bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

NÜKLEER TEHLİKE Mİ FAYDA MI ?

admin | 07 December 2009 16:57

İnsanın ilk aklına gelen şey mutlaka tehlike olduğudur. Farkettiniz mi başlığı yazarken bile ilk önce tehlike kelimesini yazıyoruz. Buda bir ön yargıya sahip olduğumuz anlamına geliyor. Ne yapılırsa yapılsın bundanda kolay kolay kopamayacağımızıda gösteriyor. Şu ünlü çevreci yeşil grubun dünya üzerinde kendilerince verdikleri savaşı göz önüne alırsak büyük bir çıkar çevresi oluştuğunu görmek hiçte zor olmuyor. Yeşilci çevrecilerin çıkış merkezi Kanada, ki özgürlüklerin had safhada olduğu bir yer. Burda insan durmadan edemiyor, Kanada ki işletme halinde 18 Nükleer santrala sahip. Düşünün bi kere kendi ülkelerindeki santraller konusunda bir şey yapmıyorlar diğer ülkeleride karıştırıyorlar.

İngiltere Neden Savaşıyor – 2

admin | 07 December 2009 15:42

Bu yazı, Scottish Left Viewve Global Researchsitelerinde ortak olarak yayınlanan Why We Fight: The Nature of Modern Imperilasm adlı makalenin, her iki siteden de izin alınarak yapılan çevirisidir. Yazar Alan McKinnon, İskoç Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nınbaşkanıdır.

Önemli Not: Bu makaleyi çevirmek için zaman ayırmam ve burada paylaşmam, makalenin genel içeriğini beğendiğimin bir göstergesi olsa da, içinde yazan her şeyi yüzde yüz onayladığım anlamına gelmez. Burada okuyacağınız makaledeki fikirler yazara ait olup, öncelikli olarak kendisini bağlar.

NEDEN SAVAŞIYORUZ – 2

Bankacılığın çöktüğü ve iç borçların büyüdüğü, doğudaki ekonomilerin yükseldiği, hegemonyasına Latin Amerika’dan siyasi olarak meydan okunduğu, ve Irak ve Afganistan’daki savaşların kazanılamadığı, dolayısıyla da iddia ettiği gücüne meydan okunmaya başlandığı hızla değişen dünyada, bu durum daha da elzem olmaktadır. Özellikle, hızla büyüyen Çin ekonomisi sebebiyle dünya petrol talebindeki daimi artış, Rusya’nın Suudi Arabistan’a rakip bir petrol ve doğalgaz devi olarak ortaya çıkışı, ve dünyadaki petrol ve doğal gaz rezervlerinin neredeyse yarısını Amerikan kontrolünün dışında bırakarak Rusya, İran, Çin ve Orta Asya’daki ülkeleri birbirine bağlayan bir ağ meydana getiren Asya Enerji Güvenlik Şebekesi’nin kurulması, ABD’nin dünya petrol şebekesinin atardamarını kontrol etme stratejisini krize sokmuştur. Üretim maliyetlerinin hâlâ en düşük seviyede olduğu Basra Körfezi bölgesinde bilinen petrol rezervlerinin yüzde 70’e yakını bulunmaktadır. Bu açıdan bakınca, Amerikan politikasının, dünyanın ikinci en büyük petrol ve doğal gaz rezervine sahip olan İran’a odaklanmış olması hiç de şaşırtıcı değildir.

Rüyalar ülkesi Amerika !

