Gidişi olmayan bir ayrılış düşünün. Sabahın erken saatlerinde. Uyanmanız gerekti; her sabah olduğu gibi. Ve işe gitmek tabi ki. Bu da her sabah olduğu gibi.
Fakat o sabah ki, 13 Mayıs 1964 sabahındaki ayrılış, bir başka ayrılıştı ekmeğinin peşinde olan, Larnaka’nın Türk kesiminde yaşayan 11 Türk canı için. Geri dönüşün ne yazık ki olamayacağı bir ayrılıştı.Yine her sabah olduğu gibi, otobüslerde yerlerini aldılar. İki otobüstüler; aynı anda aynı yere hareket eden iki otobüs. Fakat aynı yere ulaşamayacak iki otobüs.İlk otobüs gideceği yere vardığında, diğer otobüsün henüz gelmediğini anladığında başlamıştı her şey. O zaman anlaşılmıştı aslında yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu.Aynı zamanda, sonu belli olmayan bir bekleyiş de başlamıştı Larnaka’nın onbir hanesinde. Ayların yıllara tamamlanacağı, yılların hayal kırıklığına bağlanacağı bekleyiş, canlardan umut kesilmiş olsa bile inkarlar dahilinde sürüyordu. İnkar edilse bile, bekleyiş asla sona ermiyordu.

Zaman içinde ortaya atılan iddialar, yerini gerçeklik payının bulunduğu hüzün bekleyişlerine bırakıyordu yeniden. İddiaların en geçerli olanı ve kesin gözüyle bakılanı, otobüsün Rumlar tarafından kaçırılmış olacağıydı. Her ne kadar kabullenmek istenilmese dahi, iddialar gerçekliğini zaman ve ipuçları ile tamamlıyordu. Fakat ne olursa olsun, her şey yalnızca iddiadan ibaretti.Henüz yaşamının ilk yıllarında olan çocuklar, evlenip ömrünün sonuna dek sevdiğiyle yaşamak isteyen gönlü yanık aşıklar, çocuklarının babasını bekleyen anneler… Tümünün bekleyişi sürüyordu.Tam 45 yıl geçmişti üzerinden. On değil. Yirmi değil. Tam 45 yıl. Her şeye rağmen, tüm umutların tükenmişliğine rağmen geçen 45 yıl. Aslında umutlardan pek de bir şey götürememişti.İnsan sevdiğine yakıştıramaz ya ölümü…Kötü haber, Voroklini’den gelmişti 11 haneye. 11 tane birbirinden ayrı kötü haber. Evet haberler kötüydü. 45 yıl da geçmiş olsa, kabul etmek olanaksızdı ölümü.Voroklini’de bir kör kuyuda bulunmuştu kemikler. Akıllara ilk gelen ise, Kayıp Otobüs ve yolcuları olmuştu. Ailelerle irtibata geçildi. Malum, DNA testi. İddiaların kanıtlanması için gerekli olan DNA testi. Ama en çok da, artık adını koymak için, umutsuz bekleyişi kötü sona erdirmek için ihtiyaç olan DNA testi.Ve beklenen olmuştu. İddia, bünyesinden sıyrılıp gerçekliğe soyunmuştu. Bulunan kemiklerin DNA yapısı, aile fertlerinin DNA yapısına uygundu.Ve işin en çok acı veren kısmı ise, kemiklerden de anlaşıldığı gibi, 11 canın kurşuna dizildiğiydi, mezarsız yatacakları bir kör kuyuya atılmadan önce.11 can, acımasızca kurşuna dizilerek katledilmişti, arkalarında bıraktıkları umarsanmadan.Şimdi sıra ailelerde. Ailelerin güçlerini birleştirip haklarını aramalarında. Aileler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmak için hazırlık yapıyor.Rumlara karşı açacakları ve kazanmayı diledikleri dava ise, acılarını dindirmeyecek bile olsa, suçlunun ilan edilmesi ile kayıp canlarının mezarlarında ”biraz” daha rahat uyumasını sağlayacaktır.Sabırlar kendilerine…