafındakileri. Terslemiyor, kızmıyor, gülümsüyor hep, iyi görünüyor..

Şarkılarının ne kadar derinlikli olup olmadığı belki tartışılabilir ama şarkı söyleyişi ve sesiyle 90lardan Türk Popüler Müziği’ne en iyi armağanlardan biri, o. Kendi şarkılarını yazmadığı için, her albümünde farklı kalemlerle, müzisyenlerle çalıştığı için müziğinin rengi belli bir aralık içinde değişti, dönüştü. Ama ilk söylediği şarkıdan son söylediğine, takip ettiği çizginin dışına çıkmadı. Belki cesaret edemedi, belki de çizgisinden memnun, istemedi..

İyi niyetli, naif, yardımsever

Kars ve Hayaller

FEYZAN | 18 May 2009 10:23

Bu gün maillerime bakarken, ismini( kendini) ne zaman görsem heyecanlandığım eski bir dostumun bana eposta yolladığını gördüm. Açtığımda bir fıkra ile karşılaştım. Şöyle bir şey, Kars’ lı bir vatandaşa muhabir sorar iyi misin hoş musun diye, O da çok şükür Allah devletimize zeval vermesin kaymakamdan, validen, belediye başkanından çok memnunum da bu Ruslara çok kızgınım der.Bundan 90 sene önce, bu belediye binalarını, okulları , çeşmeleri istasyonları kaldırımları Ruslar yaptı ya. Bunca senedir yollar bozuk mu, kanallar tıkandı mı diye bir kez olsun gelip bakmazlar böyle şey olur mu? Esas onlardan şikayetçiyim diye biten bir fıkra. İşte bu fıkrayı okuyunca nedendir bilmem benim aklıma Orhan pamuk un “Kar” adlı romanı geldi.Bilirsiniz yazarın bu romanı Kars’ta geçer.Her sayfa da karlar altında ki Kars şehrini sokak sokak dükkan dükkan dolaşır. Kars’ı öyle güzel anlatır ki. Hemen o anda kalkıp oraya gitsem diye hayal edersiniz.
Bendeniz de aynen öyle hissetmiştim. Henüz gitmek nasip olmadı.Bir turist gurubuyla değilde, kışın o en soğuk zamanlarında gitmek isterdim şehre.Doğu illerinden hiç birini görmedim.Biz batı da yaşayanlar için buraları hayal etmek zordur tabiî ki. Ama bir gün Kars ı görmeyi çok isterim. Hayallerimizin bazılarını yaşarken gerçekleştirmemiz mümkün kılınmıştır ama, hayat ne gösterir insanlara bilinmez , yapmak isteyipte gerçekleştiremeyeceğimiz pek çok şey olduğunu düşününce insan üzülüyor.
Mesela tüple dalamayı filan değil de, yamaç paraşütü yapabilmeyi isterdim.Bir romanın kahramanı olamak isterdim.( bunun için öncelikle benden etkilenecek bir yazarla tanışmaya gerek var tabi). Ya da bir bestekarın ilham kaynağı olmak. Ama şöyle çok kıymetli bir eser olmalı klasikleşecek “benzemez kimse sana tavrına hayran olayım” şarkısında ki gibi mesela. Uçak kullanmayı sevebilirim gibime geliyor. İyice havlanıp, dağların, ovaların, göllerin üzerinden tek başına uçmak müthiş bir özgürlük hissidir o sanırım. Tehlikeli ama keyifli bir deneyim. Gönüllü olarak çalıştığım, eğitim parkına adını veren ve orayı inşa eden yaşlı bir adam var ( yalnızca binayı,spor salonunu değil ayrıca