admin | 07 December 2009 14:41

Amerika
Amerika

Evet bu başlığın sonuna bir ünlem koydum. Özellikle, çünkü Amerika’da 15 yıl gibi uzun bir süre boyunca yaşamış, burada okumuş ve iş kurmuş biri olarak deneyimlerim sonucunda bu ünlemi koymak zorundaydım. Detaylarını ve nedenini yazımın bütününde göreceksiniz.
Amerika, özellikle Ingiltere, Irlanda, Ispanya, Portekiz, Macaristan, Polonya vb. ülkelerden kaçan suçlular, sürgüne gönderilenler ve kendine yeterli toprak ve para bulamayan insanların göç etmesi ile oluşmuş ve sonrasında bunların kıta üzerinde, kendi ülkelerinden getirdikleri ateşli silah teknolojisi ile buranın gerçek yerlileri olan kızılderilileri yok etmeleri sonucu büyümüş ve yerleşik hale geçmiş olan bir ülkedir. Bu ülke zaman içinde evrimleşmiş ve dışarıdan aldıkları göç sonucu ve yeterli toprak üstü ve altı zenginlikleriyle büyümüş, tüm dünyaya hükmeder duruma gelmiştir. Bu büyümedeki temel anahtar kelime aslında “kaliteli göç” kavramıdır. Ülkenin temel politikası gereği olarak uygulanan hareket tarzı, kaliteli, zeki, paralı veya özel yetenekli insanları özellikle genç ve potensiyeli olan ülkelerden green card (ya da ülkemizde daha çok bilinen adıyla yeşil kart piyangosu) adı altında bir hayal karşılığında devşirerek, gelişiminde kullanarak gücüne güç katmaktadır.
Amerika‘dan gerçekten de yaşanması ve edinilmesi gereken unsurlar vardır. Ancak bu hiç bir zaman orada bir aile kurulması anlamına gelmemelidir. Amerika’da edindiğim deneyim şudur ki, orada doğan çocuklar hiç bir zaman Türk olamayacak ve ülkelerine de geri dönmeyi istemeyecektir. Amerika bu çocukları yoğurarak kendine çekmeyi programlamış ve zamanla geliştirmiş tecrübeli bir ülkedir. Buraya bir çok şekilde gelmiş ailelerin temel sorunu, sürekli kavga, çocuklarda ailesinden utanma, ve buna benzer uyumsuzluklardan ötürü çeşitli ailevi mutsuzluktur. Yine de Amerika’ya mutlaka gidilmesi gereklidir ve görülmesi gereken şeyler vardır. Ama sağlanması gereken gördükten, geliştikten veya yetenekleri edindikten sonra hizmeti ülkemize sağlamak olmalıdır. Örneğin, Boston üniversite ve hastaneleri ile çok ünlüdür. Bunlar, mutlaka doktorlarımız ve üniversite öğrencilerimiz tarafından görülmeli ve deneyimlenmelidir. New York’ta gece hayatı yaşanmalı, tüm dünya mutfakları denenmeli ve buradaki etnik çeşitlilik gözlemlenmelidir. Vermont’ta kış sporlarında bulunmalı, kayak merkezlerinin nasıl olması gerektiğine dair feyz alınmalıdır, en önemlisi ise, burada yaşayan insanların yapmacık güleryüzleri ve asıl olan donuk şahsiyetleri bizzat yaşayarak deneyimlenmeli, gerçek izolasyon, yalnızlık ve aile ihanetleri birebir yaşanarak izlenmelidir. Amerika Birleşik Devletleri, ne yazık ki biz Osmanlı döneminin kişisel hırsları ve üretilmiş sorunları ile uğraşırken gelişimlerini tamamlayarak, demokrasiyi yerleştirmiş, tüm dünyanın önüne geçmek için hamlelerini yaparak beyinleri ithal etmeye o dönemde başlamıştır. Bildindiği gibi Einstein, Tesla vb. bir çok dahi insan Amerikada yaşamış ve öncelikle bu ülkenin çıkarları için çalışmıştır. Tüm dünya savaşlarla boğuşurken onlar gelişim, bilim ve değer yaratım unsurları ile uğraşmış, diğer ülkeler ve özellikle ülkemiz ile aradaki farkı açmıştır. Türkiye daha yeni bir Cumhuriyettir, ve geciktirilmiş medeniyet ancak yapılandırılmaya başlanmıştır. Şu an için bizim elimizde bulunan ve kanımca en önemli avantajımız olan genç nüfus, yanlış politikalar ile bu tip ülkelere kaybedilmemesi gereken bir değerdir. Gençlerimizin önü açılmalı onlara her anlamda güvenilmeli, işsiz kalmamaları sağlanmalı, yaşlıların kişisel hırslarını bir kenara koyup ülke menfaati ve gelişimi açısından yerlerini genç insanlara ivedilikle bırakmaları önemlidir. Ancak bu şekilde beyin göçü önlenebilecek ve ülke olarak hızımız artacaktır. Amerika veya diğer gelişmiş ülkeler ile aramızdaki gelişmişlik açısından kaybettiğimiz yıl farkını ancak hız ile kapatabileceğimiz aşikardır.
Amerika’da görülmesi gereken önemli yerlerin bir listesini aşağıda veriyorum. Work and travel, Staj, Yaz okulu, dil okulu vb. programlarla Amerikada geçici olmasını umduğum sürelerde eğitim alan veya turistik/iş amaçlarıyla burada bulunan kişilerin deneyimlemesi, görüş açılarının açılması ve ülkemize bilimsel geri dönüşü açısından önemlidir. Kültürel açıdan bizim yurtdışındaki bir çok gelişmiş ülkeden öğreneceğimiz hiç bir şey yoktur, aksine onların bizim ülkemize kültürel açıdan ziyarette bulunmaları, kendi mutlulukları açısından faydalı olabilir.

