bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Başbakan 3 ay içinde %10 – Bakan 2012 sonuna kadar %10.5 – %11

| 28 May 2010 11:38

Sayın başbakan, bir kaç gün önce bir açıklama yaptı. %14.5 düzeyindeki işsizlik oranının 3 ay içinde %10’a indirileceği şeklinde.

Bugün de aynı konu ile ilgili Bakan Ömer Dinçer görüşlerini açıkladı.%10 ile ilgili olarak, Başbakan’ın mevsimsel düşüşü kastetmiş olabileceğini. İşsizlik oranının, yaz aylarında, kış aylarına göre daha düşük çıktığını, önümüzdeki aylarda da bu oranın %11’lere inebileceğini belirtti. Ayrıca, işsizlik konusunda bakanlığın planlarından bahsederek, bu oranı 2012 yıl sonu itibariyle %10.5 veya %11’lere çekmeyi amaçladıklarını açıkladı.

Teknoloji ile hayat daha kolay

soffii | 28 May 2010 09:44

Teknoloji bildiğiniz üzere 21. Yüzyılda Çok gelişmiş ve gelişme sürecini devam ettirmektedir. Günümüzde Teknolojisiz bir yaşam düşünülemez ve ilkel olarak görülmektedir. Eski çağlara ve bundan daha önceki teknolojiye göre hayatımız çok daha kolay bir hale bürünmüştür. Artık insanlar, çalışmalarının yanında eğlence ve dinlenmeye zaman ayırabilmektedir. Bunun en önemli etkilerinden biri ise Teknolojidir. Teknolojik aletler insan gücünün en aza indirilmesini sağlamış böylece insan Gücü yerine Sanayi gücü ve makine gücü tercih edilmiştir. Çok ta önemli bir konu olan Teknoloji insan yararına kullanıldığında yaşamın ve hayatın çok rahat ettirilebilmesi için tasarlanmıştır. İnsanların Teknolojiyi doğru kullanması ile Uzun sürede yapabilicekleri işleri çok kısa sürede yapabilmişlerdir. Örneğin bir yazıyı, Temiz ve düz olarak yazmak çok zaman alacaktır. Bunu bilgisayar sayesinde, bir metin belgesine klavyeye tuşlar ile yazı yazıldığında, yazının resmi ve daha güzel bir görüntüye bürünmesi sağlanmıştır. Böylece Örneğin 3 Saat sürecek bir yazı, 30 – 45 dakika gibi 3 Saate oranla çok kısa sürede tamamlanabilir. Ulaşım, iletişim ve diğer sektörlerde Teknoloji ile çok daha konforlu ve rahat bir yaşam sağlanmaktadır. Peki ya olmasaydı ? Olmaması durumunda düşünemediğimiz, düşünmek bile istemediğimiz zorluklar ile karşılaşacaktık. Ulaşım konusunda ve iletişim konusunda ise Teknoloji daha bir başka anlamda gerekliliğini benimsemekteyiz. İletişim konusunda her insan artık birbiri ile an ve an konuşabilir, bilgilerini birbirine iletebilirler. Ulaşımda da konu aynıdır. Çok kısa süreler içerisinde büyük mesafeler katedilebilir, varmak istediğiniz yere daha kısa sürelerde varabiliriz. Bu Yüzden teknolojiyi hayatımızla bütünleştirmeli ve benimsemeliyiz.

TANBURAM REBAB OLDU

lavinya76 | 27 May 2010 16:02

eski bir rebab
eski bir rebab

Rebab dinlemeyi sever misiniz?

Son zamanlarda günün yorgunluğunu atmak ve ruhumu dinlendirmek için sık sık dinlediğim bir enstrüman. Çok eski bir müzik aleti olmasına rağmen ben yeni keşfettim diyebilirim.

İlginç bir yaşam öyküsü var rebabın. Yüzyıllar boyu şarkı sözlerine, şiirlere ilham kaynağı olmuş bu enstrümanın diğer adı da rubab. Kelime kökeni olarak Farsça bir sözcük ve “küçük yaylı çalgı” anlamında kullanılıyor. Bir zamanlar Türk müziğinde yadsınamaz yeri olan rebab,
18. yüzyıla kadar müziğimizin vazgeçilmez bir enstrümanı imiş. 18. yüzyıldan sonra Avrupa’dan gelen “sine kemanı” sayesinde pabucu biraz dama atılmış ama Mevlevi dergâhlarında önemini korumaya ve tasavvuf müziğinde kullanılmaya uzun yıllar daha devam edilmiş. Hatta Mevlevi dergâhlarında sıkça kullanılması nedeniyle kutsallık atfedildiği bile olmuş.

Rebabın kökeni meselesi ise oldukça karışık. İlk olarak Süleyman peygamberin rebab çaldığını söyleyen de var, bu müzik aletini Farabi’nin icat ettiğini de.

