bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

ÇILDIRTAN BAYAĞILIKLAR

hayalicindegecti | 03 June 2010 11:58

Sabah acelen vardır, kahvaltı bile edemeden atarsın kendini sokaklara, işe yetişeceksindir. Basarsın gaza, haydaaaa, önündeki adam (aslında büyük ihtimalle, hatta yüzde yüz kadındır) sol şeritten milim şaşmamacasına durmakta! pardon gitmektedir. Selektör yaparsın olmaz, korna çalarsın ı-ıh… Sol şerit onun egemenlik alanıdır. (*) OLMAAAAZZZ , kat’iyen yol vermez…
Yaşam koşturmacasına erken düştüğün sabahlarda on metre önünden yürüyen adam (insan müsveddesi) genzinden dolu dolu, zorlayarak, kanırtarak çıkardığı balgamı ağzındaki birikmiş tükürükle iyice şişirip senin duyacağını bile bile asfalta fırlatır (**):
HAAAAK TUUUUU
Zor bela zaman ayırıp (müdürünün sirke satan suratını çekmeyi göze alarak) saat dörtte Milli Kütüphanedeki söyleşiye katılırsın. Mustafa Şerif Onaran sözü bırakır, Rüşdü Asyalı, Metin Altıok’un o muhteşem şiirini okumaya başlar, aynı anda da önündeki iki salak kadın yüksek sesle ağdalı bir sohbete girişirler.
Siz de mi tanırsınız Mustafa Beyi?
-Üst komşumuz ayol, bak şu da hanımıdır.

ZAN

il mare | 03 June 2010 10:37

“Beni hiç sevmiyorsun ,beni hiç sevmedin” derken aslında muayyen bir şekilde sevildiğini biliyordu.
Kendi inandığı gerçeği bu sefer karşısından duymak için yalan söylüyordu,bir gerçek ,hem de zaten bildiği bir gerçek uğruna yalan söylüyordu.
“Beni sevmiyorsun sen”
Dedi,kollarını bağlayıp arkasını döndü, kulaklarını da ardına dek açıp “hayır,hayır,nasıl böyle düşünebiliyorsun,ben seni seviyorum” savunmasını bekliyordu.
Bir süre kolları bağlı,arkası dönük kaldı, hala bekliyordu,etraftan çıt çıkmıyordu.
Acaba,kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceği, ona sarılmak için usulca yaklaşıyor muydu da o yüzden mi gecikmişti?
Zaman geçti, hala bir ses yoktu, beki de fazla ileri gitmişti,kendi şımarıklığı yüzünden,kendisini sevdiğinden emin olan sevdiceğini fazlasıyla kırmış,onu yaralamıştı,belki de kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceği,hiç beklemediği bu iddia karşısında öylece donakalmış,gözyaşlarını akıtıyordu arkasında.
Evet,sanırsa fazla ileri gitmişti,hemen bu aptal oyuna son vermeliydi,hem sevgi kadar kutsal bir duyguyu böylesi şımarıklıklara alet etmek de neyin nesiydi;hemen arkasını dönmeli ve kollarını, kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceğinin beline sarmalıydı, şaka yaptım ben, yalan attım,kendi şımarıklığıma alet ettim ben seni ama yanlış yaptım,doğru değildi diye haykırmalıydı yüzüne ve sonra da seni seviyorum diye…
Gözlerine,onun yanındayken sıkça kullandığı pırıltısını giydirip, aşk dolu bir acelelikle arkasını döndü…
Kimse yoktu.
Demek ,iyi ki de yoktu.

yemek,içmek…

nazokiraze | 03 June 2010 09:43

Bu hafta köyden gelen nevale hakkında yazayım istedim, öncelikle dünyada 100 ülkemizde ise 33 çeşidinin yetiştiği kekikten bahsedeceğim. Kayınvalidem dağdan bayırdan toplamış dağ kekiklerini, sadece et yemeklerinin vazgeçilmezi olduğu için mi? Elbette hayır, kış olunca başı bitten kıçı dertten kurtulamayan gibisinden bir tabire çokça yakışan zayıf bünyelerimizin sık sık antibiyotiğe tenezzül etmemek için evde büyücü kadınlar misali kaynatıp durduğumuz otlu, çöplü karışımlara şifa vermesi için.