Objektif düşünceler
Objektif düşünceler

1. New York : Özellikleri : gece hayatı, her çeşit dünya yemekleri, etnik yapı, korku filimi tarzında betonarme binaları, robot insanların kurulu bir şekilde hareketleri, 24 saat yaşayan yapısı ve Buffalo kentindeki Niagara şelaleleri.
2. Boston : Özellikleri : Tüm dünyadan ithal edilmiş dahi öğrencileri ve doktorları, Cambridge şehri ve Harvard / MIT üniversiteleri, polis toplumu özelliği ve kuralcılığı
3. Chicago : Özellikleri : Chicago Bulls Basket maçı, Avrupai yapıları, rüzgarı ve zencileri.
4. South Beach : Özellikleri : Çılgın insanları, body building’ci erkekler, manken görünümlü bayanlar merkezi
5. Los Angeles : Özellikleri : Güzel ortamları, filim artistlerine rastlama ihtimalinin verdiği heyecan, suç oranı ve bazı insanların bahçelerinde bile görebileceğiniz petrol sondaj makinaları
6. San Francisco : Özellikleri : İnsanın “burada nasıl yaşanır?” dedirten, yokuşları ve inişleri, elle kontrol edilen ve terden bunalan insanları görebileceğiniz trolley’leri. Müzeleri, Alkadras ve Santa Monica adaları
7. Miami : Özellikleri: Palmiyeler, çoğunluğu ispanyolca konuşan küba’dan kayıkla birikmiş insanları, Miami beach, kokteylleri ve havası.
8. San Diego : Özellikleri : Terkedilmiş bir kasaba görüntüsü, sahilde görebileceğiniz fok balıkları, uçsuz bucaksız düzlük alanları ve düzeni.
9. Dallas : Özellikleri : Kendine özel bir hukuk sistemi olması, günlük hayatta fötr şapka giyen, şapkasını çıkararak sizi selamlayan ve silah taşıyan kowboy görünümlü insanları, Petrol merkezi olması ve Dallas dizisini anımsatan ranch’leri. (Önünde atları olan büyük çiftlik evleri)

iPhone orkestra

admin | 07 December 2009 13:25

http://video.nytimes.com/video/playlist/technology/1194811622271/index.html#1247465985991

jinekomasti

admin | 07 December 2009 12:44

Bazı hastalıklardan, ilaçlardan veya sebepsiz olarak olarak oluşan erkeklerde görülen meme büyümesine jinekomasti denir.

Vücut geliştiricilerin çoğunda görülen kullanılan erkeklik hormonu ilaçlarının vücuttan yok edilirken ortaya çıkan kadınlık hormonuna benzer ara maddeye bağlı olarak gelişen jinekomasti hormonal tedavilerle pek fazla gerileyen bir sorun değil. Jinekomasti vakalarında büyüyen meme dokusunun ameliyatla alınması sık kullanılan bir yöntem.

” Bebeğim, neremde saklayayım seni ”

admin | 07 December 2009 11:58

‘ Hani kurşun sıksan geçmez geceden,

Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık…

Ve zehir-zıkkım cigaram.

Gene bir cehennem var yastığımda,

Gel artık…

Her şey bitti dediğim an daha yeni başlıyormuş aslında. Tek heyecanım üzerimdeki çamdan düşen kozalakken, sakin ve sessiz mezarımda huzurla uzanırken, çürüyen etim toprağa karışırken fark ettim seni. Benden filizlenen bir can. Bir yanı pembe bir yanı beyaz bir çiçek. Sonra bin çiçek. Ellerim yaprak oldu, gözlerim böcek. O koku yok muydu o koku. Beni benden alıveren burnuma değdiği an. O yoğun su buharının yüzüme çarpması, o sisin içinde kayboluşum.

İngiltere Neden Savaşıyor – 1

admin | 07 December 2009 11:09

Bu yazı,Scottish Left View ve Global Research sitelerinde ortak olarak yayınlanan Why We Fight: The Nature of Modern Imperilasm adlı makalenin, her iki siteden de izin alınarak yapılan çevirisidir. Yazar Alan McKinnon, İskoç Nükleer Silahsızlanma Kampanyasının başkanıdır.

Önemli Not: Bu makaleyi çevirmek için zaman ayırmam ve burada paylaşmam, makalenin genel içeriğini beğendiğimin bir göstergesi olsa da, içinde yazan her şeyi yüzde yüz onayladığım anlamına gelmez. Burada okuyacağınız makaledeki fikirler yazara ait olup, öncelikli olarak kendisini bağlar.

