bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Astral Seyahat Nasıl Yapılır?

macrowins | 31 August 2009 12:09

Astral seyahat en kısa haliyle ruh ile bedenin ayrılması ve ruhun düşünce gücüyle zaman mekan sınırı gözetmeden seyahat etmesi hadisesidir.

Astral projeksiyon olarak da adlandırılan olayın bilimsel yönünü buradan okuduktan sonra, nasıl yapılır sorusu geliyor akla.

Eğer günlük hayatta 6.hissi kuvvetli ya da psişik güçleri olan biriyseniz işiniz kolay demektir.Bazı kaynaklarda Budist rahiplerin astral seyahatle uzaylılarla iletişim kurduğu söylenir.Yani sizin anlayacağınız yoğun bir konsantrasyon ve meditasyon işi.

İnsan uyku halindeyken ruh ile beden ayrılır, astral seyahatte ise ruh ile bedeni bilinçli olarak ayırmak söz konusu.Hepimize olmuştur, bir yerden düşerken aniden uyanmak, işte bu da bir çeşit astral seyahat ama farkına vardığımızda korkudan uyanmış oluyoruz.

Beynimizin Muhteşem Kapasitesi

mavipil | 31 August 2009 09:44

Beynimizin o muhteşem kapasitesinin farkındamıyız? Beyin üzerine okuduğum çeşitli makalelerden sonra, gerçekten kapasitemizin %1’ni kullandığımıza inandım.

Dünyanın en büyük kütüphanesi olan Amerikan Kongre Kütüphanesinde 29 Milyon kitap vardır. Bu kitaplar yaklaşık 800 km uzunluğundaki raflara ancak dizilmişlerdir. İnsan beyni ise 200 trilyon kitaba eşittir. Bu muhteşem bir kapasite.

Geçen gün Hakan Mengüç web sitesinde bir günde nasıl 500 kelime öğrendiğini açıklamaları ile yazmıştı. Yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

İhtimal

pilli pati | 31 August 2009 09:08

Bir martı kanadı suya nasıl değerse işte o kadar kısa sürecek omuzuma değip geçişin. O an kaderimizin bu denli keskin hatlarıyla çizilmiş olduğunu daha önce hiç farkedemediğimi anlayacağım ve zaten kilitlenmiş olacak adımların kendi mutad yönüne. Bizi bizden ayıran yollara vuracağız kendimizi. Gözlerimi senden alışım, hele o görüntünü hafızama hapsedişim herhalde çok zahmetli olacak.

Gümüşsuyu Palas’ın emektar asansörüne binerken her seferinde gıcırdayan ahşap zemin, yıllar öncesinden kanatlarımda birikmeye yüz tutmuş çileyi anımsatacak bana. Sensiz yaşlanacağım hayatın çıkmaz sokaklarında. Emektar bir asansörle kader birliği yapacağım. Hayat boyu aynı kitabı okumaya mahkum edilsem yine Elias Canetti’nin Körleşme’si diyeceğim. Sonra belki yapabilirsem bakmadan görmeyi öğreneceğim önümdeki satranç tahtasının zaruri bir oyuncusu olarak… Zaruriyetler hep sonunda çokça meziyetlere gebedir ya, bunun için sana sonsuz teşekkür edeceğim her anımsayışımda. Bu oyunda bir oyuncu olmama katkı sağladığın için…

Bir yoksunluk krizi: Hayat.

Paga | 31 August 2009 08:54

http://kaotikretorik.wordpress.com/2009/06/04/roger-gilbert-lecomte-ve-buyuk-oyun-ii-bir-yoksunluk-krizi-olarak-hayat/

şimdi yemezsek ne zaman yiyeceğiz: güllaç

nazokiraze | 30 August 2009 16:40

Osmanlı İmparatorluğu zamanında halk açıp sakladıgı yufkaları süt ve şeker ile ıslatıp yerlerdi (saç ekmeği tüketen köylerde hala öyledir yazın açılan yufka ekmekleri kışın suyla hafif ıslatılarak yumuşatılır yenir) sonrasında bu süt ve şekerli yufkaya (nişastadan yapılır undan değil) gül suyuda eklenir ve adı güllaç olarak günümüze gelir.

1489 yılında halkın mutfagından Osmanlı sarayına giren bu tatlı oldukça hafiftir ve hazmı kolaydır. Geleneksel olarak ramazanda tüketilir güllaç ve ben çok üzülürüm ,ama belki de bu kadar kıymetli ve özlenen bir tatlı olmasının sebebi sadece senede bir ay yenilmesinde gizlidir.( içine ısrarla gülsuyu koymayarak onu yavanlaştıranları şiddetle kınıyorum, tepenizden gül suları dökülsün inşallah)

Güllaçgerçekten lezzetlidir,hafiftir ramazanın gülüdür ve bazı kişilerce yerken hiç bitmesin diye iç geçirten bir tatlıdır, hatta kimileri için ramazanın anlamıdır. Yalnız güllaç yapıldıgı gün yenilmelidir çünkü gerçekten ertesi güne kalmış bir güllaç diğer tatlılar gibi durmaz, kıvamı,tadı kokusu bile ağırlaşır.(bazı ünlü tatlıcılarda ramazan dışında da bulunur ama pek güzel oldugunu söyleyemem ben şahsımca)

İftar Çadırı

dimoedes | 30 August 2009 09:38

Ay : Ramazan
Mekan : İftar ÇadırıÖğrencinin en çok sevdiği ay ve mekandır. İftar çadırına giden mutlaka olmuştur ve bazı garipliklerle karşılaşılmıştır. Öğrenci olduğum zaman benim karşılaştığım bazı durumlar ise bir bayanın iki koluda yarısına kadar altınla dolu olması ki bu bayan sadece bir gün değil bir çok gün bu çadırda iftarını açmasıydı. Utancımdan ben gidip soramadım neden orada iftar açtığını.Bazen geç kalıyorduk ve saatinde orada olamıyorduk doğal olarak su bulmakta zorluk çektiğimiz zamanlar oluyordu. Amcamın biri evden su getirmişti ve bardağı alıp onadan su istedim orucumu açmak için ama aldığım cevap hayırdı.Masaların zenginleştirilmeside ayrı oluyordu tabii. Evden getirilen buzlu su haricinde biber, cacık, salata , meyve vs. gibi gıda ürünleri. Bir ramazan böyle garipliklerle geçer giderdi….