bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

İdamlık kadınlar

nazokiraze | 20 July 2009 17:26

İdam insanlık kadar eski bir cezalandırma biçimi, kimine göre caydırıcı bir cezakimine göre meşrulaştırılmış bir cinayet . İşledikleri suçlardan dolayı olduğu kadar yapmadıkları şeylerden dolayı asılanlar, hatta sırf bir fikri savunuyorlar yada suçlu birini tanıyorlar diye infaz edilenlerle doludur tarih. Hatta pek çok kişi idam edildikten sonra kahraman ilan edilmiştir. İdam kadın erkek, hatta ülkemiz darbelerinde çocuk bile ayırt etmeksizin kim olursa olsun affetmemiştir.

İdam edilen kadınlar içinde en ünlüsü kuşkusuz daha küçük yaşta engizisyonun pençesinde yok olan ve yıllarca sonra azize ilan edilen efsanevi halk kahramanı Jeanne d’Arc , eşi Kral 8. Henry tarafından uğruna o kadar fedakarlık yapıldıktan sonra başı kesilen Anne Boleyn, Fransız İhtilali mağduru Maria Antoinette ve 1. Dünya Savaşında casusluk yaptığı gerekçesiyle kurşuna dizilen Mata Hari‘dir, ancak tarih adı az yada çok duyulmuş pek çok kadının idamıyla doludur.

BOSNA SOYKIRIMI

blackjack38 | 20 July 2009 16:41

Yıl 1992. Avrupa’nın ortasında Sırplar Bosna-Hersek topraklarına giriyor ancak bu giriş savaş veya toprak için değil KAN için. Öncelikle konuya öncelerden başlayalım. Bosna-Hersek Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden altı cumhuriyetten biridir. 1 Mart 1992 tarihinde halk oylaması ile bağımsızlık kararlaştırılmış ve bağımsızlık adımları atıyordu ancak Sırp Milisler lideri Radovan Karaciç “Bağımsızlığı kabul etmeyeceğiz. Eğer Bosna bağımsız olursa, Müslüman, Sırp ve Hırvatların çatışmasından kaçamayız. Umarım bu bir uyarı olur. Aksi takdirde, Kuzey İrlanda, Bosna-Hersek’in yanında bir tatil merkezi gibi kalır” sözleri ile Sırpların ne planların içinde olduğunu ilk adımlarda göstermiştir. Sırp orduları ve katliamları bu adımdan sonra hızlı bir şekilde Bosna-Hersek’in üzerine yağmur gibi yağmaya başladı. Peki herkesin düşündüğü ve kızdığı Türkiye’nin Bosnalılara yardım konusu nereden geliyor veya biz kendimizi durduk yere mi buna mecbur hissettik. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzet Begoviç’in görevlendirdiği başbakan yardımcısı Muhammed Cengiç 19 Mart 1992 tarihinde Türkiye’ye yardım istemek için geldi ancak Türkiye bu yardım talebine birkaç ihtiyaç malzemesi dışında yardımda bulunmadı ancak Türkiye’den askeri ve siyasi yardım bekleniyordu. Türkiye’nin yardım etmemesi Sırpları daha da çok cesaretlendirdi çünkü Avrupa’da ve dünyada Sırplar bu operasyon sırasında sadece Türklerin karşı çıkacağını düşünüyorlardı. Bunun üzerine katliamlar arttı ve Bosna Katliamı simgesi olan Srebrenitza Katliamı yani Srebrenitza olayları yaşanmaya başladı. İnsanlar evlerinden alınıp kurşuna dizildiler, genç yaşlardaki kızlar kamplara götürülüp ‘savaştan’ yorulan Sırp askerlerinin tecavüzüne uğradılar. Bu sözlerin gereği kadar beyninizde somut olabilmesi için sayı vermek istiyorum. 312 bin Bosnalı öldürüldü ve 50 bin kadına tecavüz edildi. Bu katliamın dünyanın gözü önünde hatta bazı televizyon kanallarının canlı yayınla verdiği kurşuna dizilme olayları katliamın aslında sadece Sırplar tarafından değil birçok devlet tarafından istenildiğini gösteriyor. Katliamdan sadece bir yıl sonra küçük bir kızın şu sözü bu katliamın çocuklar üzerindeki etkisini en güzel şekilde anlatıyor. Srebrenitza’da annesinin kollarında ve evinin altında saklanan küçük bir kız çocuğu annesine ” Anne çocukları küçük mermilerle öldürüyorlar değil mi?” sorusu bu çocuğun ölümü kabullendiği ancak büyük kurşunların canını acıtacağını düşündüğünü gösteriyor. Bir savaş (tabi öyle diyebilirsek) bu kadar mı acımasız olur?
Bu katliamın sorumlularını okuyan herkesin lanetleyeceğini düşünüdüğüm için veriyorum;
Sırp Partisi Lideri: Radovan Karadzic
Sırp Ordusu Komutanı: Radko Mladiç
Bosnalı Sırp Komutan: Vujadin Popoviç
Genelkurmay Başkanı: Ljubisa Beara
Güvenlik Şefi: Drago Nikoliç
Özel Polis Müdürü: Ljubomir Borovcanin
Genelkurmay Başkan Yardımcısı: Radivoje Miletiç
Tugay Komutanı: Vinko Pandureviç
21 Temmuz 2008 yılında Sırbistan da düzenlenen bir operasyonla Radovan Karadzicyakalanmıştır. Ve Radovan Karadzic ‘in bir resmini ekliyorum ki beynimizdeki ve kalbimizdeki nefret ona ulaşabilsin…

