bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

hayat vurdumu çok fena vuruyor..

admin | 30 November 2009 11:37

çoktandır görmediğim bir aile dostumuzdur bedri amca. sağolsun eğitim hayatım boyunca çok yardımını gördüm..
göztepe, özgürlük parkında karşılaştım bedri amcayla; tanımadı beni.. seksenli yaşları sürüyor, normaldir dedim.
“bedri amca selam”

“yahu, daha az önce şuracıkta utanmadan çimlerin üstünde şarap içen sen değil misin? bir de şikayet ettim ne de çabuk salmışlar hayret!!”

dilim tutuldu, elini öpmekten vazgeçtim..
tam o sırada park bekçilerinden biri yanımıza geldi.. adam bana göz kırptı, bedri amcanın koluna girdi. konuşarak yürüdüler onu bir banka oturttu.. benim yanıma geldi..

MATEM

admin | 30 November 2009 10:13

Sessizdi…
Kan kırmızı bir satendi uzandığı, huzur tahtına kurulmuş.
Soğuk, sopsoğuk ve sessizdi…
Alnının üzerinden kapatılıyordu gözleriyle ruhu.
Tin kafesinden çoktan uçmuştu gerçeğin.
Sınırlar, sırlarını da açığa çıkarmıştı yalanlayamadığım…
Bir ayak bağı oluvermişti iplik!
Bir metal, soğukluğunu almış mıydı?
Mora kesen dudakların her an bir çığlığa açılıyordu sanki.
Kımıldamıyordun, kımıldamıyordum artık yüreğinde…
Sessizlik miydi matemim…
Bir isyan mı seni kendine getirecek olan.
Yalanlayamıyordum!
Ama yalan söylüyordum!
Siyaha bürünmüş, matemi kucaklayan kalabalığa!
Sessizliği bozuyordu kürekle toprağın kardeşliği…
Bir zaferin eşiğindeydi son!
Yeni bir başlangıca mahkum ettiğin meçhul…
Yeni bir sonu başlattığım ise aşikar …

29/11/2009

Atom Modelleri

admin | 29 November 2009 15:18

John Dalton
John Dalton

Atom fikrini ortaya ilk atan John Dalton. Maddenin en küçük yapıtaşı atom diyerek bir teori söylemiş fakat atomun iç yapısıyla ilgili bir bilgi vermemiştir.

J.J.Thomson
J.J.Thomson

Thomson ilk önce Millikanın yağ damlası deneyinden elde ettiği e/m (yük/kütle) oranından faydalanarak elektronu bulmuştur. Buradanda devam ederek atomun iç yapısını inceleyip protonun asıl tabakada büyük kısımda olduğunu ve elektronlarında onun üzerinde dağınık olduğunu söylemiştir ve bu modelini kendisi üzümlü keke benzetmiştir.

pis huyum paçavra aklım

admin | 29 November 2009 14:09

paçavra aklım paçavra olan her şeyi özledi. kimi mi? suskun dilsiz kör biri olabilir ya da ne bilim kurgudan ibaret minörden majöre henüz evrilmemiş biri işte. o zaman paçavra aklımı toplayıp geri bass yapabilirim gibi geliyor..

neden yenileyim baksana insan bolluğuna geometrik biçimde mütemadiyen çoğalıyorlar
kimilerinin uzun bacakları kısalıyor kimilerinin memeleri eriyor kimilerinin gözleri çekiliyor tam bir kütle oluyorlar noktadan noktaya evrenin ahengini üçgene denkleyip topluca raks halindeler… üç nokta nefsi emmareye teslimim olsun bu da benden olsun borular tıkandığında iyidir üç nokta.

Hayat Ne Değildir

admin | 29 November 2009 13:21

Kaç arkadaşınızın olduğu yada
kaçınızın sizi kabul ettiği değildir.
Aileniz yada onların serveti değildir.
Arabanızın markası da değildir.
Hangi okula gittiğiniz değildir.
Ne kadar güzel yada ne kadar çirkin olduğunuz değildir.
Giydikleriniz, ayakkabılarınız değildir.
Ne çeşit müzik dinlediğiniz değildir.
Şaçınızın siyah, sarı kızıl, kahve olması değildir.
Derinizin çok açık yada çok koyu olması değildir.
Hayat bir kağada dökülmüş
hayat hikayeniz ve bu hayat hikayesini
kimin kabul ettiği değildir.

Didem Madak / Ahlar Ağacı

admin | 29 November 2009 12:09

kitapturk.com adresinden alınmıştır.
kitapturk.com adresinden alınmıştır.

Lale Müldür’ün yeni kitabı gelmemiş hala kitapçılara. Onun vesilesi ile başka şiir kitapları almaya devam ediyorum. Daha önce Pulbiber Mahallesi’ne bayıldığım Didem Madak’ın Ah’lar Ağacı’nı görünce, tabii dayanamayıp aldım.
Pulbiber Mahallesi gibi yine hikayeli, akıcı uzun, bütün bir şiir gibi, Ahlar Ağacı. Pulbiber Mahallesi’nden daha su gibi, daha samimi, daha içerilerden ama.

Çalı Serçeleri

admin | 28 November 2009 20:12

Saatime bakıyorum. Uçağın bir saat önce alana indi. Tahminlerime göre birazdan burada olacaksın. Önceden rezerve ettiğin otelin karşısındaki otoparktayım. Aracın yanındaki çalılığın üzerine tünemiş birkaç serçenin cıvıltısından başka bir şey duymuyorum. Araç soğuk. Çok soğuk. Öyle ki parmak uçlarım sızlıyor. Yine de sen gelene kadar böyle bekleyeceğim. Bu sızı kalbimin sızısını bastırıyor. Anlayacağın bana iyi geliyor. Etrafın grisi, sisi ve pusunun, şu an bana içimdeki pastel tonlarını almış renklerden daha iyi geldiği gibi. Duygularımın üzerini sanki kalın bir toz tabakası kaplamış. İçimden birine dahi dokunmak gelmiyor. Artık gerçeğin acı ve yalın halini seviyorum. Senin evden bir yolculuğa çıkar gibi gittiğin gün, bu ilişkinin sürüncemede kalmış halini düşünürsek, daha kabul edilebilir en azından!

karanlık

admin | 28 November 2009 18:32

Karanlıktı. Gün geceye döneli epey olmuştu. Bulutların arasından görülen dolunay yer yer karanlığı aydınlatıyordu. Böyle gecelerde daha kudretli olduğuna inanırdı. Ne de olsa o geceleri severdi. İlk gençlik yıllarında pek çok insanın bulutlu dolunay gecelerinden korktuğunu keşfetmişti. Bu gece o’nun gecesiydi. Arkadaşları onu Trabzon’da biliyordu. Sanki bunu fırsat bilerek bir araya toplanmışlardı.

Yedi kişiydiler. Seslerini duyuyordu. İkisi başlarını önüne eğmişti. Biri elinde çay tepsisi dolanıyordu. Üçü ellerindeki fotoğraf albümüne bakıyor içten içten gülümsüyorlardı. Biri telefonda ağlamaklı konuşuyordu.