bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Emolar nasıl ortaya çıktı?

emrekrgl | 30 October 2009 14:06

emolar nasıl ortaya çıktı?
anime ve mangalar sayesinde ortaya çıkan cosplay kavramı ilk başlarda çok güzel gidiyordu. saçlar kıyafetler taklit ediliyordu. kimisi dante oldu kimisi l kimisi alucard oluyordu.
herkes özendiği anime karakterinin giydiği giysileri giyiyor eğleniyolardı . sonra avrupalı gençler bu işi gördü , bazıları eğlenmek için yaptı bazıları kız , erkek tavlamak için yaptı. genelleme yaparsak bunlarda mickey , minnie oldu.
Türk gençleri bunu farkettiğinde biraz geçti ama güç değildi. Japon gencinin bu olayı gerçekleştirmesi için gereken kıyafet , saç spreyi , jole , idi.
Avrupa gencinin gerçekleştirmesi içinse jole ve saç spreyi kâfi idi . Türk gencine geldiğinde ise gereken tek bir şey vardı oda jole idi.
Türk genci kendini şekilden şekile soktu saçlarını sağa yatırdı sola yatırdı. sonucunda Türk , emo gençleri birer ayı yogi oldu.

nefret ediyorum artık; insanların vurdumduymazlığından…

yahmucan | 30 October 2009 13:19

neden mi nefret ediyorum çünkü;samimiyetinize inandığınız bir adamla konuşuyorsunuz ve o hiç farkında olmadan elini burnuna götürebiliyor ve hiç bir şey olmamış gibi davranabiliyor.İşte o zaman diyorum bu durum onun kalitesinden mi kaynaklanıyor, yoksa benim ona verdiğim kredinin çok fazla olduğundan mı?Yanisi birde böyle uyaramayacağınız bir konumdaysa var ya o kişi yaklaşmayın siz o zaman benim yanıma….
çok mu şey istiyorum biraz dikkat , biraz saygı çok mu zor kardeşim bunları yapabilmek,okulu yok bu işin yetişme kalitesi var, eğerki kendini yetiştiremediysen niye çıkarsın topluma pervasız kardeşim
oh be! biraz rahatladım……

cumhuriyetin bayramı

taha3045 | 30 October 2009 12:25

An itibarı ile yazmış olduğum şu satırlar eminimki 30 ekimde onaydan geçerse Hafif.Org’da yer alacaktır ama yine de yazmakta fayda var.

Cumhuriyet Bayramı‘mız bugün,Halk Fırkası Meclis Grubu ile toplandıgı akşam yemeğinde Cumhuriyet‘in müjdesini veren Atatürk ,158 mebusun oyuyla ilk cumhurbaşkanı seçildi ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.En büyük milli bayramlarımızdan biri olan bugün tüm yurtta coşku ile kutlandı.

Her yıl olduğu gibi kutlandı bu yıl bayram ve her yıl oldugu gibi hangi lider kiminle el sıkıştı, kiminle soğuk veya sıcaktı gözlendi, resepsiyon veya Dtp’li milletvekillerinin selamlaştıkları kişiler irdelendi.

Teraneler – 1

Yuzeysel Fikirler | 30 October 2009 11:32

Bana kapitalizm övgüsü yapıyorsun demişler… Benim ağzımdan öyle bir laf çıkmadı. Ha kapitalist miyim ? Evet kapitalistim. Karl Marx gibi hayalperestleri sevmem, en azindan Das Kapital bile okumadan Komünist Parti manifestosunu bilmeyen ama Leninci geçinen ya da Orwell in Ütopya’larını bilmeyen 1984’ü yaşamadan sırf yakışıklı diye Deniz Gezmiş’ten hoslanan kızlardan ya da o aptal gençlikten değilim.

Ha sistemi biliyorsundur saygı duyarım ama bence çoğu bilmiyor. Neyse bana gelince çok merak ediyorsaniz söyleyeyim; bence kapitalizm en ideal düzendir ki kusursuz olarak zaten işliyor. Parası olan parası olmayanı ezer, her daim de ezecektir olay budur.. Ben acıma duygusuna inanmam. acındıranları sevmem, acımayı da sevmem. Çünkü bilirim ki ayni imkanlara sahip olan diğer insanlar parayla birlikte inanilmaz canavarlara dönüşecektir. Kapitalizm bunun için kötüdür çünkü insanlara verdiğiniz değer mahvetmiştir kapitalizm gibi kusursuz bir düzeni. Sonradan görme insanlar olmasaydı boyle olmazdı. Hala eşitlik diyorsunuz.. Siz istediginiz kadar eşitlik isteyin. Paranın açamayacağı kapı yoktur. Farkına varırsanız realist gençler olarak sizleri daha çok severim. Neden ? Cunku TEK GÜÇ PARA….ve paranız olmalı. PARAN YOKSA it gibi yaşarsın, dünyanın kuralı bu. Babalarınız çalışsaymış arkadaş, bana laf atmaya hakkıniz yok. Zenginim diye beni hor göremezsiniz. Ben bugün farklı arabalara binip en kral içkileri yudumlayıp Marlboro’dan aşağı sigara içmiyorsam bu dedelerimin çalışkanlığı sayesindedir. Senin deden yatarken benimki çalıştı yaa.. Hiç düşündün mü?

