bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Konuşmak Sanattır-1

cumb | 21 May 2009 10:39

Kısa bir cümle içindeki tek bir noktalama, veya bir vurgu bile bazen anlatmak istediğiniz şeyi %100 değiştirir. Bazen karşınızdakini kırarsınız, bazen istediğinizi anlatamadığınızdan dolayı sinirlenirsiniz/sinirlendirirsiniz, bazende bu hayatınıza mâl olur.Günlük hayatta herkesin çokca karşılaştığı hitaplar/tepkiler aslında bunları bize tüm açıklığı ile anlatır.

Çaycı abi bi çay
Çaycı abi bi çay

Çay içilebilecek herhangi bir ortamda çay servisi yapan kişinin “Ne alırsınız” sorusunda karşılık verilen cevaplar ve bu cevapların sahipleri, aslında birkaç kelime ile kendilerini de anlatmış olurlar…

denizden iki lezzet

nazokiraze | 21 May 2009 09:43

Yemek için yaşamak yada yaşamak için yemek . Ne farkeder her iki yolla da damak zevki ön planda değil mi? İnsan ne kadar kemerleri sıksa boğazından kesemiyor, insan nefsi başka hiç bir şeye benzemez çünkü, o yüzden insanoğlu hep sevdiği, istedigi şeyleri yemek istiyor.

Herkesin damak zevki bambaşka elbette mesela kızım daha evvel bahsettiğim gibi vejeteryandır (bana göre agzının tadını bilmiyor) ben etoburum. Bazı lezzetlerden bahsetmek istedim , ölmeden evvel mutlaka yenmeli, bol bol olmasa da arada yenilmeli, tadına bakılmalı, hüpletilmeli.Her insanın seveceği lezzetler oldugunu düşünüyorum.İşte iki beni benden alan tat.

pavurya
pavurya

Pavurya bacağı mesela bana göre dünyanın en lezzetli şeyidir. üç-dört pavurya bacağı yiyen insan ekmeksiz tıka basa doyar bence.Afrodizyak etkisi bir kenara lezzeti baştan çıkarıcıdır.Pavurya bacağı önünüze pembe pembe geldiginde insanın tabaga saldırası gelir.

“Şeytanlarımızı göremiyoruz!”

koza86 | 20 May 2009 15:51

” şeytanlarımızı göremiyoruz; Zira biz kendimizi göremiyoruz “
Böyle demiş, Villeneuve.
Mistik hayal gücü,insanlığın her döneminde,türlü adlarla kötülük yapmakla görevli bir varlığa inanmıştır.
Şeytan bütün kitaplı sami dinlerde ve özellikle müslümanlıkta kibirli,kendine güvenen asi bir melektir..

Bu itibarla cennetten kovulma hadisesinden sonra,tanrıya yakararak kendisine mühlet verilmesini zekice savlar öne sürerek dilemiş,bu dileği de tanrı tarafından kabul görmüştür..Bu konularda kutsal kitapların hemen hepsinde türlü açıklamalar vardır..Bunlara değinmiyorum, isteyen araştırır..
Simgesel olarak kötü olarak adlandırılan şeytanın, bir özgürlük meleği olduğunu kabul edenler de vardır; Dante,”cehennem’inde” konuşturduğu şeytana ” Benim mantıkçı olduğumu bilmiyordun, değil mi?” dedirtmekte , Baudelaire de ” şeytanın en yüce hilesi, bizi, kendinin var olmadığına inandırmaktır” de . Gerçekten de şeytan mantıklı ve türlü kılıklara girebilen, zekası parlak bir yaratıktır..
Aslına bakarsanız, şeytana günah işleten, onu insanları baştan çıkartmakla görevlendiren tanrının ta kendisi değil midir?
O zaman akla gelen en basit soru; Şeytanın bu donanımına izin veren tanrı ise, ona uymuş olanlarla cehennemini dolduracağını ihtar etmesi adalet karinesine uyar mı?
Bu sorulara sünni kelamcı anlayış elbette kimimiz için doyurucu yanıtlar verirler.. Bana kalırsa en doğrusu, şeytanı bir tanrı yaratığı saymaktansa onu erdem dışı tutkularımızın bir simgesi gibi telakki etmek, daha akla uygun bir gerçektir..Kaldı ki, goethe bile ” yeşil yılan” adlı eserinde şeytanı simgesel olarak yılana benzetir; Hayatın yüksek sırlarını bilen bir yaratık gibi kutsallaştırır..
Bir görüşe göre de Hz.Muhammed,karşılaşacağı engelleri azaltmak adına, kendi ülküsünü yaymak için batıl inançlara desteklik eden bazı imgelerle terimleri kullanmaktan çekinmemiştir..Bu zorunluluk onun, ” Halka, akıllarının seviyesine göre söyleyin şeklinde ifade ettiği propaganda ilkesine de uygundur..