Dünya kekikyağının yüzde 10 ‘unu karşılayan Türkiye’nin en fazla üretim yapan yeri Isparta-Sütçüler. Kekik her derde deva, toksinleri defetmek, solunum enfeksiyonlarına karşı durabilmek için kekik öneriliyor.

Köyün bahar gezisinden gelen ganimetlerden biri de enginar yaprağıydı, şeklini pek beğenmediğim kuru yapraklar meğer karaciğer ve safra keseciğimizin can dostuymuş, eh safra kesemin dostu benim de dostumdur diyerek onları kavanozla büyü dolabıma kaldırdım:D (büyü dolabımda her daim bulunan söğüt yaprağı, ıhlamur, kiraz sapı, nane, papatya, hatme çiçeği, zencefil, yeşilçay ve tarçın ile iyi anlaşacaklarına eminim) Şimdi tam zamanı olan canım kirazların saplarını atmayıp bir yerde biriktirin faydaları saymakla bitmez. Bir de kantaron getirdi ne işe yarar neyle içilir, yenir araştırmadım daha.

Sonbahar sortisi sonrası gelen nimetlerle ölçülemese de ,salça,tarhana, kuru erik, balkabağı gibi nimetler olmasa da annemizin bahar köy gezisi de epey işime yaradı, mesela köyden gelen semizotu içimizi açtı ,semizotu faydalarıyla mutlaka ihmal edilmemesi gereken bir sebze.Marketlerde bolca yer alsa da yabanisi çok daha lezzetli.

Müslüman İHH ve DİLİPAK ve de 13 aylık bebek…

| 02 June 2010 22:35

Din bezirganlarının iki önemli söylemi var…
“Din elden gidiyor.” ve “Cihat.”
Pek çok şanssız çocuk, çok küçük yaşlardan itibaren, bu sloganları sahiplenecek şekilde eğitimden ve yıkamadan geçer…

Bu sloganlara kapılıp, Müslümanlık adına iyi bir şeyler yaptığını zannedenler, kendilerini bir anda Sivas Katliamı gibi bir insanlık suçu işler durumda buluverirler…
Üstelik kendilerini yönlendiren Provokatör Din Bezirganları da ortada yoktur…
Çünkü işleri bitmiştir…

Hem Müslümanlığı, hem de Müslümanları kullanırlar…
Türkiye Cumhuriyeti’nden ve onun aydın, laik insanlarından nefret ederler…
Cumhuriyet’in kurucusu ATATÜRK baş düşmanlarıdır…
Tek amaçları, Türkiye Cumhuriyeti’ni yok edip, kendi yaşam tarzlarına uygun karanlıklara dönebilmektir…
Çünkü, o karanlıklarda oluşturacakları toplumu çok daha rahat soyacak, çok daha rahat köle olarak kullanacaklardır.
Din ve Müslümanlık onlar için bir araçtır.

Evin “tadı tuzu”nu nasıl getirmeli?

hayalicindegecti | 02 June 2010 12:47

Yeni evler, ister villa, ister nohut oda bakla sofa, ya da kiralanmış veya satın alınmış, hatta borcu bitmemiş olsun, hiç fark etmez, hep birbirlerine benzer. Henüz kurumamış yağlıboyanın, cilanın kokusundan yabancılık duyarsın, genzin yanar. Boşver şimdi sızlanmayı, bir an önce evini dekore et, yerleş, tadı tuzu yerine gelsin…
Nasıl ve neler yapmak lazım peki?
Önce perdeler… Ah, seçmek öyle zordur ki, e, nasıl olmalı? Dıştakiler, ister ham keten, ister ipekli kumaştan, nasıl olursa olsun yeter ki içeriyi örtsün, saklasın, amaaaa içtekiler mutlaka krem rengi, hatta mümkünse elde yapılmış dantelden olmalı. Nereden mi bulacağız?
Bir öğleden sonra annene ya da halana gider, büyükannenin o meşhur bohçasını açarsınız birlikte. Bir yanda tavşan kanı çay demlenir, o kırmızı güllü porselen demlikte çay öyle lezzetlidir ki…. Kristal pastanesinin taptaze acıbadem kurabiyelerini atıştırıp, çayınızı keyifle yudumlarken dantelleri tek tek çıkarırsınız, hafiften bir naftalin kokusu saçılır ortalığa.
-Hayır bu olmaz, eni çok dar.