Radovan Karadzic
Radovan Karadzic

Benim Yolum

SNT | 20 July 2009 15:53

Evet bu benim yolum,
Beni elinde büyütürken, bana anlattığın “ne olursa olsun kendininkini seç” dediğin “yol”um. doğrularımla yanlışlarımla, hatalarımla, günahlarımla, ayıplarımla, mutluluklarımla, planlarımla, hayallerimle..
zorlasa da günlük alışkanlıklar, ben kendi yolumdayım artık. senden uzakta. bedenler farklı yönlere gidiyor bazen, ruhlar birlikte kalsada. ya da bir ruh diğerininkinden kopaMAsada. Sevginin bazen gitmene neden olmasını savunurdunda, literatr cümleleri etme bana derdim. “Zorlarsa sevgin gitmelisin”i savunurdun da, akıl sır erdiremezdim. Çocukmuşum sevgilim. affet beni. Benim sevgim gitmemi emretti, seni değiştirmenin daha doğrusu bunu istememin yanlışlığını gösterecek kadar olgunlaştı içimdeki sen. Sen hep aynı çizgideydin. hep kendi yolunda yürüdün. ben ise hep tali yollarla bağlandım sana, kendi yolumda gittiğimde oldu elbet, ama düzenli aralıklarla senin yoluna girdim. Beraber yürüyelim istedim. yollardaki kişi zamirlerinin önemi yok dedim kendi kendime. ne farkederdiki senin yolun “bizim yolumuz” olsaydı..
çok şey farkediyormuş..
ben kendi yolumdayım şimdi. kendi yolumda gidiyorum. bu seni de beni de acıtıyor, acıtacak daha biliyorum. ama Bedellerini ödemeye razıyım. artık yeni bir tali yol yok benimkinden sana geçiş için. senin yolunu bile kaybettim. göremiyorum. bulamıyorum, aramıyorum.
Benim yolumda senden çok şey var ama Sen yoksun.. Tıpkı seninkinde hiç varolamayan ben gibi.

SNT

OĞLUMUN OĞLU, KOCAMIN KARDEŞİ

teacher07 | 20 July 2009 14:28

Herhangi iki kadın, birinin kucağında çocuk… Çocuğu annesinin kucağından alan öbür kadın çocuğu şöyle sevmektedir:

Ah! Güzelim! Oğlumun oğlu da, kocamın da kardeşi…
“Yuvarlak Pasta” yazısında onnupro’ya soracaktım. Zamanım uygun olmadığından, ilgilenemeyeceğimden soramamıştım. Buyurun beyin cimnastiğine…

“Oğlunun oğlu, kocasının kardeşi” nasıl olabilir?

Not:

A herhangi bir kadın. B de herhangi bir kadın. A’nın çocuğu vardır, B bu çocuğu alır “Oğlumun oğlu, kocamın kardeşi diyerek sever.