Alanya, Pamukkale, 16 ölü, 25 yaralı…Rus kazazede, “Dünyanın her yerinde böyle şeyler olur.”

| 27 May 2010 14:52

Alanya, Pamukkale servisine çıkan tur otobüsü kaza yapıyor…

Muhtemelen şoförün uyuması neticesinde meydana gelen olayda, otobüs Aksu köprüsü korkuluklarına çarpıp, 50 metre sonra, 15 metre aşağıdaki Aksu çayına ters dönerek düşüyor. Şoför, tur rehberi ve 14 Rus turistin öldüğü kazada, 25 Rus turist de yaralanıyor…

Şimdi, böyle bir kaza geçirdiğinizi ve o kazadan yaralı olarak kurtulduğunuzu düşünün. Köprüden uçmuş bir otobüs, ters dönmüş vaziyette dere yatağında, etrafınız ölü ve yaralılarla dolu, inlemeler, çığlıklar, kurtarma ekiplerinin ve diğer görevlilerin çabaları. Yaralanan ve ölen kendi vatandaşlarınız, belki de dostlarınız, arkadaşlarınız. Yıllarca etkisinde kalınacak, unutulmayacak, izleri silinmeyecek, fiziksel ve psikolojik bir travma…

Çocuk ağır yaralı olduğu için bekletilmiş…

| 27 May 2010 09:43

Van’ın Özalp ilçesinde meydana gelen patlamada ölen Olcay AKYÜREK isimli çocuk için Van İl Sağlık Müdürlüğünün yaptığı açıklamayı (CNN TÜRK 26.05.2010 17.30 Şirin Payzın) hayretle izledim…

Van İl Sağlık Müdürlüğü’nün açıklaması şöyle: “Çocuk ağır yaralı olduğu ve ambulans helikopter ile Van’a götürüleceği için bekletildi.” Güler misin, ağlar mısın?

*Çocuğun canlı ve ağır yaralı olduğu biliniyor idiyse, neden başında herhangi bir sağlık görevlisi yoktu?*Bir şahıs ağır yaralı ise, en yoğun müdahalenin ona yapılıyor olması ve öncelikli olarak onun hastaneye ulaştırılması gerekmez mi?*Olay yerindeki bir kişinin üstü tamamen örtülmüş, bir kenara bırakılmış ve artık müdahale edilmiyorsa, sağlık görevlileri o kişi için ölü kararı vermiş demektir. (Çocuğun üstü yeşil battaniye ile örtülüydü.)*Olay yerindeki görgü tanıkları da, sağlık ekibinin Olcay AKYÜREK için ölü kararı vererek, diğer yaralılarla ilgilenmeye başladıklarını ifade ediyor.

Anna Karenina, aldatılan erkeğin el kitabı

hayalicindegecti | 26 May 2010 11:23

Tolstoy’un bu ünlü romanı, (bence) dünya edebiyat tarihinin “baş eseri” olma niteliğini hiçbir zaman yitirmeyecek. E, herkes ona yarattığı o “muhteşem” hatta, kendini trenin altına atmış olsa bile “ölümsüzAnna Karenina (*) figürü ile “şahane” bir aşk romanı diye bakarken bu açı da neyin nesi demeyin.
Gelin beraber romandan (1860’ların Rusyasından) bugüne (Türkiye’ye) bir kolaj yapalım ve tartışalım.
1850’lerdeki,1860’lardaki Moskova ve St. Petersburg’daki yaşamın “tam bir fotoğrafı” sayılacak eser aslında olay örgüsünde arka planda bıraksa da, Aleksey Aleksandroviç Karenin figürü ile bugüne ilişkin önemli “hisseler” de gönderiyor bizlere.
FİZİKSEL AŞK SADECE ERKEKLER İÇİN MİDİR?
Roman karısını aldatan Oblonski’nin (Anna’nın ağabeyidir) öyküsü ile başlıyor. Oblonski’nin durumu (Levin’e) izah edişi şöyle:
-Anlatayım da dinle. Tutalım ki evlisin, karını da seviyorsun, ama başka bir kadını çekti canın…
-Kusura bakma ama bir şey anlamadım bu dediğinden…Şu anda karnımı tıka basa doyurmuşken bir ekmek fırınının önünden geçerken ekmek çalmanı anlayamayacağım gibi, bu senin dediğini de anlayamıyorum.
-Neden? Ama ekmek bazen öylesine nefis kokar ki, kendini tutamazsın.

BİZDEKİ DURUM: “Erkek aşık olmadan sevişebilir, hatta doğası onu buna zorlar (**) Kadın ise ancak aşık olduğu zaman başka erkeğe bakar,” tarzında söylemler yerleşmiştir. Kadın bu söylemlere inanacak ve harfiyen uyacaktır, aksi taktirde kendisine hemen “o” harfiyle başlayan damga vurulur.
EVLİLİKTE HUZUR YETERLİ MİDİR?
Eh, ekmek hep erkeklere “nefis kokacak” değil ya, romanda bu durum yıllardır Karenin’le evli olan Anna’nın da başına geliyor. St.Petersburg’da güzel evlerinde eşi Aleksey ve sevgili oğulları Serjoya’nın taçlandırdığı mutlu yaşamları pürüzsüz ve gayet dingin sürerken Vronski çıkıyor Anna’nın karşısına… Müthiş bir çekim duyuyorlar birbirlerine.

Kayıp Otobüsün Yolcuları

oingo boingo | 26 May 2010 09:46

Gidişi olmayan bir ayrılış düşünün. Sabahın erken saatlerinde. Uyanmanız gerekti; her sabah olduğu gibi. Ve işe gitmek tabi ki. Bu da her sabah olduğu gibi.

Fakat o sabah ki, 13 Mayıs 1964 sabahındaki ayrılış, bir başka ayrılıştı ekmeğinin peşinde olan, Larnaka’nın Türk kesiminde yaşayan 11 Türk canı için. Geri dönüşün ne yazık ki olamayacağı bir ayrılıştı.

Yine her sabah olduğu gibi, otobüslerde yerlerini aldılar. İki otobüstüler; aynı anda aynı yere hareket eden iki otobüs. Fakat aynı yere ulaşamayacak iki otobüs.