Gündemi yakala seçim kazan

AtillaGenis | 02 June 2010 11:38

Yeni çağ bilgileriyle uğraşanlar bilirler, bu devirde zaman normalden çok fazla hızlı akıyor. 24 saatlik bir günü biz 16 saatlik algılıyoruz. Bu hızlı akışa ülkemin gündemide ayak uyduruyor tabi. Herşey ne kadar hızlı, ne kadar değişken farkındamısınız?
Ülkem insanı yoksulluk, güvensizlik, ve adaletsizlik çemberi içinde inim inim inliyor. Zamanın gereği olarak belkide bu zemini hazırlamış olan bir hükümet işbaşında. Ve bu hükümetin oyları hiçbir şekilde düşmüyor. Tam düşüyor diyorsunuz, bir bakıyorsunuz gündem değişmiş, ve yeni durum bu partiye oy kazandırıyor. O geçiyor, tam gene insanlar ne oluyoruz, nedir bu işsizlik, yoksulluk demeye başlıyor, ve anında teni bir gündem. E tabi tahmin ettiğiniz gibi o gündem tekrar bu partiye oy sağlıyor. Olaylara baktığınızda, inanın aşk-ı memnuyu on katlıyacak bir tv dizisi olacak şekilde gelişiyor herşey. Senaryonun bir yerinde, büyük değişime gidiliyor, ana muhalefetin statikocu, gelenekçi, sol gösterip sağ vuran, almanların dediği gibi ”klayne aba mayne” (almanca yazılışını beceremedim) yani ”küçük ama benim” prensibini benimsemiş genel başkanına bir komplo yapılıyor, ve bu başkan görevi bırakmak zorunda kalıyor. Ülkede bir heyecan bir sevinç, insanlarda bir umut başgösteriyor. Ve bu partinin başına, memur kemal kılıklı, özü-sözü doğru, dürütlüğü ve güvenilirliği ile bilinen, halkın içinden gelen, halka çok yakın bir lider seçilince, bu heyecan bu umut zirve yapıyor. Nihayet ülkede bir köklü değişim yapılacak, her devirde oylarını artıracak bir gündem bulan iktidarın ciddi anlamda gitme umudu doğuyori ve bu kitleleri çok heyecanlandırıyor. Anketlerde bu parti, çivi çakmış asla gitmez dediğimiz hükümet olan partiyle daha seçim çalışması bile yapmadan başa baş gelmeye başlıyor…kiiiiiii, birden bire, iktidardaki bu partininde yakın olduğunu bildiğimiz, bazı çember sakallı, amcalar, ablalar, filistine yardım götürmeye karar veriyor, hemde israil izin vermem demesine rağmen. Kahramanca gemilerlke yol alırlarken, ismi herzaman insan öldürmekle eş qanlamlı anılan israil ordusu, bu insanlara saldırıyor, bir kaçu ölüyor, çoğu yaralanıyor, diğerleri göz altına alınıyor. Ve işte yeni gündem. Ve bu hükümetin başında bulunan, kasımpaşalı jargonu ile belirli bir düzeye hitap etmiş ve o düzeyin komple oylarını almış, en kahraman başbakan, rekrar esip gürlüyor, bütün dünya onun konuşmalarını izliyor. İsraile(kesinliklede hakettiği) ağır laflar sarf ediyor, ve üşkem insanının tekrar o damarından kavrayıveriyor. Bu gün bir anket daha yapın bakalım, yeni sonuçlar ne olacak, ve bunu iki gün önceyle karşılaştırın. Ben komplo teorisyeni olsam, İsrailin, mevcut hükümeti tekrar iktidar yapmak için bu saldırıyı düzenlediğini yazardım, çokda haklı olurdum. Ülkemde insanlar iki gün içinde kendilerini yöenetcek mentaliteye karar verebiliyor, ve bu sürekli değişebilme eğiliminde. En son gündemi yakalayan seçimi alır. Sol partinin başına gelen memur kemal’e de nasihatimiz olsun haddimiz olmayarak, seçimden iki gün önce sende bir ülkyle anlaş, sana yarayacak bir gündem yaratsınlar. O zaman zafer kesin……

© Copyright pillinetwork 2006 - 2012. All Rights Reserved.