minik bir hayvanat bahçesi ve botanik parkı) Çocuklar orada mutlu olabilsin diye her şeyiyle kendini o parka vakfetmiş. Olanaklı bir adam ve çok uzun zaman da olanaklı yaşamış belli. Onu her gün sabahın erken saatinde orada görünce çok etkileniyorum. Etrafımda ki arkadaşlarıma büyüyünce onun gibi olmayı arzu ettiğimi söylüyorum.Nasıl bir doymuşluk, nasıl bir yaşam enerjisi ve az vakti kaldığını bilen insanların acelesiyle, çocuklar için nasıl bir çaba anlatamam.
Ya da mesela dünya da çok az bilinen bir dil biliyor olmak. Bu unutulmuş, artık konuşulmayan bir dil de olabilir. Daha ayakları yere basan bir istek. Yıllardır yapamadığım, Fransız Kültüre gidip Fransızca öğrenmek.Hiç ergenlik çağından çıkamayan benim gibi insanların, çok sevdiği gibi, öğrencilik hayatına geri dönmek.Geçenlerde, Tegv’in bir seminerine katılmak için, özel bir üniversitelerimizden birine gittim.Herşeyiyle, benim okuduğum, devlet üniversitesinin, hele o zaman ki halinden ( tabi ki ) fersah fersah üstündüi. Orada okuyan çocuklara, çok imrendim.O okulda mesela, yeniden öğrenci olup sanat tarihi okumayı çok istedim.Ya da Arkeoloji okumak, Arkeolog olmak ve binlerce yıl önce yaşamış bir insan ırkının kalıntılarına ulaşmak.
Uzun yaşamak ama, çınarlar gibi dimdik ayakta ve yıllarını beraber geçirdiğin çok sevdiğin eşinle yaşlanmak.Akşamüzerleri belki Nişantaşı’nda ki bir cafeye oturup Amerikan stili filtre kahvelerden içmek. Ya da “anneanne” olmak hep övündüğün kızından olan torununu parka götürmek.
Veya mesela bu dünyada pek az kimsenin şahit olabileceği metafiziksel bir olaya tanık olmak.Yazları, bahçeden gökyüzüne baktığımda, şehirden farklı olarak, gökyüzü bana çok yakınmış gibi görünür, elimi uzatsam tutacakmışım gibi ve yıldızları seyrederim. Hep hayal ederim, bir gece yine böyle gökyüzüne bakarken çok olağandışı bir şey görebilmeyi.
Ya da benim gibi konformist bir kadın için zor ama ,çok fırtınalı aşklardan sonra, birkaç kez evlenebilmeyi isterdim.Bir arkadaşım var, tabi pek çok bedeller ödemiştir eminim ama, tam 3 kez evlendi. 20’ lerinde, 30’ larında ve şimdi daha yeni 40’ larında.Pek özgür çim adam tarzı bir kızdır, kök salmaktan hoşlanmaz, bu yüzden de belki 3 evliliğinde de çocuk doğurmadı. Ya da, ömrümün sonlarına doğru belki, bütün bu isteklerden sıyrılıp, sufi olabilmek tam bir teslim oluşla tevekkül etmek.
Kimi gerçekleştirebileceğim kimi de çok ütopik olduğunu bildiğim pek çok hayalim var. Yaşam bazen çok uzun, bazen de mesela ölümcül bir hastalıkla boğuşurken annemin kabul etmek zorunda kaldığı gibi yeterince uzun olduğunu kabul etmeyi gerektiriyor.Dilerim yapmak istediklerimin çoğunu gerçekleştiririm.Yeterince uzun ya da kısa, şu ömürde, en en çok istediğim ise, içimde ki huzura ulaşmak.