NEDEN SAVAŞIYORUZ

Savaş dünyası günümüzde bir tek süper gücün hakimiyetindedir. Askeri anlamda, Amerika Birleşik Devletleri, tıpkı dev Colossus heykeli gibi bacaklarını açmış, dünyanın üzerinde durmaktadır. ABD, dünya nüfusunun sadece yüzde beşini oluşturan bir ülke olarak, küresel silahlanma harcamalarının neredeyse yüzde ellisini gerçekleştirmektedir. 11 uçak gemisi filosu bütün okyanuslarda devriye gezmekte, 909 askeri üssü bütün kıtalara stratejik olarak dağılmış bulunmaktadır. Hiçbir ülkenin mütekabil olarak ABD topraklarında üssü yoktur – bu düşünülemez ve anayasaya aykırıdır. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana 20 yıl geçti; Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri günümüzde herhangi bir kayda değer askeri tehditle karşı karşıya değildir. Neden dünya barışı umduğumuz gibi dünyaya yayılmamıştır? Neden dünyanın en güçlü ülkesi askeri harcamalarını artırarak, günümüzde 1,2 trilyon dolara kadar çıkarmıştır? Ne tür bir tehlikeye karşı durulmaktadır?

Yaşamak üzerine…

admin | 07 December 2009 10:23

Kendini yaşamalı insan… Yaşayabilmeli…
Bilmiyorum bu işin sırrı nerede. Ama bir gizem olmalı mutlaka. Akılda durmayan bir şeyler olmalı. Yoksa nedir aldığım nefesteki anlam, zıtlıkların birlikteliği mi? Ya da göremeyip bildiğim, hissettiğim bir boşluğun aslının boş olmadığı mı?
Yarınlar güzel olacak dedim hep. Ama hiçbir yarına garanti vermiyor aklım. Neyi ne için ertelediğimi bilmiyorum. Ertelenmeyecek yarınlara bugün dendiğinin yeni yeni ayırdına varıyorum sanırım. Bugün, bugün olmuyor yaşamayınca…

Yaşamak bir sanattır.
Yaşamak bir sanattır.

Bana Bir Kitap Al!

admin | 07 December 2009 09:43

Ne zamandır bir kitap yüzü göremedim. Şu hastane beni bazen çok bunaltıyor… Sana geçen seferde yazmıştım ama unuttun heralde… Neyse önemli değil ama bu sefer bir kitap gönderirsen çok iyi olur.Burda çok yalnızım bana da bir vakit geçirme aracı olur hiç olmazsa.

Soramadım bu arada nasılsın?Hayat nası gidiyor?Geçen mektubun herhalde çok aceleye gelmişti,hal-hatır etmeden sorduklarıma cevap vermiş yollamışsın. Olsunu ben her geçen gün daha iyi oluyorum canım dostum.Ben bu illeti yenebilirim.Tabi sende bana destek olursan.

Neyse uzatmayım lafı fazla,doktorlar gelecek şimdi vereyim mektubu da sana göndersinler bir an önce.Dostum iyiki varsın,sen olmasan ben ne yapardım?Herkese selamlarımı ilet.Gözlerinden öperim canım dostum.Bu arada unutma bana bir kitap al,burda yalnızken çok sıkılıyorum…

BİR BABANIN GÜNLÜĞÜ

admin | 07 December 2009 09:35

7-Aralık-1999

Bugün biraz daha kaçınılmaz sona doğru yaklaştığımı hissettim. Ellerimdeki ve ayaklarımdaki şişlikler bu sabah biraz daha artmış. Vizitten çıkarken genç doktorların yaşlı profun ardında anne ördeği takip eden yavru ördekler gibi nizamlı ve tabii yürüyüşlerine endişeli de olsa gülümsemiştim. Odanın dışından içeriye yansıyan tiz sesin yankısı kulağımda patlayıncaya dek:

Bu kadar üreyle yaşaması mucize!

Ne mucizesi be yaşıyoruz işte!

Tetkiklerimin daha iyi yapılması için daha büyük bir hastaneye sevk edileceğimi öğrendim az önce. Kaç etti bu? üç galiba?
Rengimin limoni sarıya ve göz alltlarımın morumsu haresine rağmen bizimkiler ağız birliği etmişcesine iyi görünüyorsun diyorlar. Ben gidiciyim artık belki eve bile dönemeden ölürüm bu hastane köşesinde diyorum.Ağzından yel alsın o nasıl söz diyorlar.
Kâbeyi ziyarete gelir gibi köyden, başka şehirlerden akın akın geliyor akrabalar, arkadaşlar. Herkeste ölmeden son kez görelim gayreti. Ha bir de helalleşme kaygısı.Bilmezler mi ki bu, bir hastanın damarına şu serumdan daha çok ölüm endişesi zerk eder.