duygusal zeka

massay | 30 October 2009 10:47

EQ: Duygusal Zeka
1980 yılı sonunda Amerikalı iki psikolog, Yale’den Peter Salovey ve New Hampshire’den John Mayer empati, bilinç ve duygusal denetim gibi insan özelliklerini bir araya toparlamak için etkin bir yol arayışı içine girerler.
Birden karşılarına “duygusal zeka” adında akademik çevrelerce bilinmeyen bir tanımlama çıkar. Daha sonra The New York Times yazarı ve psikolog Daniel Goleman bu kavramı en fazla satış yapan kitabına başlık olarak verir. (Emotional Intelligence; Why it can matter more than IQ)

Şimdilerde bu kavram her yerde kullanılmaya başladı. Magazinlerde “kendi duygusal aklınızı keşfedin” başlıklı testlerde, çeşitli senaryolarda karşımıza çıkar oldu. Örneğin; uçağınız aniden kötü bir sarsıntı geçirdi; bu durumda…
a- film seyretmeye devam ederim.
b- acil durumda uygulanması gerekenleri uygularım.
c- a ve b’de belirtilenlerin birazını yaparım.
d- bilmiyorum, hiç karşılaşmadım.
tipi sorularla hazırlanan toplam 200 puanlık skorun duygusal bir “dahiyi”, 25 puanlık skorun ise bir “neanderthal” i tanımladığı duygusal sınırlamalara yöneldi. Duygusal zeka ilk olarak akademik çalışmalarda yakalandı; fakat 90’lardan itibaren psikolojik bir sır olma yolunda ilerliyor.

Günümüzde salgın hastalık gibi çevremizi saran vahşi cinayetleri, yürümeyen evlilikleri ve gençlerin uyuşturucuya bağımlılıklarını düşük ahlaka ve karakter çöküşüne bağlamak biraz aptalca ve savunmacı olur. Bu hastalıkları duygusal ve psikolojik bozukluklara bağlamak ise o kadar da yanlış olmaz. Duygusal zeka düzeyini geliştirme olanağı gençleri aynı zamanda yaşamın zorluklarına karşı hazırlama fırsatını da doğurur. Öfkeyi kontrol edebilme, başkalarıyla iletişim kurabilme insanın gelecek başarısı için soyut zekanın ölçülmesi olan IQ sonucundan daha iyi bir gösterge değil mi?

Sevmek Düşmeden Uçmayı Bilenlerin Marifeti

kahvekokusu | 30 October 2009 09:41

Kendi yağmurunda ıslanır şehir
Yüzüm kendi yağmurunda yıkanır..
Her aşk kendine büyüktür
Ve her ayrılık kendi yalnızlığını tanır…

Gel..desen, yalınayak
Kızgın sahralardan, harlı yollardan geçerek gelirdim sana…
Gel! Desen
Düşmekten korkmadan,
Kırık kanatlarımla, uçarak gelirdim sana…
Yüreğimde bin kamyon yükü sevda
Uykusuz gecelerimi nevbetlere devredip
Yıldızlardan sızan bir ziya gibi
İcabet ederdim çağrına
Oysa ne “gel” dedin ne de geldin.
Ey hüznümü umuduna çözdüğüm sevda!
Kaybetmek bulanlara mahsustur
Ben seni hiç bulmadım ki….

O

Colpadan | 29 October 2009 15:25

Gözlerini açtığında hafifçe yağan yağmurun kendisini ıslattığını farketti. Gene sokaklardaydı. Az ileride kendisine bakan kediyi görünce, yolda yürüyen insanlara kediyle aynı hizadan baktığını farketti. Aslında daha bile aşağıdan bakıyordu. Altındaki preslenmiş koli kutusunun hafif ılıklığı içine nüfuz edip, yağmurun serinliğine karışarak yok oluyordu. Hissettiği tuhaf huzuru besleyen bir his gibi düşündü bunu. Başka daha derin sebepler de olmalıydı kendisini bu kadar rahat hissettiren. Her uyanışta nasıl oluyordu da bu kadar paniksiz ve rahattı? Sanki aynı yeri onlarca kez ziyaret etmiş bir turist gibiydi. Bu sakinlik kendini tatil rutinine kaptırmış bir turist için bile fazla iken, onun durumundaki birisi için kabul edilemez derecedeydi.

KOYNUMDA HÜZÜN

kahvekokusu | 29 October 2009 12:04

Hasretinle sevişirim her gece
Her gece koynumda hüzün, senin yerine…
Özlemlerim dağ gibi büyürken içimde
Çoşkun bir ırmak olur sana akar yüreğim…

Dost sohbetleri yalan
Sığındığım şiirler yavan
Hiç kimseyi, hiç bir şeyi koyamam yerine…

Gecelere yüklesem efkarımı, taşıyamazlar
Ben kalırım bana, bir başıma…
Hayalinle dertleşirim her gece,
Her gece koynumda hüzün, senin yerine…