12 Adımda Yeni Başlayanlar İçin Erasmus…

cossack35 | 20 July 2009 14:27

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN 12 ADIMDA ERASMUS…

Adım1: Gideceğiniz ülke kesinleştiği gün( Örn: Lizbon/Portekiz) facebook profil sayfanızın yaşadığı şehir kısmına Lizbon/Portekiz yazmayı kesinlikle ihmal etmeyin. Erasmus takriben 4 aylık bir süreçtir. Bu süreçten 3 ay önce ve erasmustan geldikten 3 ay sonrasında dahi Lizbon/Portekiz kısmını düzeltmeyin. Bu yazının yaklaşık olarak 1 sene boyunca profilinizde kalmasını sağlayın. Kişi listenizdeki herkesin sizin Avrupa görmüş süpersonik bir insan olduğunuzdan yeterince emin olduktan sonra isteğe bağlı olarak yaşadığınız şehir kısmını eski haline getirin.
Adım2: Erasmusa gitmeden önce arkadaş ortamınızı “ ay inşallah Türk’lerin çok olduğu bi yere gitmem! Ben yabancılarla takılmak istiyorum gibi diyaloglara gark edin.” Ortam içinde yeterince itici olduğunuzdan emin olduktan sonra gönül rahatlığıyla erasmus yollarına düşebilirsiniz.
Adım3: Oraya gider gitmez yapacağınız ilk iş kendinize facebook üyeliği bulunan yabancı bir arkadaş edinmek olsun. Çünkü bu arkadaşınızı listenize eklediğinizde “Hede Hödö ve Vladimir Ivanov arkadaş oldular” şeklindeki iletiler tüm arkadaşlarınız tarafından görülecektir.
Adım4: Facebook listenize eklemek yeterli midir? Tabi ki hayır… Mümkün olduğunca fotoğraflarına yorum yapıp, yazdığı saçmasapan manasız iletileri dahi beğenmeye çalışın. Beğenin ki: “Hede Hödö, Juan Pablo Carrusca’nın bağlantısını beğendi” şeklinde iletiler arkadaşlarınızın bültenlerinde yer bulsun…
Adım5: Kesinlikle ama kesinlikle msn iletileriniz Türkçe olmasın. Erasmus sürecinde pek tabi ki İngilizce iletiler kullanın. Türkiye’deki arkadaşlarınız size mesaj attığı zaman kesinlikle cevap vermeyin. Bu sizin için bir eksi puan olur. Tüm dikkat ve koordinasyonunuzu Lizbon’daki yabancı arkadaşlarınıza kanalize edin.
Adım6: Erasmusda edindiğiniz Türk arkadaşlarınızla dahi facebooktaki fotoğraf altı yorumlarında İngilizce mesajlaşın. Türkiye’deki arkadaşlarınızın attığı Türkçe mesajları görmezden gelip katiyen cevap yazmayın. Yeterince vefasız olduğunuzdan emin olduktan sonra bir sonraki adıma geçebilirsiniz.
Adım7: Ne kadar parti varsa hepsine iştirak edip, partinin tamamını eglenmeye değil, fotoğraf çektirmeye adayın. Önemli olan eğleniyor olmanız değil, arkadaşlarınızın sizi eğleniyor zannetmesidir. Fotoğraf çekip facebook a koymadığınız sürece gittiğiniz partinin bir ehemmiyeti olmayacaktır. Facebook albümünüzde en az 300 parti fotosunu bulundurmaya dikkat edin…
Adım8: Mutlaka ama mutlaka partilerde yabancı arkadaşlarınızla pek samimi fotoğraflar çektirin. Türk erkekleri/kızları yaptığında “kıroluk/bayağılık” olarak adlandıracağınız hareketleri Avrupalı arkadaşlarınız yaptığında cute, cool, sweet, lovely gibi sıfatlarla kalıplandırın.
Adım9: Eğer İtalya’ya yolunuz düşerse “Pisa Kulesi’nin eğik kısmını düzeltmeli” fotoğraf çektirmeyi kesinlikle ihmal etmeyin. Bunu yaparken çok yaratıcı ve komik olduğunuzu zannedin.
Adım10: Türkiye’ye dönüş zamanı yaklaştığında iletilerinizden “it’s time to move on ” “i will miss all of you so much ” gibi cümleleri katiyen çıkarmayın.
Adım11: Türkiye’ye, komik olduğunu zannettiğiniz bir çok sıkıcı anıyla dönün. Herkesin anıları deli gibi merak ettiğini, dinlemek için can attığını zannedin. Sürekli “burayla” “orayı” karşılaştırın. Arkadaşlarınızın sıkılıp konuyu değiştirme çabalarını görmezden gelin. Mezun olunca ilk işinizin “oraya” yerleşmek olacağı gibi asla gerçekleşmeyecek hayallerinizden bahsedin. Karşı tarafın bayıldığından emin olduktan sonra bir sonraki adıma geçin.
Adım12:En son adım erasmus görmüş bir insan olarak bu yazıyı yazan arkadaşınıza çemkirin. Ne kadar abartılı bir yazı olduğundan söz edin. Yorumunuzu yazıp gönderdikten sonra yaşadığınız şehir kısmında Lizbon/Portekiz yazdığını görüp, hemen değiştirin…

Tebrikler 12 adımda erasmus programını başarıyla bitirdiniz 