Konuşmadan önce iyi düşünmeli

allofme | 18 May 2009 09:39

Eczaneye babamın tansiyon ilacını almak için gitmiştim. İçeride yaşlıca bir amca vardı. Genç çırakla kısık sesle bir şeyler konuşuyordu. Ben selamlaşıp ilerideki sandalyeye oturup beklemeye başladım. Amca ereksiyon ilaçları hakkında bilgi alıyordu. Tüm ilaçlara tek tek bakıp, sorular soruyordu. Önce bana komik geldi. Ama o kadar çok ve aynı şeyi tekrar tekrar soruyordu ki, sıkılmaya başladım. Neyse sonunda levitra’nın en tehlikesiz, etkili ve uygun ilaç olduğuna karar verip bir kutu aldı, uzun uzun nasıl kullanılacağı hakkında bilgi alıp çıktı. Bende çırağa amca ile ilgili ileri geri laflar ettim. ‘ Adam bu yaşta, hem de doktora danışmadan gelip ilaç alıyor. Yuh yani ne yapacaksın be amca bu yaşta… ’ Çırak sessizce beni dinledi. Sonra yanıtladı;
‘ Kendi için değil oğlu için aldı ilacı.’
Bende gülerek; ‘ Hep böyle derler kendime değil başkasına alıyorum diye ‘ dedim
Çırak devam etti;
‘ Yok oğlu için gerçekten. Torun sahibi olmayı çok istiyor, oğlu evli ama sorunu var. Doktora gitmeye de yanaşmıyor. Oda en güvenli olan ilacı aldı, oğlu denesin diye.’ dedi. Ben hala gülerek; ‘ Ya oğlu neden gelip kendi almıyor ki? dedim bir cevap beklemeden. Ama çırak yanıtladı. ‘ Sakat, yürüyemiyor, zaten cinsel problemi de
fiziksel değil psikolojik aslında.’
En sonunda benim kafama dank edip sordum;
‘ Ya sen nasıl bunları biliyorsun ki ?‘
Çırağın cevabı bir yumruk gibi kafamda patladı;
‘ O benim babam, ilaçta abim için ‘ dedi.
Kendimi nasıl berbat hissettim anlatamam ama çırağın daha sonra söyledikleri ile tamamen yıkıldım;
‘ Babam kanser ve bir sene ya yaşar ya yaşamaz. Bir torunu olmasını o kadar çok istiyor ki,
ne olursa deniyor…. ‘

.

Seni kutluyorum

makaleci | 18 May 2009 08:56

Sanatçı dediğin muhalif olmalı, cesur olmalı antiemperyalist olmalı ve en önemlisi bunu açıklıkla dile getirebilmeli, mihmandarlıktan sıkılmamalı…

Medyaya teslim, popülist işlerden para kazanmaya bakarak, ben sanatçıyım masturbasyoncularına ben gülüyorum. Kendileri deve kuşlarının önde gidenleri oluyorlar efendim…

Ama Fazıl say; evrensel anlamda kabul gördüğü ve hiç bir reklama ve benzeri tanıtım çabalarına (!) ihtiyacı olmayan bir dev sanatçı iken muhalif duruşunu ortaya koyabiliyor, fikirlerini paylaşmayı bir ukalalalık yörüngesinde değil, sadece vatandaş duyarlılığı ile yapabiliyor.

kıymetli zaman..

morfik | 17 May 2009 18:02

Bu ara, dediğim ara birkaç yıl..kimine göre uzun kimine göre kısa, hakikaten her şey kötü durumda hayatta.

Bahar, eski bahar değil.. Sevincini yanında getirmeyi unutmuş. Yazlar yaş-lanmış mı ne! soluk alıp vermelerim zorlaştı gibi..
Kışlar, sonbaharlar yerinde sayar mı? Kış, kara kış denen şey kitaplarda değil artık.. Üşümezdim eskiden. Kansızlıktan mı bilmem. Kan bile aynı değil.
Sonbahara gelince, baharı yad etmiştik, sonlar kaldı.. Kitapların dahi ilk sayfaları kopuyor sonundan. Sevdaların o büyülü başlangıç anları ayrılıkta yitiyor.
Yalnızlığımda kendimi unuttum.. Bir tek kendimde yalnızlığı unutamadım hatıratları ile bir başıma.